Mehmet Akif Ersoy'un kişiliği
Zamana kazınmış İstiklal Marşı’nın yazarı merhum Mehmet Akif Ersoy’u biraz daha yakından tanıyalım.
İslam’ın has yapısı Mehmet Akif
Ersoy’un ruhunu kaplamıştı. Bu yüzden İslam onun bütün hareketlerinin ve yaşayışının
temeli olmuştu. Taklidi sevmez, doğru bildiğini sadece söyleyen değil, aynı
zamanda yapmaya çalışan, özüyle sözü biri olan cemiyet adamıydı.
Bir kere bir şeye azmetti mi
artık onu yapmak onun için mesele değildi. Gösterişi hiç sevmezdi. Sırası gelmeyince
ilmini bile belli etmezdi. Dostluğuna hakkıyla güvenilirdi. O’na göre
vefasızlık en büyük namertlik idi. Yalnız insanlara karşı değil, Allah’ına,
Peygamberine, milletine, vatanına da vefalı idi.
Ümitsizlik, korku nedir bilmezdi.
Her zaman soğukkanlılığını muhafaza ederdi. Hayatı boyunca kimseye karşı
alçaklık göstermedi. Şeref ve haysiyetini rencide edecek bir söze, bir
muameleye, hatta bir bakışa bile tahammül edemezdi. Şeref ve haysiyetine hayatı
boyunca hiçbir toz kondurmamıştır.
Mert olduğu gibi acze düşmüş
birinden intikam almayı mertliğe aykırı görürdü. Bütün insanların maddi ve
manevi iyiliğini ister, arkadaşlarını iyi bir halde görmekten zevk alırdı. Verdiği
sözü kesinlikle yerine getirir, ölüm yahut ona yakın bir mazeret ona engel
olabilirdi. Sözünü tutmayanlara insan nazarıyla bakmazdı.
Hiç kimse ömründe onun bir kere
yalan söylediğine şahit olmamıştır. Yalan söyleyenlere de çok kızardı. Ona
fazilet ve kudretinden bahsettiğinizde kızarır, yüzünü başka yöne çevirirdi.
Hayatın ıstıraplarına gülümserdi. Minnet yükünün en ağır yük olduğuna inanırdı.
Fenalığa karşılık iyilikle muamele ederdi.
Nüfuzlulara haksız yere boyun
eğmez, haksızlığa tahammül etmezdi. Kızınca yüzü korkunç bir heybet alırdı. Gerek
istibdad devrinde gerek meşrutiyet senelerinde açlığa rıza gösterdi, kimseye
eyvallah etmedi. Millet sıkıntı içinde iken zevk ve safahat içindekilere müthiş
hasım kesilirdi.
Dostluklara pahalı bir mal gibi
kıymet biçer, kaybetmemek için üstüne titrerdi. Dostu için canını verirdi. Sevdiğini
tam severdi. Ruhunun ısınmadığı adamlara hiç alaka göstermezdi. Sohbeti doyumsuz
ve candandı.
Yalnız kalıp düşünmeyi severdi. Şehrin
şaşaasından sıkılır, daima uzak durmaya çalışırdı. Dergâh gibi yerleri tercih
ederdi. Tabiatla baş başa kalmayı severdi.
Fıkra ile cevap vermeyi sever, sevdiği
meclislerde neşeli olur, kalabalıkta sessizliği tercih eder, çatmaları müdafaa
vaziyetinde idi.
Derslerine önem verirdi. Bildiğini
iyi bilir, bilmediğinde ısrar etmezdi. Hafızası kuvvetli idi. Ezberlediği şiirler
on bin beyitten aşağı değildi.
İşinin ehli olan kabiliyetlileri
ve fazileti candan severdi. Kudret ve kabiliyet gördüklerini millete hizmet
yolunda çalışmaya teşvik ederdi. Eskiye kayıtsız ve şartsız bağlı değil, yeniye
de körü körüne taraftar olmazdı.
Cehlin düşmanı hem şair hem alimdi.
Gençliğe ve istikbale önem verirdi. Sapık şuara, üdeba ve muharrirlere düşman
idi.
Sadece din konusunda müsamahakâr
değildi. Ney üflerdi. Birçok şarkı, beste ve ilahiler ezberinde idi.
Mevlidi çok severdi. Güzel sese hayrandı. Kimsenin
hususiyetine karışmaz, kendi olmayanlara kızar, ikiyüzlülere garezdi. Vitrin
adam değildi. Sadece şiiriyle değil, kişiliğiyle de gönlümüzde yer etti.
Mekânı cennet olsun.