Memleket Ahvalini Kime Sormalı?
Yazılarımı hazırlarken bazen istatistiklere bazen kitaplara başvurmaktayım. Bununla birlikte acaba, istatistikler veya kitaplar ile insanın/toplumun durumunu tam olarak anlayabilir miyiz endişesine kapılırım. Örneğin ölüm kimine göre istatistiktir ama ya yüreğinin en derininde hissedene göre ölüm nedir?
Bu
konu gündemime geldikçe Bedri Rahmi
Eyüboğlu’nun (1911-1975) “Memleket ahvalini onlara sor” dizelerini
hatırlarım.
Hâller
Ahval
nedir? Ahval; durumlar, hâller,
vaziyetler, davranışlar, olaylar anlamına gelmektedir.
İnsanız
işte! “Ahvalimizi kime sormalıyız/öğrenmeliyiz” diye meraklanıyorum!
Vatandaşız
işte! “Memleket ahvalini kime sormalı nereden öğrenmeliyiz” diye dertleniyorum…
Bilim
insanıyız işte! “Memleketin/insanların ahvalini kime sormalı” sorusu için kriterler
arıyorum.
Meraklanıyorum!
Dertleniyorum! Araştırıyorum!
Şair
gibi benim de aklıma türküler geliyor. Türkülerde arayabiliriz insanların/memleketin
ahvalini. Tam kitabın ortasından bakma
için insan türkülere bakmalı. Bedri Rahmi Eyüboğlu ne güzel söylemiş:
Türküler
“Ah
bu türküler;
Dilimizin
tuzu biberi
Memleket
ahvalini onlara sor
Kitaplarda
değil, türkülerde ara Yemen’i
Öleni,
kalanı, gidip gelmeyeni…
Ben
türkülerden aldım haberi…”
Kahramanmaraş’ın
sevilen türküsü “Maraş’tan bir haber geldi” söylendimi içim cız eder! Türkünü
sözleri şu şekilde:
“Maraş'tan
bir haber geldi / Dediler ki Merik öldü / Keşke Merik ölmeseydi / Kesileydi
elim kolum / Oy Merik Merik Merik / Ben kurbanım sana Merik / Doktor yarayı
kesiyor / Gene Merik kan kusuyor / Dediler ki Merik öldü / Anası kime küsüyor /
Şu Meriğin acısına / Çarşaf serin gecesine / Keşke Merik ölmeseydi / Sabır onun
anasına.”
“Doktor
yarayı kesiyor…” Of anam of… Sevgililer bıçağı kendin de hissediyor… İnsanların
sevdikleri için neler hissettiklerini bu türküden güzel hangi kitap anlatabilir.
İstatistikler
Türküleri
dinleyince derin duygulara kapılmamak mümkün mü? “Ama soğukkanlı olmalıyım,
rasyonel düşünmeliyim” diye kendi kendimi ikna ediyorum. Başlıyorum
istatistiklere bakmaya. Bir istatistike rastlıyorum: Türkiye’nin %99,2’i Müslüman ve %0,8’i diğer
din mensubu. Halkımızın %99,2’i Müslüman
ama nerede değerler deyince ahvalimizi açıklayamıyorum. Halimizi doluya
koyuyorum almıyor, boşa koyuyorum dolmuyor…
Kütüphanemdeki
kitaplara bakıyorum… Bir kitaba elimi atıyorum, Bilge insanın sözü aklıma
geliyor. Bilge insan der ki “Sokağa çıkıp bakıyorum bende iyi Müslüman yok, eve
gelip kitaba bakıyorum kendimi bulamıyorum…” Başlıyor teori-pratik tartışması beynimi
kemirmeye…
Derin
düşüncelere dalınca da aklım karışıyor… Kitaba bakıyorum ahvalimizi bulamıyorum…
Ya onlar başka bir şey anlatıyor ya ben anlamıyorum…
Bilgeler
Eğitimi
az olsa da anlayışı yüksek irfan sahibi insanlar aklıma geliyor. Merhum babamda
(Halil İbrahim Güvenç) böyle bir insandı. “Evladım insanların ahvalini bizden
öğrenin” derdi.
Şöyle
bir düşünüyorum galiba babam haklı… Neden mi? Bu insanlar samimiyetle, beklenti
içine girmeden duygularına kapılmadan, teorik tartışmalara girmeden ahvali görüyorlar,
hissediyorlar, söylüyorlar…
Tekrar
“Maraş’tan bir haber geldi” türküsünü hatırlıyorum… Hastane koridorlarında deva
arayanlar… Nedir onların ahvali? Kendi ameliyatlarının dünyanın en gelişmiş
ülkelerinde yaptıranlar… Anlamaz, hissetmez bunları. Anlasalar hissetselerdi
onlarda türkü yakarlardı… Sıradan bir muayene olduğu için mutlu olan, basit bir
ağrı kesiciyi eczaneden alıp evine dönerken deva bulmanın mutluluğu ile ayakları
yerden kesilenler… Bunlar sıradan sade vatandaşlar… Sağlık sisteminin durumunu
bunlara sormalı…
Onlar
duygularına kapılmadan, derin istatistiklere girmeden, bilimsel teorilerle
insanın kafasını karıştırmadan görülmesi gereken yerleri görenleri (Püf
noktalarını) sade şekilde anlatan insanlardır. Onlar hayatı doğrudan yaşayan,
yüreğinde hisseden kimselerdir.
Kime
sormalı? Memleketin/insanların en yalın ahvalini öğrenmek için hisseden, idrak
sahibi, sade düşünen, irfan sahibi insanlara sormalı…
Son
söz:
Yaşam şartları en büyük öğreticidir.