Mektup
Afganistan’daki son gelişmeler, Amerikalı senatörlerin
mektuplarını yine unutturdu. Zarfın üstündeki adres her ne kadar ABD yönetim
kadroları olsa da mazrufda bahsedilen konu hep Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan
oldu.
54 senatörün Biden’e gönderdiği mektupta, Türkiye’de
otoriterleşme dalgasına karşı demokratikleşmeyi teşvik etmesi istenirken,
otoriter yönetimin muhalefeti ötekileştirdiği, medyanın susturulduğu, bağımsız
yargıçların tasfiye edildiği, gazetecilerin hapse atıldığı, ABD ve müttefiklerin
çıkarlarını baltalayan kavgacı ve savaşçı bir dış politika uygulandığı, S-400
alınarak Rusya’ya yaklaşıldığı yazıyordu. Suriye’deki Türk operasyonları
kınanıyor, Erdoğan’ın DEAŞ’a karşı savaşan ABD müttefiklerine karşı savaştığı,
ABD müttefiki 2016 darbecilerine baskı uyguladığı gibi konulardan bahsediyordu.
Ardından 40 senatör Biden’e 1915 olaylarını resmen Ermeni
tezleri doğrultusunda tanımasını istedi. Mektupla 1915-2023 arasında Osmanlı
imparatorluğunda yaşananlardan bahsediyor. Mektubun sonunda, "Ermeni
Soykırımı'nı bir soykırım olarak tanıyın ve bu suç ortaklığı örgüsünü
kırın" çağrısı yer aldı. Biden de düşman olarak tanımladığı Türkiye’nin
aleyhine mektubun gereğini yaptı.
Ardından 27 temsilcinin SİHA mektubu geldi. Bizler ABD'nin
çıkarlarını, müttefiklerini ve partnerlerini tehdit eden, yeryüzünün birçok
bölgesinde istikrarsızlığa yol açan Türkiye'nin silahlı insansız hava aracı
(SİHA) programı konusundaki endişelerimizi ifade etmek için yazıyoruz"
denildi.
Türkiye'nin ürettiği SİHA'lar Kafkasya, Güney Asya, Doğu
Akdeniz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki istikrarsızlıkları daha da ileri taşıma
potansiyeli görmezden gelinemeyecek kadar büyük." İfadeleri kullanılarak,
Türkiye’nin Karabağ, Suriye ve Irak’ta terör örgütlerine karşı Libya’da iç savaşta
SİHA’ları kullandığı için cezalandırılmasını istedi.
ABD’li senatörlere göre, Kıbrıs’ta Türk halkının tecrit
edilmesi istikrar, tecride karşı çözüm üretmek istikrarsızlık, Libya’da Meşru
hükümetin devrilmesi istikrar, meşru hükümetin kendini savunması
istikrarsızlık. Mısır’da, Mursi’nin demokrasi ile iş başına gelmesi
istikrarsızlık, darbe yapılması istikrar. Karabağ’da Ermeni işgalinin
derinleştirilerek genişlemesi istikrar, işgale son verilmesi istikrarsızlık.
Suriye’de yüzde 90’ı oluşturan sunni Müslüman halkın, PKK terörü veya Esed’in
boyunduruğuna teslim edilmesi istikrar, bu halkın kendini yönetme hakkı
istikrarsızlık. Afganistan’ın ABD ve batı tarafından sömürülmesi istikrar, Batı
güdümü dışında oluşan gelişmeler istikrarsızlık…..
Tam bu hengame arasında, 2018’den beri ABD’nin Afganistan
konusunda görüştüğü Taliban’ın hızlı ilerleyiş haberleri geldi. ABD’nin ani
çekilişi ve Taliban’ın şehirleri kontrol altına alması bir anda Musul
tecrübesini getirdi akıllara. Musul’da on binlerce Irak askeri tek kurşun
atmadan şehri 1500 DEAŞ’lıya teslim etmesi gibi, personeli 300 bini bulan ağır modern
silahlarla donatılmış Afgan ordusunun 70 bin kişilik hafif silahlı Taliban
güçlerine karşı direniş göstermeden başkent dahil bütün şehirleri teslim etmesi
oyunun bitmediği yeni başladığını gösteriyor bizlere.
Mektuba zarfından değil mazruftan baktığımızda son yıllarda
Türkiye’nin (Osmanlı) dostlarına karşı acımasız bir emperyal savaşın
sürdürüldüğünü görürüz. Irak’ta siyasi denklem hangi sosyolojik ve etnik denkleme
karşılık geliyor. Türkmenlerin veya Sunni Arapların nüfusları kendilerine
cumhurbaşkanlığı ve bir bölge bahşedilenlerden ne kadar az.
Suriye’de yapılmak istenen de Irak’ta olduğu gibi İsrail
güdümlü terör devletinin temellerini atmak değil mi? Gelelim Afganistan’a… Daha
düne kadar Anadolu irfanının menbaını oluşturan Horosan’a bugün Afganistan
diyoruz. Birinci dünya savaşı öncesi ve sonrasında da Anadolu ve Afganistan’ın
kaderleri birbiriyle bağlı. Tıpkı bugün olduğu gibi. O bölgeden kurtuluş
mücadelesine gönderilen maddi yardımı bir tarafa bırakın, Mondros sonrası
başlatılan Anadolu’nun işgal sürecinde, Afganistanlılar, İngilizlere savaş
açmasa idi, İngiliz Anadolu’ya yönlendirdiği Yunan’ı desteksiz bırakır mıydı?
Pakistan’ın kurulmasının fitilini hilafetin kaldırılmasının ateşlediğini
unutmayalım. Mazlum Müslüman halkları ile ya beraber var olacağız veya beraber
boyunduruk takacağız. Bu gerçeği herkesten önce içerde muhalefet yaptığını
iddia eden, batı çıkarlarını savunmayı medeniyet zanneden, Suriyeli-Afganistanlı düşmanlığını köpürten
sözde Türkiye yanlısı görünen, özde ise Emperyalizmin uşaklığını yapanların
anlaması gerekir. Bugün Taliban üstünden İslam’a yapılan salvoların, mektuplar
vesilesiyle Erdoğan ve Türkiye’ye yapılanlarla niçin birbirlerine çok
benzediğini sorgulayalım. Vesselam…..