Dolar (USD)
35.43
Euro (EUR)
36.20
Gram Altın
3061.21
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ocak 2025

​Mehmed Şevket Eygi'ye vefa

Millî Gazete’nin Çayhane Sokak, No: 1 Topkapı adresinde faaliyet gösterdiği 1991 yılında mutfağa heyecanla giren Yazı İşleri Müdürümüz Ekrem Kızıltaş, “hayırlı uğurlu olsun, Mehmed Şevket Eygi bizde yazmaya başlayacak” müjdesini verdi.

İyi de Millî Gazete'ye yeni bir soluk getirecek Mehmed Şevket Eygi kim ola ki!..

Abdi İpekçi, Mümtaz Soysal, Turgay Şeren ile aynı dönemde ilk, orta ve lise eğitimini Galatasaray Lisesi’nde gören ve bu isimlerle arkadaş olan kendine münhasır “üretim hatası” bir şahsiyet. Osmanlı nazırlarından Raşit Erer, Aydın mebusu Enver Tekand, şair ve âlim Orhan Şaik Gökyay, edebiyat tarihçisi Nihad Sami Banarlı ve şair Ahmet Kutsi Tecer gibi alanlarında zirve isimlerin tedrisâtından geçmiş. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’la, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalışırken Ömer Nasuhi Bilmen’le bir arada olmanın feyz ve bereketini her daim içinde hissetmiş.

İlk makalesini Eşref Edib Fergan’ın yayımladığı Sebîlürreşâd dergisinde yazarak çocukluktan beri kurduğu hayaline kavuşmuş. Ardından Yeni İstiklâl gazetesiyle muharrirliğe adım atmış. Müslümanların eksik olduğu yayıncılığa yeni bir soluk getirmek için Bedir Yayınevi’ni kurmuş.

ÖMRÜ MAHKEME SALONLARINDA GEÇTİ

Adnan Menderes’in idam yıldönümünde kaleme aldığı “Zulümlerin en alçakçası kanunların gölgesinde yapılandır” başlıklı yazısı nedeniyle tutuklanarak, hapse mahkûm edilmiş. Yarım asrı aşan gazetecilik hayatının önemli bir bölümünü mahkeme salonu ve cezaevlerinde geçirmiş. Yayın yapmanın, statükoya karşı durmanın, totaliter fikir yapısı içinde yeni bir özgürlük ve özgür bir düşünceyi hayata geçirmenin en zor olduğu dönemlerde sahibi olduğu Bugün ve Babıali’de Sabah gazeteleriyle yeni bir çığır açmış.

Camilerde cemaatle sabah namazı kılma geleneğini başlatarak, on binlerce Müslümanın Sultanahmet Camii’de dua edip kulluk ve kardeşlik bilincinin gelişmesine vesile olmuş. “Kısık Sesler”in sesini yükseltmesine tahammülü olmayanlar tarafından gazeteleri süresiz kapatılınca, çareyi yurt dışına çıkmakta bulmuş. Hac vazifesi yapmak üzere Suudi Arabistan’a gitmesinin akabinde hakkında başta Amerikan 6. Filosu’nun İstanbul’a demirlemesinin protesto edildiği ve tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen olayların kışkırtıcısı olmak üzere birçok mesnetsiz suçlamadan dolayı dava açılmış, sorgusuz sualsiz hapse mahkum edilmiş.

Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan ve Almanya’da 6 yıl süren vatan hasreti içinde onulmaz bir yaraya dönüşmüş, bu yara hiç iyileşmemekle birlikte zamanla kabuk bağlamış. (Bu yaralı dönemi 2009 yılında “Adım Adım Hac / Tevhid Yurduna Hicret” kitabını kaleme alırken, kendisinden bir hatırat olarak yazmasını talep etmiş, istemeye istemeye de olsa beni kırmamak adına o günlerin acısını tekrar hissederek tarihe not düşmüştü.)

