Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.03
Gram Altın
2990.38
BIST 100
9493.45
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Nisan 2014

Medyatik muhalefetin sonu!

Türkiye seçim sürecine Gezi olayları ile birlikte girdi. Gezi'ye kadar Türkiye'de muhalefetin, sağdan soldan Kemalist'inden ulusalcısına kadar tüm kesimlerinin iki ortak isteği vardı. IMF'nin uyguladığı sömürü düzeninin bitmesi ve terör nedeniyle akın kanın durması.

Gezi olayları öncesinde Türkiye IMF borçlarını sıfırladı ve akan kanı durduran Çözüm Süreci'ni başlattı.

Türkiye bu meseleleri hallederek "bağımsızlık" yolunda çok büyük bir adım atmış oldu. Gezi olaylarında başlayan süreç, sokak yangınları ile bu işi bitirip Erdoğan'ı indirmekti. O olmayınca da ikinci seçenek olarak "Belki bu sefer olur" rüyası ile 'sandık' çalışmalarına başladılar.

***

Milletin kaya gibi bir irade ile Başbakan Erdoğan'ın ve Hükümet'in arkasında durma olasılığına karşı da "Elektrikler kesildi" ve "Oylar çalındı" manipülasyonlarına başvurdular.

Yayınlanan haberlerde de bu planın aylar önceden hazırlığına başlandığını okuyoruz.

Dikkat edin seçime gelene kadar tartıştığımız konular Gezi ile birlikte "13 tane ağaç" simgesiyle çevre duyarlığı, dershane tartışmalarıyla birlikte de "Eğitim duyarlılığı" olarak lanse edilmek istendi.

Ama 30 Mart seçimlerine yaklaştıkça ne çevre hassasiyetinin ne de eğitsel duyarlılık diye bir şeyin kalmadığını gördük.

***

Milletin takmadığı "Yolsuzluk" ve "Ayakkabı kutusu" gibi propagandaların akıbeti de geçmişte her seçim öncesi yürütülen medyatik operasyonlar gibi olacaktır. 1994 yılında Refah Partisi'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Melih Gökçek'e daha önce başında olduğu kurumda yolsuzluk yaptığı iddiasıyla aylarca saldırmışlardı.

Aynı şekilde Refah'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Recep Tayyip Erdoğan da aylar boyunca orman arazisine kaçak ev yaptırdığı suçlamasıyla saldırıya uğramıştı. Ama o zamanın egemen medyasının değil, milletin dediği oldu ve iki aday da siyasi geleceklerine yön verecek o seçimleri kazandı.

***

O zamanki 28 Şubat medyasının yaptıklarına millet kesinlikle itibar etmediğini sandıkta göstermişti. Bugün de tiraj ve reklam gücünün çoğunu elde tutan yazılı ve görsel medya, yanına sosyal medya denilen internet medyasını da alarak yine iftira ve hakaret operasyonu yaptı. Aylardır sürdürülen bu tezviratta da Başbakan Erdoğan ve AK Parti değil bir kez daha operasyon yürüten ipi dışarıda medya mağlup oldu.

Siyasetin toplumsallaştığı bir dönemde artık medyatik linç operasyonları ile haysiyet cellatlığı ile, kutuplaştırma ve kişisel saldırılarla bir milletti bir siyaset ekolü aleyhine yönlendirmek kolay değil.

Türkiye'de muhalefet, iktidar eleştirisini Başbakan'a ve iktidar partisine küfretmek, ailesine sövmek olarak anlıyor. Öyle anladıkları içinde her seçimde hezimet yaşıyor. En ağır eleştiriler yapabilirsiniz ama olayı kişiselleştiremezsiniz.

***

Dünyanın her yerinde bir muhalefet partileri, seçim sonrası hemen bir özeleştiri sürecine girer. Fakat

Sayın Bahçeli de Sayın Kılıçdaroğlu da seçimden sonra yaptıkları ilk konuşmalarda aynı şekilde Erdoğan ve AK Parti eleştirisine devam ettiler. "Kendimizi millete neden anlatamadık?", "Halka neden projelerimizi anlatamadık?" gibi sorular sormadılar.

Çünkü projeleri yok. Yaptıkları tek şey seçim kampanyası boyunca olumlu hiçbir argüman kullanmamaktı. Sadece"Üçüncü köprüyü yıkacağız, Üçüncü havalimanını yaptırmayacağız" gibi tamamen negatif algı üzerinden bir kampanya yürütmekti.

Kendi yapacakları üzerinden değil, Tayyip Erdoğan'ın yaptıklarını yıkmak üzerinden bir seçim kampanyası yürütürseniz bu millet size gereken cevabı her zaman verir! Nokta!