Mekanlar ve İnsanlar
Kaç haftadır yazmak istiyordum. Elimdeki notları kaybetsem de hafızamdaki bilgiler olduğu gibi duruyordu. Ankara ziyaretlerimin birinde Hece Yayınları ve kıymetli editörü şair-yazar Faruk Uysal ile güzel bir sohbetimiz olmuştu. Güzel olduğu kadar da verimli geçen bu sohbette kendi payıma alacaklarımı almıştım. Hatta edebiyat tarihine malzeme olabilecek bilgiler ve hatıralar da devşirdim bu sohbetten diyebilirim.
Yayınevinde şairimiz konuştu, dinledim. Şiiri ve şiir poetikasından bahsetti. Sonra siyaset kurumu sonra mekan ve sonra şehir üzerine konuştu. Kıymetli şairimizi dinlerken söz, şehirlerden Antalya’ya, oradan Urfa’ya ve Viranşehir’e geldiydi. Şair Faruk Uysal, görevi icabıyla çok şehir gezmiş çok mekan görmüş ve oralarda çok insan tanımıştı. Urfa ve Viranşehir’le hukukumuzu
bildiğinden olsa gerek Urfa’yı, Viranşehir’i buralardaki mekanları ve örnek şahsiyetleri konuştuk. Açıkçası Faruk Uysal gibi değerli düşünce adamlarının benim doğduğum topraklarda memur olarak vazife yapmaları ve buralardan bahsetmeleri, insana heyecan ve güven veriyor. Sadece bunlar değil kendi doğduğu topraklara da yeniden dönüş anlamında kıymet veriyor. Urfa ve Viranşehir, Şair Faruk Uysal’ın hafızasında neden bu kadar zihinsel berraklığa ulaşmış. Amerika’da Newyork, Washington’u görmüş. Özbekistan’da Taşkent, Buhara ve Semerkant’ı görmüş bir insanın hafızasında Urfa ve Viranşehir’i unutmamak... Yaklaşık yarım asır önce Urfa ve Viranşehir’de görev yapmıştı. Muhakkak bunun sebebleri var.
Şairimizin Urfa’yı ve Viranşehir’i unutamayışında evvela onun kadim dostu ve aynı dergaha nispet ettiği, edebiyatımızda “Yedi Güzel Adam”dan biri olan Merhum Akif İnan...Diğer sebep ise
Faruk Uysal üstadımızın Urfa’ya ve ondan sonra Viranşehir’e gelirken ona hürmetini eksik etmeyen yöre halkı.
Bu günlerde Hece Dergisi, Akif İnan Özel sayısı hazırlıyor. Faruk Uysal hocamız da Urfa’gelecek. Urfa ve Akif İnan hakkında bilgi toplayacak. Tanıdıklar ve tanıklar ile görüşecek. Dolayısıyla Urfa ve Akif İnan, şair Faruk Uysal’ın anlatacağı ve yazacağı onlarca hatta yüzlerce sayfası var. Şimdi burada bana düşen, pek anlatılmayan sözü geldiğinde anlatılan Viranşehir’i anlatmak. Ve şunu söylemek. Bak Viranşehir, sen kendini virane şehir sayma. Sana daha önce “Doğunun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç geldi. Aşkale’den, Başkale’den tayini çıkmıştı da geldi. Ve geldi, bir ay maliye memuru olarak çalıştı. Daha sonra Aney Şairi, Atilla Maraş da geldi. Kırlık köyünde öğretmen olarak çalıştı. Merhum Berho Ağa’nın (İbrahim Aba) mırra kahvesi ve köy odasındaki hatıralarını devşirdi. Bir “Aney” şiiri yazdı. Şiirdeki bütün motifler, Kırlık köyüne aitti.
Kısaca anlatayım...Şair Faruk Uysal ve Viranşehir’ini... Faruk Uysal, Antalya Ziraat Meslek Yüksek okulundan mezun olur olmaz tayini Urfa’ya çıkar. Orada belli bir süre çalıştıktan sonra tayini bu sefer Urfa’nın doksan kilometre doğusunda Viranşehir ilçesine çıkar. Sene 1973-1974 yıllarıdır.
Şair Faruk Uysal’ın “Bir Sonsuz özgürlüktür Bozkır” şiiri nerede yazıldığı bilgisine sahip olmasak da Viranşehir’in Yaz sıcağını ve Ramazan’ını yaşamış birisinin yazacağı bir şiir intibasını uyandırıyor.
Sarı sayfalar sararmış yaz günleri
kapıların içinde bekleyen bungunluk
içinde kuşkanatları topladığım kafes
saçlarımla oynayan rüzgar ayartıyor beni
işte kalkıyorum
adım yalnızlıkların arasında anılsın
Gerçekten de yetmişli yıllarda Viranşehir’de sarı bozkır titreye titreye uzanırdı. Birkaç sarnıç, kurumuş derelerde birikmiş kirli sular hayvanlarını otlatan çobanların muştusu olurdu. Adıyla müsemma bir şehir: Viranşehir, ölü toprağı üzerine serpilmiş bir şehirdi o zamanlar.
Şimdi tarımdaki teknolojiler ilerledikçe her tarla başında onlarca artezyen kuyusu kurulmuş. Şair Faruk Uysal görebilmiş midir bunları? Suyun coşkusu, bir deniz edasıyla kabaran buğday tarlaları sanki uzakta yeşil bir deniz manzarası sunuyor insana.
Sanırım bir hatırasını anlatmıştı üstadımız. Şair dostu olan Merhum Akif İnan ile Baykan’a üstadı Arınci hazretlerine giderken yolu Viranşehir’e düşmüş ve kırk yıl önce bir memur olarak atandığı bu şehri tanıyamamıştı. Yolda “Viranşehir” yazılı tabela olmasa belki de hiç tanıyamayacaktı.
Şehir değişmiş, insanlar değişmiş. Acaba Ramazan ayında kendisini sahursuz bırakmayan lokanta sahibi, yaşıyor muydu. Öldüyse de ailesi çoluk çocuğu var mıydı. Gidip onları kucaklayası geliyordu. Çünkü o lokanta sahibi bir derviş edasıyla ona yardımcı olmuştu bir vakitler.
Ramazan ayında sahur vakti otuz gün boyunca şairimizin otel odasına kendi evinde yemek hazırlayıp getiren Viranşehirli bu dervişi Faruk Uysal abimiz unutmamıştı. Ve Faruk Uysal’ın tayini çıktığında şairimizin bavulunu sırtına alan da bu dervişti. Ayrıca onun bavulunu sırtladığı gibi bavuluna iki üç kilo kaçak çayı da koyan bu Viranşehirli dervişti. (Tabi o zamanlar kaçak çay taşıma ve bulundurma büyük cezaları vardı.) Allah’tan yolda polis ve jandarma kıymetli üstadımızın bavulunu aramamıştı....Faruk Uysal, her zaman Viranşehir’i ve bu dervişini hayırla yad ediyor...