ÇOK KIYMETLİ ESERLERE İMZA ATTI

İşte bu sıkıntılara dûçar olmuş, inancının kendine yüklediği misyonu yerine getirirken ağır bedeller ödemiş Mehmed Şevket Eygi, İslâmî camianın en önemli fikir, aksiyon, mütefekkir ve münevverlerinden olmasına rağmen köşesine çekilmiş âdeta münzevi bir hayat yaşıyordu. Bu dönemde sahibi olduğu Bedir Yayınevi’ne uğruyor, toplumun genelinin dikkatini çekmeyen, fakat ilgilisinin merakla beklediği birbirinden değerli İslâmî eserler yayınlıyordu. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Mârifetnâme’sinden tutunda İmamı Şârânî’nin Evliyâlar Ansiklopedisi’ne, İmam Gazali’nin Kimyâ-i Saâdetin’den tutunda Ebul-Leys-Semerkandi’nin Tenbîhü’l Gâfilîn ve Bostanü’l Ârifîn’e kadar bir çok eser. (Ehl-i Sünnet'i Savunuyorum, Namazı Dosdoğru Kılmak, Vasıflı Müslüman Genç, Çareler Çözümler Teklifler Tenkitler gibi eserlerinin yanında ayrıca 2003’te tarih ve ibret vesikası olarak yayınladığı “Yakın Tarihimizde Câmi Kıyımı” isimli kitabıyla yakın tarihimizde ecdat yadigârı binlerce cami, mescit, tekke, medrese, imaret, türbe ve sıbyan mektebi gibi eserlerin nasıl kapatılıp, satılıp, yıkılıp, kiraya verilip, depo yapılıp, CHP ocağına çevrilip, spor kulübü lokali hâline getirilip, meyhane ve müzeye dönüştürülüp kıyıma uğradığını açığa çıkardı.)

DGM EN SIKI TAKİPÇİLERİ ARASINDAYDI

Bütün bunlar yaşanırken, tarihler 1991'i gösterirken Eygi için yeni bir serüven, yeni bir yolculuk başlıyordu. 1970’li yıllarda Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’a çok sert eleştirilerde bulunmasına rağmen, Millî Gazete’de yazma talebi hoca tarafından memnuniyetle karşılanmıştı.

Millî Gazete’nin ikinci sayfasında yazmaya başlayacak olan sermuharrir Mehmed Şevket Eygi için günlerce birinci sayfadan anonslar yapıldı. Gün geldi herkesin ve her kesimin merakla beklediği yazılar “Takvimden Yapraklar" başlığı altında serdedilmeye başlandı.

Millî Gazete, Millî Görüş camiasının gözü, kulağı, sesi, dünyaya açılan penceresiydi belki, fakat Mehmed Şevket Eygi’nin yazmaya başlamasıyla birlikte okur kitlesinde büyük bir açılım yaşanmaya başlandı. Medyanın “dördüncü kuvvet” olduğu o dönemde, kendine has takipçileri oluştu. Yazıları hemen hemen her kesimden insanın ilgisini çekiyordu; özellikle de dava açmak için fırsat kollayan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin.

1990’larda internet, dolayısıyla da e-mail ve sosyal medya olmadığı için iletişim mektup, faks ve telefon kanalıyla sağlanıyordu. Eygi, okurdan en çok mektup alan yazardı. Mektuplar kendisine ulaştırılır, o da değer bulduğu mektuplara zaman zaman yazılarıyla cevap verirdi.

Teknoloji düşmanı değildi, fakat bilgisayar ve cep telefonuna pek sıcak bakmazdı. (Ekrem abi, Eygi’yi cep telefonu ve bilgisayara ancak 2000’li yıllardan sonra ikna edebildi.)

60’lı yılların arabalarına hastaydı!.. Fakat Şile’deki taş evine giderken öve öve bitiremediği bu arabalar genellikle kendisini yolda bırakırdı.

En büyük zevki sahafları gezip kitap almak, pazara düşen estetik giysileri bulup şık giyinmekti. Ayrıca Çukurcuma’daki antikacıları gezip hat, tezhip, ebru sanatlarının nâdide eserlerini edinmek onu yitik hazinesini bulmuş gibi sevindirdi.

ÂDAB-I MUÂŞERET KURALLARINA ÖNEM VERİRDİ

Ömrünün sonuna kadar hep yitik hazinelerimizin peşinde koştu; buldu, çıkardı ve paylaştı. Müslümanların köylülükten kurtulmasının yegâne çıkış yolunun tarih, ilim, estetik, kültür ve sanatla hemhâl olmalarından geçtiğini ifade ederdi. İşin ehemmiyetini daha iyi anlatabilmek için “Osmanlıca bilmeyen adam değildir” ifadesini kullanırdı.

Özellikle de âdâb-ı muâşeret kurallarına çok önem verirdi. Mesela kendisini telefonla aradığınızda 3’ten fazla çaldırdıysanız, bunu görgüsüzlük, saygısızlık addederdi ve o telefonu genellikle açmazdı.

Eygi, Erbakan hocanın jestine karşılık 28 yıl boyunca yazdığı yazılardan hiç telif ücreti almayarak “pazara kadar değil, mezara kadar” Millî Gazete’de fikirlerini serdetmeye devam etti.

