Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Haziran 2023

​Melek fabrikası

Çocukken, Erzurum’un soğuk ve lapa lapa karlı günlerinde, radyonun başına oturup, istasyonları dolaşır, sözsüz müzik bulup dinlerdim. Hatta anamın: “Oğlum ne anlıyorsun bunlardan” diye söylendiği de olmuştur… O zamanlar, sözsüz müzik eşliğinde, ders çalıştığım günler olurdu, şimdi ise bazı günler, yazarken, sözsüz müzik dinlerim ve bazen düşüncelerimin sözsüz müziğe güfte oluşunu da hissetmişimdir…

Her şeyin şerlisi olduğu gibi müziğinde şerlisi, isyana, şehvete, ümitsizliğe sürükleyeni vardır... Meşru müzik ve güzel sözler, atomların, meleklerin sesi ve ruhun da notalara düşmüş halidir. Müzik ile uğraşanlar ve hitabet ehli olanlar iyi düşünmelidirler: Kötü müzik, kötü konuşma şeytanların çoğalmasına; rahmani müzik ve güzel konuşmalar ise meleklerin çoğalmasına sebep olur... Bizler, Cüz’î irâde sâhipleriyiz; tercih bizim; müzik ve insan ağzı ya şeytan imalat yeri olacak, ya da melek fabrikası olacaktır. Ya hayra, ya da şerre sebep olacağız…

Sanki sözsüz müzik bir film platosu gibidir; düşünceler orada rol keserler... İyi rollere vesile olan müzik ise dinleyicisine huzur verir; içi dolu konuşmalar ise hayattaki asıl rolümüzü bize hatırlatır, hakikatlere yakınlaştırırlar… Düşünüyorum da: Türk milletini sefer için, Tekbir sesleri ve mehterden başka ne coşturabilir ki?

Evet, kötü müzik, kötü konuşma şeytanların çoğalmasına; rahmani müzik ve güzel konuşmalar meleklerin çoğalmasına sebep olurlar... Özellikle sesli Kur'an okumak, kelime-i tevhid, selat-ü selam getirmek adeta bir melek fabrikasıdır... Kur’an tilavetiyle ve diğer mübarek sözlerle melekler vücut bulurlar... İşte bunun için melekler kendilerine vesile olan insanlara çokça dua ederler... Şunu belirtmekte fayda olacaktır: Meleklerin sınıfı – dereceleri olduğu için Kur’an sesiyle meydana gelen melekler birinci sınıf ve Kurmay meleklerdir… Diğerleri sözün ve notanın güzelliğiyle ve barındırdığı hakikatlere göre değer alır, sınıflanırlar…

Kitaro dinlerken, savrulan kum tanelerinin kavurucu sıcağı ardından gelen serinletici dalgaları, Samanyolu galaksisinin muhteşem bir orkestra oluşunu ve yıldızların ihtişamlı bir nizam ile Allah’ın sonsuz kudretini ilan edişini hayal etmişimdir... “Taleal Bedru Aleyna” dinlerken, bir peygambere kucak nasıl açılır, ev ve sofra nasıl açılır ve O’nun Sünnet-i Seniyyesine nasıl ittibâ edilir işte bu duyguları yaşatarak ders vermiştir; “Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm” ilahi aşkla yanmanın nasılda parlattığını, gönüllere rahmet yağmasıyla güllerin ve çimenlerin açılışına şuur sahibi etmiştir. “Adı güzel, kendi güzel Muhammed” söylerken – dinlerken bütün güzelliklere vesile olan Hz. Peygamberimiz ve güzelliklerin menşei cemil-i Zülcelal olduğunu hatıra getirmiştir. Hele birde sabah namazını kaçıranların kulağını çeken güftesi ve sözü muazzam: “Uyan ey gözlerim gafletten uyan / Uyan uykusu çok gözlerim uyan / Azrail'in kastı canadır inan…” Vs.Gibi muhteşem eserler, kapı – pencere kırar gibi; tencere tava devirir gibi müzikler yanında gerçekten melek gibi kalıyor… Bu arada şunu da belirtmekte fayda var: İnsan eğeriman sahibi değilse ve namaz hayatına direk olmamış ise müzik güzelde olsa ruha yaptığı tesir az olur. Belki sadece müzik olduğu için dinler ve geçer... Bu durum bile, her güzel şeyin, ancak imanla ve namazın verdiği şuurla çok daha güzel olduğu hakikatini ortaya koyuyor... Batılıların en büyük bestekârları – müzisyenleri eğer iman sahibi olsalardı, yaptıkları o muhteşem eserlerle, kâinatın vahtaniyeti ilan eden bestesine şahitlik edip, başlarını secdeye götürürdüler… Müzik dünyasında İstisnalar hariç, her şeyleri ve ruhları, düşünceleri karanlık ve de eserleri, müzikleri karanlık arttırıcı...

Evet, Allah’ı ve ibadeti hatırlatan her şey güzeldir, hoştur; ibadetten ve tefekkürden uzak eden gerisi boştur. Gerçi Allah’ı ve ibadeti hatırlatmayan yiyip – içmek hatta uyumak bile boştur... Şimdi yeri gelmişken, Allah’ın varlığını ilan eden yıldızların ve atomların İlahi müziğini iliklerine kadar hissetmiş – dinlemiş Üstadım Bediüzzaman’ın şu tespitini hatırlamakta fayda var: “Evet ulvî hüzünleri, Rabbanî aşkları îras eden sesler, helâldir. Yetimane hüzünleri, nefsanî şehevatı tahrik eden sesler, haramdır. Şeriatın tayin etmediği kısım ise, senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır.” Şu tarifin letafetine bakar mısınız? Özellikle şu: “senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır.” İfadesi…

Gerçektende iman ve ibadet olunca her şeyin tadı bir başka oluyor. Hakikatler ve hakikatleri anlama şuuru için hakikatler sayısınca Allah’ şükürler olsun…

Son söz: Anadolu insanının yaşadığı hasretlere ve acılara fihrist olan türküler, milli duyguları uyarıcı mehter ve ilahi hüzün yaşatan, ulvî ve düşüncelere sevk eden ilahiler bu milletin ruhuna uygun olanlarıdır. Her milletin bir türküsü vardır. Türküsü olmayanın türküsünü de başkaları yazar. İşte şimdiki gençlik bilinçli bir şeklide kendi müziğinden uzaklaştırıldığı için başka diyarların türküleriyle kafa sallayıp, iğrenç sesler çıkarır oldu... Bizler kafayı ve parmağı o isyankâr ve ahlaksız gürültüye sallamaz isek gençlerimiz çok zehirlenecek ve şeytan fabrikası çok daha fazla mesai yapacak. Oysa meleklerin çoğalması rahmet olur, bereket olur…