Medrese geleceğimiz mi?
Aslında bu başlık “Geleneğimizde Medrese” şeklinde olacaktı. Ama Davet Mektebi dergisinin Kasım 2021 sayısı, yani 82.sayısında “Geçmişten Günümüze Medreseler” dosyasındaki yazıları okuyunca böyle bir başlık atmayı uygun gördüm. Biz, geçmişteki medrese varlığının güzel hatıralarını bilsek bile merkezî edebiyat bunu yeni nesle menfi bir şekilde yansıtmıştır. Mesela Tanzimat-Servet-i Fünûn dönemi yazarlarından Ahmet Rasim’in “Falaka ve Gecelerim” adlı kitabında medreseler hep falaka ile anlatıldığı için sicili de kötü gösterilmeye çalışılmıştır.
Merhum Mehmet Akif Ersoy üstadımızın bir hatırasını okuduğumda medreselerin aslında falakadan ziyade günümüz ve geleceğe de yön verecek kurumlar olduğunu söyleyebiliriz. Akif, Sâdi Şirazî’nin “Gülistan” adlı kitabının beşinci istisna dokuz bölümünü ezberlediğini söylemişti bu hatırasında. Bunu okuyunca heyecanımı gizleyememiş ve bu hatırayı sosyal medyada paylaşmıştım.
Davet Mektebi’nin “Geçmişten Günümüze Medreseler” dosyasında medreselerinde bugün de etkin olduğu gibi gelecekte de varlığını devam edeceğe benziyor. En azından Davet Vakfı başkanı Dr. Maruf Çelik Hocamızla yapılan bir röportajı okuduğumda öngörüde bulunabiliyorum. Gülistan kitabı tamamını ezberleyen bir Akif, bunu hiç şüphesiz medrese geleneğine borçludur. Yoksa modern kurumlarla bu kadar kitap ve kitapları hafızada tutmak gerçekten çok zordur. Dr. Maruf Çelik Hocamıza sorulan bir soruya verilen cevabın altını çizdim.
“Biz, medresede nahiv yani Arapça grameri gördük. Biz, ders kitaplarını ezberliyorduk. Medreseden mezun olduktan yaklaşık sekiz sene sonra bile Muhammed B. Malik’in bin (1000) beyitlik “Elfiyye”si ezberimdeydi. Genelde (günümüzde) talebeler (öğrenciler) gramer kitabını ezberliyorlar. Bunu şimdi ilahiyatta düşünün…”
Davet Mektebi dergisinde medreselerin vaktiyle önemini yine Dr. Maruf Çelik’in cümlelerinde arayalım.” Mesela bir medrese hocası sizin ahlakınızı çok önemser. Davranışlarınızı kontrol etmeye çalışır, ama başka bir hocanın ( modern okullarda) umurunda olmayabilirsiniz. Medresede ciddi bir fedakârlık vardır. İnsanın kendini yoğurması vardır. Mesela bir medrese hocasının “şu kitabı” okudum demesiyle bir akademisyenin demesi arasında büyük bir fark vardır. Aynı şey öğrenciler için de geçerlidir. Mesela bir ilahiyat talebesine diyorsunuz ki şu kitabı okudunuz mu? “Evet” okudum diyor.
Peki, içeriği ne hatırlıyor musun? Hiçbir şey hatırlamıyor. Çağdaş eğitim kurumlarındaki öğrencilerin nazarında okumak nedir? Bir kitabı baştan sona bir defa okumaktır. Ama medrese kültüründe bu okuma olarak kabul edilmiyor daha derinlikli bir okuma vardır. Bu süreç zorunlu bir süreçtir (Derinlikli okuma zorunlu olduğu için medreseli başarılı oluyor.) Dolayısıyla medreseden Çağdaş eğitime geçenlerin çoğu başarı sağlar.
Medresede öğrenci yatılı olarak kalıyor. Aynı yerde okuyor, yemek yiyor, yatıyor namaz kılıyor. Yirmi dört saatti aynı yerde geçiyor. Medresedeki azim ve çalışkanlık modern eğitimde devam ettiği zaman büyük bir başarı gerçekleşir. Medreselerde daha derinlikli bir eğitim varken çağdaş eğitim kurumlarında kurumsallaşmaya rağmen yüzeysel bir eğitim anlayışı egemendir.
Dergide medreselerin günümüzde dezavantajlarına da değinilmiş. “Modern eğitim kurumlarında yeni eserler ortaya konulurken medreselerde yazılmış ilmî bir makale yoktur. Medrese hocasının ilmî bir kitabı yok ama öte yandan bir üniversite hocasının yüzlerce makalesi, onlarca kitabı olabiliyor. Ayrıca çağdaş eğitim- öğretimde kurumsal bir yapıyla karşı karşıyasınız. Oranın müdürü, müdür yardımcısı, her dersin bir hocası vardır. Bu günümüz medreselerinde yoktur. “
Esasında klasik medreselerin tarihine baktığımızda bu gün olmayan her şey o dönemde vardı. Mesela Dr. Maruf Çelik Beyin de iyi bildiği Mardin-Kasımiye Medresesi var. Oradaki her odanın başında ilmin adı yazılmış. Mesela ilmi-i simya odası yani fakültesi, ilm-i feza odası yani uzay araştırmaları fakültesi gibi bölümlerden müteşekkil yirmi oda vardır. Eş zamanlı ders verilir orada. Ve her odanın yani her dersin hocası farklıdır. Bu durum 15.asırda böyleydi. O zamandan bu zamana içi boşaltı bu medreselerin. Cumhuriyet sonrasında ise bütün medreseler kapatılmasına rağmen Doğu Anadolu’da medreseler kısmen devam devam ettiydi.
Hülasa, günümüz modern eğitim-öğretimde klasik medrese tecrübesinden faydalanmak gerekir. Medreselerdeki metin ezberleme, müzakere etme ve mütalaadan ibaret olan öğrenme metodu bugün ilk etapta imam hatiplerde uygulanabilir. Davet Mektebi, dergisinde Dr. Ömer Tay’ın Diyûbend medreseleri hakkındaki makale ve Doç. Dr. Fikret Özçelik’in Nizamiye Medreseleri adlı makale dikkatimi çekti. Özellikle Diyûbend medresesinin Hindistan’dan Pakistan’a oradan Afganistan’a nasıl ulaştığına dair bilgiler var.