TÜRK BASINININ EN ÖZGÜN VE ÖZGÜR YAZARIYDI

Eygi, Türkiye’nin özgün ve en özgür yazarıydı. “Dönmeler” meselesini gündeme getirip, tartışmaya açan yazılarıyla o dönemlerde üzeri örtülmüş sırları kamuoyuna aşikâr etti. Okurlar Eygi'nin yazıları sayesinde toplumu oluşturan demografik yapıya dair ince detaylara vâkıf oldu. 2011 yılının sonuna kadar Millî Gazete'de editörlüğünü yaptığım hiçbir yazısına, bir kelimesine dahi müdahale edilmedi. Tâ ki, “Uyarıldım!..” (4 Kasım 2008) yazısını kaleme alana kadar. Eygi’nin, Fethullah Gülen Cemaati’nin ABD ve siyonistler ile ilişkilerini, “dinlerarası diyalog” faaliyetlerinin din dışı olduğunu yazması bardağı taşırma noktasına getirdi. Kimsenin haklarında olumsuz bir cümle yazmaya bile cesaret edemediği dönemde “Fetullah Gülen ve Cemaat” gerçeğini ifşa eden yazılar kaleme almasından dolayı 3 veya 4 ay kadar yazılarına ara vermek zorunda kaldı.

Takvimden Yapraklar”da haftanın 7 günü hiç yorulmadan, bildiği doğru yoldan şaşmadan Müslümanlara seslendi. Uyardı, uyardı, uyardı. 12 Temmuz 2019’da verdiği son nefesine kadar. Fatih Camii’ndeki cenaze namazını müteakip Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı tezkiye ve binlerce insanın hüsn-ü şehadeti onun iyi bir Müslüman olduğuna delildi.

Eygi tanıdığım “Son Osmanlı Beyefendisi”ydi. Ayrıca beslediği kediler onun en sâdık dostlarıydı. Öyle ki, vasiyette bulunacak kadar. Sözün özü; merhum Mehmed Şevket Eygi, kısık seslilerin gür sesi olmakla birlikte “Ne elem, ne keder, Allah bana yeter” düsturuyla yaşayan Hak Dava Adamıydı. Ruhu şâd, mekânı Cennet, makâmı âlî olsun.

* * *

“DOSTLAR MECLİSİ” SULTAN KÖŞESİ’NDE...

Peki mâzide kalan, hiç eskimeyen ve belleğimizde iz bırakan bu hayat hikâyesini neden anlatma gereği duyduk. Vefa için efendim. Vefa; âşığın mâşukuna, dava adamının davasına bütün zorluklara rağmen sâdık kalabilmesidir. Vefa; sevgide bıkkınlık göstermemek, ihtiyaç hâlinde “Hızır gibi yetişebilmek”tir. Vefa; dikenlere direnerek, dost ikliminde boy atan gül olmaktır. Vefa; aşktır. Aşk vefa, vefa ise iman ister.

Ölülerine kıymet vermeyenler, dirilerine sahip çıkamazlar” düsturu ile Sultanahmet Mahallesi, Küçük Ayasofya Caddesi'ndeki Sultan Köşesi'nde kurulan “Dostlar Meclisi"nde Cumartesi günü rahmetli Mehmed Şevket Eygi’yi yâd ettik. Hem de merhumun zaman zaman uğrayıp tattığı, geleneksel lezzetlerini defalarca yazı konusu yaptığı Recep İncecik beyefendinin Sultan Köşesi'nde...

Davet sahibi gazeteci, yazar ve edebiyat araştırmacısı Mehmet Nuri Yardım beyefendinin yağan yağmura rağmen davete icabet edenlere teşekkürüyle birlikte “Dostlar Meclisi”nde hiç eskimeyen anılar yeniden harlandı. Sabri Yılmaz ağabey ile başlayan hâtırlı hatırâlar zamanın geriye sarılmasıyla birlikte Sultanahmet Camii’nin gölgesindeki “Sultan Köşesi”de canlanmaya başladı.

Akşam yavaş yavaş geceye meftunluğunu ilan ederken öyle bir muhabbet sofrası kuruldu ki, hiç kimse nokta koymak istemiyor. Sözü uzatan, Yardım’ın gözüne bakıp nezaketle Eygi’yle olan anısına mim koyuyor.

