Dolar (USD)
35.24
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2977.60
BIST 100
10014.27
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Kasım 2020

Medya Terörü!

Medya terörüyle yaşıyoruz her gün.

Medya nedir? Kitle iletişim araçları. Öncelikle medyanın bir vasıta olduğunu unutmamak gerek. Bir siyasi parti, bir STK gibi medya da belirli bir dünya görüşüne hizmet eden bir vasıtadır. Geçtiğimiz hafta istifa eden bakan meselesinde, haberciliğin hangi noktada olduğunu herkes gördü. Konu medyanın haberciliği değil. Onu devam eden süreçte yazacağız.

Konu, medyanın koca bir milletin ruhunda estirdiği terör.

Dünyada tarafsız bir medya yoktur. Tarafsız insan olmayacağı gibi, tarafsız medya da yok. Bir insan yetiştiği ortamın, inanç, kültür ve aklın belirlediği ölçülerin taraftarıdır. "Tarafsızlık; adil olmak ve hak edene hak ettiğini vermek ise” bu zaten kişinin inanç sisteminden yansıyandır. Biz, inancımızın belirlediği ölçülerin tarafıyız fakat şahsımıza zarar verse dahi doğru, adil ve gerçek olanı seçmemiz de inancımızın va’z ettiği şeydir. Bu “objektif olmak” denilen şeyle aynı değildir.

Medya terörüne dönersek:

Güne sabah programlarının estirdiği terörle başlıyoruz. Kim kimi, kiminle aldatmış, kim katil kim maktul kim kimin yuvasını yıkmış… Haberlerle devam ediyor sonra. Savaşlar ve salgın hastalıkla kaosa sürüklenen dünya meseleleri hızla geçiliyor ve ana gündem olarak falan şehirdeki filan adamın karısına saldırışı, filan kasabadaki hödüğün birinin bir hayvana zulmedişi yahut bir kadının başka bir kadının yuvasını yıkışıyla baş başa kalıyoruz.

Doksan milyonluk ülkede, ahlaksız, vicdansız, sefil duygularına esir olmuş birkaç müptezelin işlediği suç, bütün ülkenin gündeminde ana mesele oluyor.

Ne yaparsak yapalım, televizyon veya internet üzerinden gündemimize sokulan bu kazurat dolu hadiselerden uzak duramıyoruz.

***

Dünyada suç istatistikleri sıralamasında en altlarda olan ülkelerden biriyiz. Üstelik, dakikada bir taciz ve hırsızlığın, saatte bir cinayet ve saldırının yaşandığı ülkeler “çok medeni, çağdaş, yaşanabilir” olarak lanse edilirken, ülkemizde insanlar adeta cinnetin eşiğine getirilmek için özel bir çalışma yapılıyor.

Yani suçla mücadele ise mesele, suç oranı daha yüksek, yaygın ve daha şiddetli olan ülkeler ideal ülke olarak pazarlanırken, ülkemiz yaşanmaz hale geldi mesajı verilmesindeki çelişkili duruma dikkat edilmiyor.

“İnsan böyle bir ülkede yaşıyor olmaktan nefret ediyor” sözü kalabalıkların sloganı haline getiriliyor hızlı bir şekilde.

Bu bilinçli ve planlı yapılan bir şey bana göre. Haber bültenleri falan şehirde bir müptezelin karısına uyguladığı şiddeti vermek için mi var? Veya bir ayının zavallı bir köpeğe attığı tekmeyi saatlerce göstermek için mi?

***

Sapkın duygularının esiri olmuş, sarhoş kafayla millete sataşan, uyuşturucu komasına girip cinnet getiren, cehaletiyle cesareti yarışırken kazurat çukurunda debelenen birilerinin yaptığı kötü bir şey neden bu kadar çok işlenir ve insanların gündemine sokulur?

Haber verilmesin demiyorum dikkat edin. Haber değeri var veya yoktan da bahsetmiyorum. Mantaliteden, hiç kesintisiz ve belirli bir yöntem ile yapılan algı faaliyetinden, kötünün ve kötülüğün habercilik adı altında “şuurlara alternatif “ yapılarak kutsanmasından, kriminal bir vakanın hayatımızın her dakikasına zorla sokulmasından bahsediyorum…

Milyonlarca iyi ve düzgün insanın, çok az sayıdaki kötünün kötülüğüyle mahkum edilme gayreti var sanki. Bu necip milletin, dünyada mazlum ve sıkıntılı her insanın yardımına koşmaya çalışan, fedakâr, gayretli, cömert ve çabalayan bir milleti sanki dünyanın en kötü milletiymiş gibi bir ruh haline büründürme programından bahsediyorum.

İnsanlık tarihinin her dönemi ama her döneminde iyi de vardı kötü de. Doğru düzgün yaşayan insanların içinde yamyam ruhlu duygularının esiri olmuş olanlarda vardı.

Bizim milletimiz güzel ruhlu, iyi yürekli, cesur, inançlı ve fedakar bir millettir. Paylaşmayı ve yardımlaşmayı sever, zorda olana el uzatır, ezilene sahip çıkar… Bu ruhu yıkmak için yapılan her türlü propagandaya rağmen bu hâlâ genel olarak böyledir. Ama her millette her ırkta her ülkede her toplulukta olabileceği gibi kötüleri de olan bir millettir. Bunca iyiliğin, güzelliğin çabanın duanın ve fedakârlığın yaşandığı bir ülkede, bin yıldır her mazluma el uzatan milletin fertlerini sapık, katil, hırsız, fırsatçı, yobaz veya cahil gösterme sebebi ne olabilir?

***

Sömürgeci Batı’nın oryantalist düşünce temeli, Batı milletlerinin üstün, Doğu milletlerinin cahil, vahşi, eğitilemez ve ilerleyemez olduğu fikriyle şekillendirilmiştir. Doğu- Müslüman dünya, yenilginin de etkisiyle Batı karşısında ezildi, kendini küçümsedi, hor gördü suçladı.

Artık Batı karşısında ezik, sinmiş kendine güvensiz değil milletimiz. Üstelik Batı’nın kana susamış, menfaati için dünyayı savaş alanına çeviren vahşetin mimarı olduğunu idrak ettiği bir dönemde yapılan bu medya terörünün sebebi, Batıcı zihniyetle yetişen medya patron ve kalemşörleri mi yoksa hâlâ Batı üstünlüğü propagandasını yürütmekle görevli “elemanların” faaliyetleri mi değerlendirmek gerekiyor.

Bu konuya haftaya da devam edeceğiz inşallah...