Medeniyetin insanileştirilmesi
İnsanlığın bugün en acil sorunlarından biri, medeniyet kavramını yeniden anlamlandırmak, değerlendirmek ve önemsemektir. Medeniyet kavramı üzerinde düşünürken, medeniyete sahici anlamda bir anlam ve değer verilmelidir. Medeniyete verilecek anlam, sahici anlamda insani olmalıdır. Medeniyetin dehümanizasyonu, onun barbarlıkla içinin doldurulmasına neden olmuştur. İnsan ve medeniyet, insanlıktan çalınmıştır.
Medeniyet, her şeyiyle insani olmalıdır. İnsandan arındırılmış veya insana karşı olan bir anlayış, medeniyet olgusu içerisinde değerlendirilemez. Medeniyet, insana ve insanın fıtrat değerleri olan tevhit, adalet, barış ve hürriyete sahici anlamda bağlılığı gerekli kılmaktadır. İnsan ve fıtrat değerleri çerçevesinde medeniyet inşası için yapılan mücadelenin sonu yoktur. Medeniyet olgusu, tarihin ve insanın sonu diye bir noktada bitmemektedir. İnsanlık, ucu açık bir medeniyet sürecinde yoluna devam etmektedir.
Medeniyet yolculuğunda hiçbir insani grup, diğer insani grupların düşmanı veya ötekisi değildirler. Ancak bugün medeniyet adı altında, bazı insan toplulukları diğer insan topluluklarına düşman haline getirilmektedir. Medeniyet, insanın insana düşman olduğu fikrine yabancıdır.
Medeniyet, insanı insana düşmanlaştırmadığı gibi, hayatı esas almaktadır. Medeniyetin merkezinde hayat vardır. Medeniyet karşıtı her anlayış, cahiliyeyi, barbarlığı ve ölümü esas almaktadır. Medeniyetin ölçüsü hayattır. Cahiliyenin yani barbarlığın merkezinde ise ölüm vardır. Gittiği her yere milyonlarca ölü bırakan barbarlar, medeniyetin değil cahiliyenin taşıyıcısıdırlar.
Ölüm kültürü, insanı bir araç ve nesne olarak görmektedir. İnsanı ve kültürü cansız ve atıl gören bu yaklaşım için her şey ölüdür, statiktir ve değişmezdir. Bireyin fıtri değerini ve onurunu inkar eden ölüm kültürü, insana ahlaktan soyutlanmış, mekanik bir ceset yığını olarak bakmaktadır. Bu yaklaşımda bireyin niceliksel ve ekonomik değerinden başka bir şeyi olamazdı. İnsan, tüketen ve tüketilen bir nesneye indirgenmiştir. Faşizm ve sosyalizm gibi modern çağın kolektivist totaliteryanizmleri, birey, devlet ve parti için kullanışlı olduğu sürece onun değerli olduğunu düşünmektedirler. İnsan onuru ve değeri, onun ekonomik değerine, yada bir kurum veya kişi için kullanışlı olmasına bağlı değildir. İnsan, Allah tarafından kendisine bahşedilen fıtri bir onurla yaratılmıştır. Medeniyet, insan onuru üzerine inşa edilmelidir. Din ve vicdan özgürlüğü çoğulculuk ve insan hayatına saygı vazgeçilmez medeni değerlerdir.
Dünyamız ruhtan arınmıştır. Ruhsuz dünyada, birbirinden ayrılmış ve yabancılaşmış dünyalar ile karşı karşıyayız. Aileler ve insanlar birbirlerinden kopmuşlardır. Ruhunu kaybeden dünyada insanlar, stres ve kaygıyla boğuşmaktadırlar. Dünyaya ruh kazandırmak, kaybettiği ruhu insanlığa kazandırmak lazımdır.
Tevhit paradigması çerçevesinde Allah’ın birliği, insanlığın birliği ve hayatın birliğinin gerçekleştirilmesi çok önemlidir. Alemlerin Rahman ve Rahim olan Rabbi, alemlere rahmet olarak İslam Peygamberi’ni göndermiştir. İnsanlık medeniyeti rahmet üzerine bina edilmelidir. Tevhit, rahmetle tezahür etmektedir. Kültür savaşları, fikirler savaşı veya medeniyetler arası çatışma kavramları hep var olan eski bir olguyu ifade etmektedirler. Tevhit, kültürü, paganizmi ve barbarlığı değiştirmekte ve dönüştürmektedir. Tevhit, kültürlerin savaşından çok kültürlerin ilahi ve insani temelde dönüşümünü esas almaktadır. Paganizm ve şirk için, asıl olan çatışma ve savaştır.
Medeniyet tekelciliği olmaz. Bilgi, din, felsefe, edebiyat, ahlak ve hukuk başta olmak üzere medeniyet bütün boyutlarıyla yeryüzüne yayılmalıdır. İnsanlar, yeni bir şeyler öğrenme ve söylemek için çaba sarf etmelidirler. İslam Peygamberi, Tevhit mesajını insanlığa yeni ve sahih bir şekilde tebliğ etti. Tevhit, insanın insan, Allah’ın Allah olduğunu söylemektedir. İnsanın ilahlaşmaması ve İlah’ın insanlaşmamasını, Tevhit ifade etmektedir.
Tevhit, yeni bir adalet sistemi vaz etmektedir. Bütün insanların eşit onura ve özgürlüğe sahip olduğunu, hiçbir insanın ırkından, kabilesinden, cinsiyetinden, renginden ve sınıfından dolayı üstün olamayacağını, bütün insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu ifade etmektedir. Tevhidin evrensel eşitliği, paganizmin dayandığı ayırımcı sosyal düzenin temeline zıttır. Kölelik, baskı ve zulüm, paganist anlayışın temelidir. İnan onurlu ve özgür yaşamı, ancak Tevhit sayesinde tecrübe etmiştir. Üstünlüğün sadece takvada olduğu medeni bir yaşam önerilmektedir. Takvanın dışında başka ölçülere dayanan her anlayış, paganizmdir.
Özgürlük, barış ve özgürlük soyut idealler değil, canlı gerçekler olmalıdır. Bunlar, hayat sahibi olan Allah’ın canlı sıfatlarıdır. Allah, varlığı barışla selamlamamızı emrediyor. Biz, bugün hayatımızı hızlı bir şekilde harcıyoruz, ancak bunu fıtri tevhit mesajını ve değerlerini öğrenmek ve yaşamak için kullanmıyoruz.