Mehmet Özger ile Diriliş Edebiyatı
Batının Rönesans, Reform ve Sanayi devrimiyle aydınlanma(!) süreci yaşadığı zihinsel ve kültürel değişim, Tanzimat ile birlikte Osmanlı’da da kendini göstermeye başladı. Batılılaşma, toplumsal alanda kendini göstermekle beraber dinî, edebî ve sanatsal meselelerde varlığını ispatlamaya çalışmıştır. O güne kadar toplumda var olmayan pozitivist ve rasyonel akımlar peyda olup yeni bir akımın ayak sesleri ile edebiyatta yeni oluşumlar peşinde koşarken hedeflerine ulaştıklarına şahitlik ediyoruz. Her ne kadar, o zamanlar bazı sesler ‘öze dönüşü’ savunmak için dirense de gelen çığa engel olamadılar.
Lakin Necip Fazıl
ile başlayıp Sezai Karakoç, Yedi Güzel Adam ve onların arkasından gelen şairler
ve edipler bu durumu tespit ederek direniş nesline öncülük ettiler. Bu öncülün
belli başlı şairleri başta olmak üzere, son elli yıla damga vuran bu ekolden
gelen veya kalemi bu yönde kullanan şairlerin şiir okumaları üzerinden
bilinçaltında dirilişin şifrelerinin kodlandığı ve değerlendirilmesinin
yapıldığı bir kitap olarak karşımıza çıkıyor Mehmet Özger’in Dikiş Yeri.
2018 Yılının Ekim ayında Çıra Yayınlarından ‘Modern
Şiir Okumaları’ kapak konusuyla yayımlanan Dikiş Yeri, 15 beş şair ve şiirinin okuması, bir de eleştiri yazısı
ile toplam 127 sayfadan müteşekkildir. Aynı mahallede büyümüş olmamıza rağmen
Sevgili Mehmet Özger ile daha önce tanışmamış olduğum için kendi adıma üzgünüm.
“Cahit Zarifoğlu Şirini Okumak” diyerek kitaba başlayan Mehmet Özger, son
dönemin belki de en büyük sorunlarından birine değiniyor. Sosyal medyaya
baktığımız zaman sözü en çok paylaşılan şairlerin başında gelen Cahit
Zarifoğlu, sözleri ne kadar çok paylaşılmış olursa olsun şiirlerinin
anlaşılamamasından yakınılır. Bu kadar anlaşılmaz oluşuna karşın o kadar
sözünün paylaşılmış olmasını Zarifoğlu’nun bilgi birikimiyle değil de
yaşanmışlıklarla anlaşılabileceğini anlatıyor bize Sevgili Özger. Hatta bu
durum ile ilgili olarak Zarifoğlu’nun sözüne de atıf yapıyor: “Hiç
kimse, şu ya da bu şiiri anlamak zorunda değildir. Şiirimi bana şikâyet
ediyorlar. Anlamıyorlarsa niye rahatsız oluyor bilmem?... Ben de botanikten hiç
anlamam.”
Dikiş Yeri’ne
genel hatlarıyla baktığımız zaman yukarıda belirttiğimiz batı normların
edebiyatımızdaki etkilerine karşın son dönem şairlerinin duruşu üzerine temellendiğini
söyleyebiliriz. Bunu Akif İnan’ın Divan Edebiyatı tarzında yazmaktaki ısrarında
görebiliyoruz. Sayın Özger, Akif İnan için “Diriliş ve yerli düşünce kavramlarıyla
aslında Tanzimat sonrasındaki Batılılaşmaya karşı bir reddiyeyi dile getirir.”
diye açıklamıştır.
Herhangi bir
kitabı okurken daha önce bildiğiniz konular ile karşılaştığınız zaman sizde var
olan bilgi pekişmiş olur ve bir bakıma kitap, sizdeki bilgileri teyit ve tasdik
ederek taşların zihninizde yerli yerine oturmasına vesile olur. Ancak bazı
kitaplar vardır ki, okunduğu zaman daha önce bildiğinizi düşündüğünüz şeyleri
yerle yeksan ederek sizlere yeni ufuklar açar. Aslında anlatmak istediği konu
ile ilgili pek de fazla şey bilmediğinizi yüzünüze vurur. Belki size bu durum
acıtıcı ve incitici olarak gelebilir, lakin kaliteli bir okur iseniz bu duruma
üzülmek yerine yeni şeyler öğrenmiş olduğunuzun huzurunu duyarsınız. Dikiş
Yeri’de işte tam da böyle bir kitap. Mesela Kamil Eşfak Berki ismini daha önce
duymuş olmama karşın, bende ne kadar büyük bir boşluğu olduğunu fark ettim ve
tekrar okumam gerektiğine kanaat getirdim.
Öznel
yaklaşımlarla nesnel sonuçlara ulaşmaya gayret eden Sevgili Özger,
değerlendirmeye tabi tuttuğu şairlerle ilgili bilgileri, yine şairlerin
şiirlerinden örneklendirerek okurun zihninde kalıcı belleğe yerleştiriyor.
Mehmet Özger’in
kitabının geneline baktığımız zaman, modern şiir okumalarını esasında Sezai Karakoç’un temellendirdiği Diriliş
Edebiyatı olarak tanımladığı düşüncenin etrafında şekillenen şiiri
temel alan şairler üzerinden bir okuma gerçekleştirmiş diyebiliriz. Bunu
kendisi; “Diriliş düşüncesi de Sezai Karakoç’un güçlü bir ses olarak ortaya
çıkışından sonra aynı yolu takip eden birçok şair yetiştirir. Cahit Zarifoğlu,
Akif İnan, Alaettin Özdenören, Kamil Eşfak Berki, Ebubekir Eroğlu, Cahit Koytak
ve Necat Çavuş en başta sayabileceğimiz isimlerdir. Bu şairlerin dışında adını
unuttuğumuz ve 90 sonrasında yazan onlarca şair daha ekleyebiliriz listeye. En
az otuz civarında şairin aynı düşüncenin takipçisi olduğu düşünüldüğünde bir
Diriliş Edebiyatı’ndan söz etmek yersiz olmayacaktır.” sözleriyle dile getiriyor.