Sabri Yılmaz’dan bendenize, Temel Emiroğlu’ndan İsmail Fatih Ceylan’a, Bedir Acar’dan Emrullah Hatipoğlu’na, Şerif Aydemir’den Yaşar Değirmenci’ye, Recep İncecik’ten Turan Kıratlı’ya, Ali Erkan Kavaklı’dan Sefa Saygılı’ya, Ekrem Kaftan’dan Ali Akben’e, Müfid Yüksel’den Rahmetullah Karakaya’ya, Saliha Sultan’dan Cahit Polat’a, Ekrem Kızıltaş’tan Dursun Gürlek’e, Mahmut Göksu’dan Selahaddin Kocaaslan’a, Cevat Özkaya’dan İsrafil Kuralay’a, Mehmet Maksudoğlu’ndan Cafer Vayni’ye, Hayri Ataş’tan Bedir Yayınevi’nin emektarı Ömer ve Mürsel ağabeylere kadar birçok isim akşamdan başlayıp geceye uzanan buluşmada merhum Mehmed Şevket Eygi’ye dair öyle anılar ve fikirler paylaştılar ki, kaleme alınsa yeni bir kitap daha çıkar. (Merhum Eygi şayet bu “Dostlar Meclisi”nde bizi dinliyor olsaydı, tebessümle “aman efendim...” diyerek müdahil olur, sözün eğrisini düzeltildi.)

Bir köşeye çekilmiş münzevi hayat yaşıyor zannettiğimiz Mehmed Şevket Eygi oysa ne kadar içimizdeymiş. Ne çok insana dokunmuş, dokunmakla kalmayıp hayatını değiştirmiş. Mehmet Nuri Yardım beyefendi de Eygi’nin kendisinde oluşturduğu etkiyi “vefa” kabilinden her daim diri tutarak Aydın Gülan’ın önerisiyle kılı kırk yararak “İnancını Yaşayan Münevver MEHMED ŞEVKET EYGİ” isimli esere dönüştürmüş.

Mehmet Nuri Yardım beyefendi,uzun süredir üzerinde çalıştığı Mehmed Şevket Eygi’nin 1933’te Zonguldak Ereğli’de başlayan ve 12 Temmuz 2019’da İstanbul’da son bulan 86 yıllık biyografisini “İnancını Yaşayan Münevver MEHMED ŞEVKET EYGİ” ismi altında kitaplaştırdı. Eygi ile yolunun kesiştiği kültür-sanat mecrasında heybesinde biriktirdiği faaliyetlerle birlikte onun hayata bakışını, davasına olan sadakatini, fikirlerini, eserlerini, hayatını, gazeteciliğini, tefekkür dünyasını, mücadelelerini, ilkelerini, sanat merkezli dünyasını, kitap ve eşya merakını, ev hâlini büyük bir hassasiyetle araştırıp harmanlayarak ortaya vefa kokan bir eser çıkardı.

Akıl Fikir Yayınları arasından çıkan “İnancını Yaşayan Münevver MEHMED ŞEVKET EYGİ” isimli eser çile ve mücadelenin, dahası İslâm'a adanmış örnek bir ömrün hikâyesi... Kelâmına, kalemine sağlık Mehmet Nuri Yardım.

*

Dostlar Meclisi”nin ilerleyen saatlerinde mekânın sahibi Gastronom, Şef, Gazeteci, Araştırmacı Yazar, İttifak Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Recep İncecik’in Mehmed Şevket Eygi’nin tarifiyle hazırladığı geleneksel lezzetlerimizden bulgur pilavı, kuru fasulye ve şerbeti tadınca, merhumun yazdığını yaşayan bir münevver mürebbi olmasının yanında iyi bir gastronom olduğuna şahitlik ediyoruz.

Mideler şenlenince, söz sükuta erince Mikail Tekçe’nin Kur’an tilaveti sonrası Emrullah Hatipoğlu hocaefendinin duasıyla merhum Mehmed Şevket Eygi’yle birlikte Ümmet-i Muhammed’in ruhu yâd ve şâd edildi. Ne mutlu, arkasında hoş sâdâ bırakanlara... Ne mutlu, “âmin”lerle hatırlanıp, “iyi bir insandı” dedirtmeyi başarıp fâni dünyadan âlem-i berzaha göçenlere...

Hâmiş: Tıpkı Ali Emîrî Efendi gibi kitap âşığı olan Mehmed Şevket Eygi, ömrü boyunca biriktirdiği nâdide kitaplarını vefat etmeden önce Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ne hibe etmişti. Ömrünün büyük bir bölümünü geçirdiği İstanbul’un Fatih ilçesinde bir kütüphaneye isminin verilmesi toplantının en önemli taleplerinden birisiydi. Fatih Belediye Başkanı Mehmet Ergün Turan beyefendiye duyurulur.