Melilla katliamı
Geçtiğimiz hafta Cuma sabahı çoğunluğu
sahra altı denen “Kara Afrika” diye de adlandırılan Somali, Cubuti, Çad, Nijer yahut
Sudan’ın iç bölgelerinden geldikleri tahmin edilen 2 bin civarında göçmen Melilla’ya
girmeye çalıştılar. Melilla, Fas’ın kıyı şeridinde olmasına karşın İspanya’ya
ait bir toprak parçasıdır. Melilla’ya ve böylece de İspanya’ya girmek için yüksekliği
10 metreyi bulan ve dikenlerle etrafı sarılmış tellerden atlayan insanlara Fas
güvenlik güçleri silahlı müdahalede bulundu. Melilla tarafına geçen göçmenlere
de İspanya Jandarması ve Ulusal Polisi tarafından uygulanan polis şiddeti
sonucunda en az 60 göçmen yaralandı. Yaşanan kaosta onlarca göçmen can verdi.
Kimi vurularak, kimi tellerden düşerek, kimi de izdiham nedeniyle hayatını
kaybetti. Yaşanan olaylarda ölen insan sayısıyla alakalı her kurum farklı sayı
verdiğinden net bir bilgi yok. Olayların hemen sonrasına ait Al
Jazeera ‘nın
yayınladığı görüntülerde düz bir zemin üzerinde yatan yüzlerce göçmen görülüyordu.
Hareketsiz yatan onlarca göçmenle birlikte, bedenlerin arasında sıkışıp kalmış
olanlar, çaresizce can çekişenler, kan içinde kalanlar ekranlara yansıdı. Tüm
olup biteni izleyen, izlemekle yetinmeyip sağ kalanları sopalarla döven, tıbbi yardımı
bile isteye geciktiren Fas’ın güvenlik güçlerinin vahşiliği hafızalara kazındı.
100 binden fazla Ukraynalıya
bağırlarını açan, Afrika’ya karşı tavizsiz karşı çıkan İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, onlarca göçmenin
hunharca öldürüldüğü katliama ilişkin 'polisin mükemmel iş çıkardığı ve sorunun
çok iyi sonuçla çözüldüğü'nü ve Fas ile iyi bir iş çıkardıklarını gururla
paylaşabiliyordu.
Avrupa Birliği’nin göç
sorununa eklektik. Yunanistan ile İspanya’nın Avrupa Birliği için ileri karakol
görevi gördüklerini, verilen talimatlar içerisinde birliğin değerlerine gölge
düşürmeyecek şekilde şiddet uygulayarak göçmenleri uzak tutmak için
görevlendirildiklerini söylemek abartı sayılmaz. Yunanistan göçmen botlarını
zıpkınlayıp batırarak, sığınmacıları dövüp, soyup sınırın öte tarafına atarak
görevini yerine getiriyor. Sınırı geçenleri iste toplama kamplarına alıp
belirsiz akıbetlerini kurgulamakla meşgul oluyorlar. Daha bugün (1 Temmuz 2022)
Yunan unsurları tarafından Türkiye’ye itilen botta doğum yapan Kamerunlu
Havol Cepta’yı hastaneye kaldırıp sahip çıkan yine Türkiye Devleti oldu. İspanya’da
çaktırmadan aynı görevi yapıyor.
Peki Fas’ın yaptığı nedir?
İspanya topraklarına geçmesinler diye göçmenlerin üzerine ateş açmak nedir?
Sudan’dan Libya’ya, oradan Cezayir’e ve son olarak Fas’a gelip Batı’ya gitmeye
çalışan çaresiz insanlara Fas’ın ölümcül tepkisinin nedeni nedir? Efendisinin rahatı için kardeşlerinin canına
kıyan ev köleliği ruhuna işlemiş, sömürge yönetici kıvamını çoktan tutturmuş
olan Fas iktidarını kınıyorum. Fas’ın kralının ve yöneticilerinin, komşusu
Cezayir’in yetiştirdiği büyük düşünür Malik Bin Nebi’nin, “Avrupalı, Doğu’ya,
medenileştirmek için değil sömürgeleştirmek için gelmiştir.” dediğini bilmez.
Çünkü Fas, en başından itibaren sömürülmeye kendini açık tutmuş bir devlettir.
Sahra altı denilen coğrafya Afrika’nın kuş uçmaz kervan geçmez denilebilecek bölgeleridir. Yüzlerce yıl önce Afrika’ya çöken Batılıların korkusuyla Afrika’nın iç kesimlerine kaçan insanların oluşturduğu coğrafyalardır oralar. İnsan yaşamına elverişsizdir. Ot bitmez. Batı’nın yağmacı, saldırgan tutumundan dolayı çöllere kaçan insanların şimdi de oralardan çıkmasına müsaade edilmiyor. Afrika’daki yoksulluğun, yolsuzluğun ve zayıf iktidarların sorumlusu Batı’dır. Geçen yıl yalnızca Akdeniz’de 2014’ten bu yana 20 binden fazla insan boğularak can verdi. Kara Afrika’nın Batı’dan alacağı maddi ve manevi alacak elbet bir gün bir şekilde kapanacaktır.