Aslında Mehmet
Özger, baklayı ağzından çıkarmış oluyor Dikiş Yeri’nde. Bu kitaba, Dikiş Yeri
yerine Diriliş Akımı demek daha doğru olurdu kanaatimce. Son dönemde
dağınık olan şiir ve şairlerin belki de böyle bir akıma ihtiyacı vardır. Bu
durum, hem son dönem şiir tanımlaması, hem yeni bir dönemin kurulması, hem de
ahde vefa adına önemli olacaktır. Kaynak belli olunca, varılacak hedef daha da
kıymetli ve anlamlı olur. Onlarca şairin farklı kapılar açarak vardıkları yer,
bu kitaptan da anladığımız üzere Diriliş Edebiyatı’dır. Ancak bugüne
kadar bunu kimse Mehmet Özger kadar açık bir yüreklilikle ifade edebilmiş
değildir. Bu açıdan bakıldığında Dikiş Yeri’ni önemli buluyorum.
Hangi işi
yaparsanız yapın gün gelir sizi de sigaya çeken bir Molla Kasım bulunur.
Yaptığınız iş bir şekilde kayıt altına alınmaktadır. Hele ki, yazarsanız ve bir
şeyler yazıyorsanız, işiniz daha da zordur. Çünkü siz yazdıklarınızla ortaya
bir eser çıkarıyor, yaptığınız işi belgeliyor ve aynı zamanda tarihe not düşmüş
oluyorsunuz. Ben yaptım, ben yazdım,
oldu, bitti! deme şansınız yoktur. Gün gelir, bir Molla Kasım misali biri
sizi sigaya ve yazdıklarınızı tabir yerindeyse didikleyerek en ince ayrıntısına
kadar incelemeye tabi tutar. Dikiş Yeri kitabında da Sevgili Mehmet Özger, bir
Molla Kasım misali farklı şairlerin, ayrı zamanlarda, ayrı kapılardan aynı
noktaya çıkan eserlerini değerlendirmeye tabi tutarak inceleyerek tarihe
düşülen notların kaydını tutmuştur. Kayıt altına almanın kayıt altına alınmayı
gerektirdiğini gözler önüne sermiştir. Bunu yaparken de yeni yazarlara da bir
bakıma üstü kapalı olarak ‘yazarken
dikkatli olunuz!’ diyor.
Mehmet Özger,
bazen bir şiirden yola çıkarak şairin bütün eserlerini, bazen de şairin
poetikasını anlamlandırmaya çalışıyor. Şiir okumaları yaparken konu, şiirin
ötesine geçiyor olsa da nihayetinde yine başlangıç noktasına dönerek okumanın
incelemesini mükemmel bir şekilde sunuyor. Bunun en güzel örneğini ise Haydar
Ergülen’in “Bir’in içindeki çokluk ve çokluğun içindeki birlik.” sözünden
hareketle ‘Nar’ metaforundan
yola çıkarak meseleyi Alevî-Bektaşî kültüründen narı, ateş, aşk, çocuk, saflık
ve dahası vahdet-i vücut bağlamından geçirerek şairin poetikasını da tahlil
cihetine yönelerek ruhumuza da bir nar tadı bırakıyor. Biraz mayhoş, biraz
tatlı…
Hülasa Mehmet
Özger, şiirde yaklaşık son elli yıla ışık tutan bir devrin çıraları olan ve
hala birçoğu hayatta olan şairlerin duruşlarını şiirleri ile ortaya koyan,
verdikleri mesajları şiir üzerinden imleyen, yola yeni çıkacaklara da el feneri
olacak tonda bir kitap olan Dikiş Yeri ile karşımıza çıkarken; şiir okumaları
üzerinden ele aldığı şairlerin şiirlerinin dikiş yerinin aslında Diriliş Akımının temel noktası olduğunu
gözler önüne sererek tarihe not düşüyor. Şiirin neden, nasıl ve niçin
yazılmasının şifrelerini, şiir okumaları üzerinden verirken son döneme damga
vuracak bir akımı da başlatmış oluyor. Diriliş
Akımı, özelde Sezai Karakoç merkezli, genelde ise son iki yüzyıla damgasını
vuran ve dünyayı bir yangın yerine çeviren Batı Medeniyetine karşı direnişin,
Doğu Medeniyetinin ise küllerinden yeniden doğuşunun umudunu göğsünde bir nişan
olarak taşımanın gerekliliğini ruhumuza nakşediyor.
Diriliş Akımı kavramını kendisi söylemese de dolaylı
yollardan okuyucuya söyleten Dikiş Yeri, modern şiir okumaları üzerinden Diriliş
Edebiyatı’nın temellerini atan bir eser olması hasebiyle şahsım adına
kıymetlidir. Her ne kadar Mehmet Özger’in, “Ben
demedim, siz dediniz!” deyişini duyar gibi olsam da “İyi ki demişsin!” diyoruz.
Tarihe notumdur: Diriliş Edebiyatı’nın, yeniden dirilişimize
ışık tutması ve yolumuzdaki zorlukları kolaylaştırması umuduyla yeni dönem
edebiyatımız için yeni bir çatı olmasını ümit ediyor ve hayırlara vesile
olmasını diliyorum.