"Mekânın Cennet Olsun Doğan Cüceloğlu"
“Farklı dünyaların insanları” olsak da,
Doğan Cüceloğlu’nun vefatı beni çok üzdü.
Merhumun
ardından yazılanlara, söylenenlere bakıyorum…
Hemen
herkes çok üzülmüş.
Acaba
niçin?..
“Hacı Bayram Veli Üniversitesi/İletişim”den Hocam Doç.Dr. İbrahim Sarıtaş’ın bu “niçin”e
verdiği güzel bir cevap var.
Sosyal
medya adresinde gördüm.
Paylaşmak
isterim:
“Böyle bir kamplaşmada, herkesin herkese
küfrettiği politik bir ortamda her kesimden insanın hocalık ve insanlık vasfı dolayısıyla
ölümüne üzüldüğü ve rahmet okuduğu bir hayayı
ve hayatı hepimize nasip et Ya
Rabbi..
Mekânın Cennet olsun Doğan Cüceloğlu..”
Ne güzel ifade etmiş değil mi, İbrahim Sarıtaş
Hoca:
“Her kesimden insanın…
Hocalık ve insanlık vasfı dolayısıyla ölümüne
üzüldüğü…
Ve rahmet okuduğu…
Haya ve Hayatı..”
*
Hazret-i Peygamber’in (s.a.v) dostlarından
birine hitabı:
“Sende
Allah’ın sevdiği iki hususiyet vardır.”
Bu iki önemli hususiyet?..
“Biri
hilm, diğeri ise teenni.”
Hilm ve teenni.
Yumuşak huyluluk ve ölçülülük.
Öfkeden kabarmış suratlarla birbirlerine
hakaret eden, birbirlerine her türlü damgayı acımasızca yapıştıran
insanlarımız…
Ya günün birinde yüzyüze bakmak, bir konuda
birlikte hareket etmek gerekirse?..
Ne gam!..
Rasul-i Ekrem (s.a.v.) “Müslüman kardeşini aşağılaması kişiye
kötülük olarak yeter!” dememiş gibi…
“Helâllik
istemeye” bile gerek görmeden, hiçbir şey olmamış gibi devam ederiz…
Ne gam!..
Böyle hallere her yerde, her vakit rastlamıyor
muyuz?
Size, sosyal medyadan ağza alınmayacak hakaretlerde
bulunanlardan bazılarına bir şekilde ulaştığınızda…
“Kasap
sevdiği postu yerden yere vururmuş, debbağ sevdiği deriyi yerden yere
vururmuş!” gibi lâflar ediyorlar.
Yani…
Kendilerini kasap ya da debbağ yerine koyarken
bile, size yine hakaret etmiş oluyorlar!..
Tabii farkında olmadan!..
Ağızlarından çıkan lâfların nerelere gittiğini
düşünmeden!..
“Aklı
olmayanın dini yoktur!” Hadis-i Şerifi’nin ne
mânâya geldiğini bilmeden!..
*
Merhum Doğan
Cüceloğlu’nun kitaplarından okuduklarınız vardır, birçok programını
izlemişsinizdir, sosyal medyada çok sayıda videosu da mevcut.
Kırmadan, dökmeden, hakaret etmeden, üslubunu
bozmadan, işin şovuna kaçmadan, kılıktan kılığa girmeden, “tane tane” paylaşıyor hisselerini ve bilgilerini…
Milyonların içindeki “yalnız adam” Remzi Bey ile sohbetleri,
“Saygı görmek istiyorsan saygılı olacaksın!”
mesajını, büyük bir ustalıkla sunar hepimize.
“Gerçeği
yalnızca ben bilirim, karşımdaki de ben ne düşünüyorsam öyle düşünmek
mecburiyetindedir. Aksi takdirde o ya akılsızdır ya da kötü niyetlidir!” yaklaşımına işaret eder…
Der ki;
“(Bazıları)
bir problemi çözmek değil, her ne pahasına olursa olsun tartışmayı kazanmak
amacındadırlar. Kendi düşündüğünün dışında bir gerçek kabul etmeyen,
düşüncesini karşısındakine kabul ettirmek için baskı yapan kişilerdir
bunlar…Kesin tutumlu kimselerde müsamaha düzeyi düşük olduğundan, bu kişilerin
iletişiminde savunuculuk birden bire şiddete dönüşebilir!”
Şiddet.
Her türlü şiddet!..
*
Birkaç misal, Hazret-i Peygamber (s.a.v)’den:
“Müslüman kardeşini aşağılaması kişiye kötülük
olarak yeter!”
“Mümine lanet etmek, onu
öldürmek gibidir.”
“Mümin; yeren, çekiştiren, lanetleyen, kaba sözlü ve
ağzı bozuk kimse olamaz.”
*
Hallerimize, hareketlerimize “Kur’an ve
Sünnet” mi yön veriyor, yoksa heva ve hevesimiz mi?..
Üzerinde tefekkür etmeye değmez mi dostlar?..
*
Bu yazıya, “Farklı dünyaların insanları olsak da, Doğan Cüceloğlu’nun vefatı
beni çok üzdü.” diyerek girmiştim.
İbrahim Sarıtaş
Hoca’nın paylaşımını tekrarlayarak bitireyim:
“Böyle
bir kamplaşmada, herkesin herkese küfrettiği politik bir ortamda her kesimden
insanın hocalık ve insanlık vasfı dolayısıyla ölümüne üzüldüğü ve rahmet
okuduğu bir hayayı ve hayatı hepimize nasip et Ya Rabbi..
Mekânın Cennet olsun Doğan Cüceloğlu..”