Dolar (USD)
32.54
Euro (EUR)
34.89
Gram Altın
2431.28
BIST 100
9718.93
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Ocak 2022

Mehmed Âkif'in cenâzesi!

27 Aralık 2021 Pazartesi günü Mehmed Âkif Ersoy’un vefatının yıldönümüydü. 27 Aralık 1937 tarihinde vefat eden Mehmed Âkif’in vefatının üzerinden neredeyse üç çeyrek asır geçmiş. 2036 yılında Mehmed Âkif’in vefatının üzerinden tam bir asır geçmiş olacak. Zaman o kadar hızlı akıp gidiyor ki ardından yetişmek neredeyse mümkün değil. Hızla akıp giden bu zaman süreci içerisinde tarihimize adını altın harflerle yazdırmış ancak müesses nizam tarafından hatıraları unutturulmaya hatta yok sayılmaya çalışılan âbidevi şahsiyetlerimiz var. Resmî ideolojinin bilerek ve isteyerek üzerini kapatmak istediği, görmezden geldiği, ötekileştirdiği, hatırasına hürmetsizlik ettiği şahsiyetlerden birisi se ne yazık ki Mehmed Âkif Ersoy’dur.

Millî Mücadele’nin manevi önderlerinden birisi olan ve Müslüman Türk milletinin ortak paydası haline gelmiş İstiklâl Marşı’nı en zor şartlar altında kaleme alan Mehmed Âkif’e toplumun bazı kesimleri çeşitli vesilelerle de sahip çıkmasa, bazı hakikatlerin gün yüzüne çıkması mümkün olmayacak. Allah’tan bu ülkede Mehmed Âkif’e ve onun çizgisindeki insanlara sahip çıkan ve hatırasına hürmet duyan bir kesim hâlâ var.

Geçen hafta bir grup üniversiteli öğrenciyle Mehmed Âkif’i anlamak isimli bir toplantı gerçekleştirdik. Yaptığımız konuşma sonrasında gençlerden birisi şöyle bir soru sordu: “Neden Mehmed Âkif’in vefatında resmi bir tören düzenlenmedi ve neden Mehmed Âkif’in cenazesine dönemin resmi makamlarından katılan olmadı?” Doğrusu bu soru karşısında önce ne diyeceğimi bilemedim. Zira bu soru öylesine zor bir soruydu ki, bu sorunun cevaplanması bir köşe yazısıyla geçiştirilmeyecek kadar geniş bir muhtevaya sahip. Ancak toplantıda dilimin döndüğü ve aklımın yettiği kadar soruyu cevaplamaya gayret ettim. Gençler sorunun cevabını dinlerken çok müteessir oldular ve Âkif gibi büyük bir zata neden böyle bir haksızlık yapıldığına anlam veremediler.

Mithat Cemal Kuntay’ın da bahsettiği gibi merhum Âkif’in cenazesi birkaç kişinin omuzları üzerinde Beyazıt Meydanı’na getirilir ve Kuntay önce bu naaşın bir fukaraya ait olduğunu düşünür. Sonra Emin Efendi Lokantasının sahibi bir bayrakla cenazeye doğru koşar ve ardından yüzlerce üniversite öğrencisi bir araya toplanır. Devlet erkanından hiç kimse oracıkta yoktur. Sebebi ise Tek Parti (CHP) iktidarının İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, İstanbul valiliğine gönderdiği bir tâlimatta, Âkif’in cenazesine sahip çıkılmamasını ve tüm resmi zevatın cenazeden uzak durmasını istemiştir. Millî Mücadele’de canını dişine takarak varını yoğunu ortaya koyan Mehmed Âkif’in cenazesine yapılan bu hürmetsizlik gerçekten de içler acısı bir durumdur.

Yine D. Mehmed Doğan hocamızın tespitine göre Merhum Âkif’in cenazesine kat’i surette iştirak edilmemesi yönünde İstanbul Üniversitesi Rektörü’ne de bir talimat gönderilmiş, üniversite yönetiminin ve öğrencilerin cenazeye katılması yasaklanmıştır. Bu yasağa rağmen yüzlerce üniversite öğrencisi Âkif’in cenazesine omuz vermiş kendisini yalnız bırakmamıştır.

Ne yazık ki Âkif’in cenazesine katılan gençler takibata uğramış, bazıları tutuklanarak emniyete götürülmüştür. Merhumun cenazesine katılan ve mezarı başında konuşma yapan gençlerden Prof. Dr. Abdülkadir Karahan, Yüksek Öğretmen Okulu’ndan Emniyet Müdürlüğü’ne getirilerek sorgulanmıştır. Kendisine “Ne sıfatla, resmî makamların törene gerek görmediği bir şairin kabri başında konuşma yaptığı” sorulmuş, Karahan şu cevabı vermiştir: “Ben herhangi bir şairin değil, Türk bayrağı göndere çekilirken yazdığı İstiklal Marşı ile göklere seslenen bir zâtın kabri başında milletimin duygusunu, saygısını dile getirdim.”

Babıâlî’de Sabah gazetesinde Dr. Neşet Adnan Zentürk’ün yazdığı bir yazıda aktarılan anekdot ise daha iç acıtıcıdır. “Atatürk cenazeye katılmamış, katılan gençleri de kınamıştır. Cenazenin kaldırılmasına üniversite gençliğinin öncülük etmesi M. Kemal’i öfkelendirmişti. Cenazeden sonra İstanbul’a geldiği bir gün Pera Palas’ta Yüksek Ticaret Okulu’nun yıllık balosunda kendisine gösteri yapan ‘yaşa gâzi’ diye tezahürat yapan gençlere, ‘Ben size devrimlerimi emanet ettim. Siz ise benim devrimlerime karşı olan Mehmet Âkif’in cenazesini büyük törenle kaldırdınız’ diye sitemde bulunmuştur.

Âkif’e uygulanan ambargo, vefatından sonra da devam etmiş 1940’larda MEB tarafından hazırlanan İslam Ansiklopedisi’nde Âkif yok sayılmıştır. Millî Mücadele döneminde İstanbul’da, fildişi kulelerinden çıkmayan ve kılını kıpırdatmayan şair ve yazarlar resmi makamlarca baş tacı edildiği hâlde, Âkif her fırsatta yok sayılmış ve hatırasına büyük bir hürmetsizlik gösterilmiştir. Bu gerçekleri bugünün gençleri bilmeli ve büyük şâirin mirasına bu hakikatler ışığında sahip çıkmalıdır.