Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Ocak 2019

Mehmet Âkif İnan’ı Anlamak

Şair, yazar, mütefekkir ve sendikacı bir şahsiyet M. Âkif İnan. M. Âkif İnan’ı anlamak için onun kurduğu sendikada olmak yeterli midir? Sendikacılığı mı, yoksa şairliği mi önce gelir? M. Âkif İnan, önce şairdir. Sendika ise davasını yaymak için bir araçtı.

M. Âkif İnan 6 Ocak 2000 tarihinde memleketi Urfa’da hayata veda etti. Kurucusu olduğu sendika, Türkiye’nin en büyük sendikası oldu. En büyük sendika demek, en büyük riskleri ve sorumlulukları da almak demektir. M. Âkif İnan, hayatı boyunca tebliğden kaçınmamıştır. Her hâli ile örnek bir Müslüman olmaya gayret gösteriyordu. Mücadele adamıydı, inandığı davanın fikir işçiliğini yapardı.

Cesur bir öğretmen, ahlaklı bir edip, âdil bir sendikacıydı. Öğrencilere düzenli harçlık veren ve bunu dert edinen cömert birisiydi. Hakkı güçte gören değil, hakkın güçlü olduğuna inanan bir mümindi. Şairdi ama nefsinin arzularına kapılan, şöhretin dehlizlerinde kaybolan birisi olmadı. O, hep mahcup idi.

Yakın arkadaşı Rasim Özdenören, merhum M. Âkif İnan’ın kurallara bağlı kişiliği ile ilgili aşağıdaki görüşlerini ileri sürüyor: “Gündelik sıkıntılarıyla dolu olduğu zamanlarda bile sıkıntılarını açık etmez, kendine saklardı. Bu, aynı zamanda Akif’in soyluluğunun da bir göstergesiydi. Şiirinin bir beytinde: ‘Nefsimin sırçası dolanır elde / ne kırarım onu ne de korurum’ diyor.” (https://ebs.org.tr/ebs_files/files/yayinlarimiz/nurettinsezen.pdf)

Bugün merhum M. Âkif İnan’ın dava ve yol arkadaşları onun kurduğu sendikada adâlet ve hak mücadelesi veriyor. O, kendisine yakın siyasetçilerin iktidar olduğu bir dönemde sendikacılık yapmadı. Buna ömrü yetmedi. Sendika-siyaset ilişkisini de son derece iyi ayarlayan İnan, sendikacının siyasetle iç içe olmaması gerektiğini savunmuştur. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Konfederasyonu çatısı altında onun yol arkadaşı olarak kendini takdim edenlerin çok dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü İnan, “Hiç kimseden kendisi için bir şey istemezdi. Ömrü boyunca hep ‘veren el’ olmak için çırpındı durdu.” diyor Nazif Gürdoğan. Sendikayı hizmet aracı olarak gören İnan, makam ve güç elde etmek için değil, inancının tebliği için bu yolu seçmişti. Düşünün ki bir şube yönetimi, hepsi de bir yerlerde yönetici olsun! Bu durumda olanların merhum M. Âkif İnan’ı doğru anladıklarını söyleyebilir miyiz?

Özelikle Eğitim-Bir-Sen’in üye sayısının fazlalığı çok dikkat çekiyor. Bu üyelerin bir kısmını, hatta bazı delegeleri değerlendirdiğimizde ilginç tespitlerle karşılaşıyoruz. M. Âkif İnan’ı değil okumak, tanıma gereği bile duymamış ve sadece işi gereği, sendikadan faydalanmak isteyen oportünist kişiler dikkatlerden kaçmıyor. Bu, son derece tehlikeli bir gidiştir. Elbette sendika herkese açıktır ama maksatlı bir şekilde üye olanların buralardan güç devşirebilme imkânınadır itirazımız.

Bu davanın temelinde Hz. Resûlullâh’ın câhiliye devrinde tasvîp edip katıldığı tek cemiyet “Hılfü’l-Fudûl” varsa, Eğitim-Bir-Sen yöneticilerinin mesuliyetinin ne kadar ağır olduğunu söylemeye gerek var mı? Bir adâlet cemiyeti olan “Hılfü’l-Fudûl” zulüm ve haksızlığa mânî olmak için kurulmuştu. Eğitim-Bir-Sen de aynı gaye ile M. Âkif İnan ve arkadaşlarınca kurulmuş bir adâlet cemiyetidir. Sayıca çokluğu değil, “Hılfü’l-Fudûl”a bağlılığı esas almak gerekir.

M.Âkif İnan’ı anlamak için Kudüs’ü dava bilmek ve onun uğruna korkmadan mücadele etmek gerekir. Edebiyat dergisini ve Nuri Pakdil’i tanımayanlar, okumayanlar; “Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum” dizesinin hangi anlamı ihtiva ettiğini bilmeyenler; Mavera dergisini, Yedi Güzel Adam’ı, Cahit Zarifoğlunu’nun aczini idrakten uzak olanların M. Âkif İnan’ı anlamalarını beklemiyoruz.

Bugün M. Âkif İnan’ın en büyük mirası eserleri ve kurucusu olduğu sendikadır. Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi tarafından desteklenen “Bir Bilenle Bilge Nesil Projesi” umudumuzu yeşertmektedir. Böylece merhum M. Âkif İnan daha iyi anlaşılmış olacaktır. Genel Başkan Ali Yalçın ve arkadaşlarını kutlamak gerekir. En büyük kazanım ne maaş zammı ne makam ne başka bir şeydir. Şuurlu, ahlaklı, âdil, merhametli ve vicdanlı bir nesil hepimizin olduğu gibi merhum M. Âkif İnan’ın da gayesiydi. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun.