Medeniyete ne kattın ki?..
Medeniyetlerin tahlili yapılırken ömrünün hangi aşamasında olduğuna bakılması lazımdır. Tarihçiler medeniyetlerin evrelerini; kuruluş, gelişme, olgunluk, duraklama, gerileme ve nihayet yıkılış olarak tarif ederler. Aynı ilke üzerinden insanların bilgi sahibi olmaları, iş tutma ve yapma usullerini de tarif edebiliriz.
Bir medeniyetin; kati bir şekilde bireyi,
toplumu ve kurumları ne kadar değerlendirebildiği o medeniyetin hangi
aşamasında olduğunun en büyük ölçüsüdür. Mesela bu medeniyet henüz daha ilk
aşamasındadır. Toprak, killi bir topraktır ve yerden çıkartılıp elenir. Sonra
basitçe bir testi, bir çanak çömlek yapılır. Daha sonra azıcık ateşte
pişirilir. Bu medeniyetin olup olacağı bu kadardır. Başka bir şey beklenmez.
Fazlasını beklemek safdillik olur.
Bu medeniyet, zamanla biraz daha ilerlemiştir
örneğin. Belirli bir teknoloji de geliştirmiştir. Yerden çıkardığı toprağı
usulünce değirmenlerde öğütür. İnce eleklerden geçirerek toz haline getirir.
Bundan sonra toprak testi ve çanak çömlek değil de seramik yapmaya başlar.
Sonra biraz daha ilerlemiştir. Teknoloji,
bariz bir şekilde daha gelişmiştir. Seramik bardak, tabak yaptığı gibi
elektrikli aletlerde kullanılan izolatörlerden tutun, sanayi alanlarından
tutun, uzaya çıkacak roketleri ve bu roketlerin yüksek ısı ve ateşe dayanıklı
tabakalarını dahi yapmaya başlamıştır.
Buradan bir yere, ülkemiz Türkiye’nin durumuna bakmak lazım.
Tahlil edildiğinde ülke olarak bilgi ne vaziyette ve bu bilgi; bireye, topluma
ve kurumlara ne kadar ulaştırılmıştır? Ülke, neleri değerlendiriyor? Birey,
toplum ve kurumların değerlendirilmeleri ne durumda?
İnsanın kendisi
üzerinden veya en yakınındaki bir insan üzerinden bakıldığında o insanın
değerlendirilmesi nasıldır acaba? Bugüne kadar herhangi bir kurum ister özel
olsun ister kamu kurumu olsun o insanın zekâsını ölçelim demiş mi? Nasıl bir
zekâya sahipsin demiş mi? Zihinsel zekânız nedir demişler mi? Duygusal zekânız
nedir demişler mi?
Sadece bu kadarı ve bu açılardan
değerlendirmek medeniyeti yüksek bir hale getirmeye yeter mi? Ne bu açılar ne
de bunlar yüksek bir medeniyet için yeterlidir. Daha birey, toplum ve
kurumların değerlendirileceği değişik alanlar ve zekâlar konusunda nice
çeşitler var.
“Teknolojiyi hiç
geliştirme,.. el çıkmış aya, biz kalmışız yaya. Toplumumuz çok değişti, artık
birbirimize güvenemiyoruz. Kurumlarımız çok bozuldu, sahipsiz gibiyiz, vesaire,…”
İstediğiniz kadar çoğaltabilir ya da azaltabilirsiniz. Bunları, tespit olarak
veya birilerini, bazı zümreleri şikâyet amacıyla da dillendirebilirsiniz.
Şikâyet etmesi çok kolay. Sahih olmayan, sıhhatli olmayan, aldığınız bir
bilgiyle doğru-yanlış ayırdı yapmayıp hiç işlemeden bulursunuz bir keçi, suçlu
ilan edersiniz olur biter. Ancak size kadar gelen bilgiyi, işleyip yanlış
kaynağı ve yanlış olanı çöp yapar, doğru olanı mükemmele yakın bir hale
getirebilirseniz ne mutlu size.
O zaman siz değişir, ülke değişir ve dünyayı
dönüştürürsünüz. Çünkü medeniyetiniz; kuruluş, duraklama, gerileme veya yıkılma
aşamalarında değildir. Medeniyetiniz bu halde olmadığı gibi siz de zaten
ömrünüzün ve bilginizin; kuruluş, duraklama, gerileme veya yıkılma aşamalarında
değilsinizdir. Ya gelişme ya da olgunluk aşamasındasınızdır.
O zaman tespit amaçlı şöyle bazı sorular sormak gerekiyor. Siz ülkenizin medeniyetine ne kattınız ki ne bekliyorsunuz? Teknoloji icat ettiniz de kabul mü edilmedi? Yoksa siz kendiniz mi yok ettiniz o teknolojiyi? Her şey bozuldu ise bu bir sorun ise ve çözüm namına sorun ortaya çıkmadan neredeydiniz? Her şey sadece teknoloji mi? İnsanın değerlendirilmesinde nefs nerede ve medeniyetlerin nefsi de terbiye edilir mi? Nefs terbiyesi ile kuracağınız ahlak medeniyetinizi, hangi zihniyete feda ettiniz?