Medeniyet yürüyüşünde Ali Haydar haksalın özgün duruşu
26 Ekim Cuma günü, Şakir Kurtulmuş, Üsküdar Söyleşileri’ nin ilk konuğu olarak, yazar ve düşünce insanı Ali Haydar Haksal’ı ağırladı. Üsküdar’ın yokuşlu yollarında sonbahar hüzün kuşanmış sarı yapraklarını dökerken, güneşli bir akşamüstü, camilerden ezanlar arka arkaya eşsiz yankısı ile akarken akşam alacasına doğru Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde seçkin bir topluluğa konuştu Ali Haydar Haksal.
“Üsküdar benim ruh şehrim, nereye gitsem oraya dönerim” diyerek sözü hitama erdirdiğinde, özgün, zorlu, hayat ve sanat yolculuğuna bir nebze de olsa dinleyicileri de taşımış oldu Haksal Hoca.
Ali Haydar Haksal, Anadolu topraklarından yokluk ve yoksulluk, yetimlik günlerinden gelen ve şimdiki gençliğe örneklik teşkil edecek bir mücadele ile yıllardır sanatını icra eden müstesna bir ağabeyimizdir.
Doksanlı yıllarda yazmaya başladığım zamanlardan bu zamanlara kopmayan bir dostluğumuz kardeşliğimiz oldu hamdolsun.
Ben her daim Ali Haydar Haksal’ı o kendine has duruşu, ödünsüz mücadelesi ile kalemi yaren kılıp, içinde yaşadığı zamanın tüm kuşatan karmaşasından, kuşatıcılığından, varsıllarından soyutlayarak kendi medeniyet kozasını hiç acele etmeden ama büyük bir bereket ve özveri ile ördüğüne yakinen şahit oldum diyebilirim.
Yedi İklim Edebiyat Dergisi, geleneğe yaslı kadim bir dergidir. Kuşaklar bu dergilerden geçmiştir. Şimdi pek çok merkezi edebiyat dergisinde ürün veren yazarlar, öykücüler, şairlerin yolu bir şekilde Yedi İklim’e uğramıştır.
Bizim de yolumuz Yedi İklim Dergisi’ne uğradığında yazının kıyılarına doğru çekinerek yaklaşan, yüreği heyecan ve coşku ile çırpınan gençlerdik. Kendi kuşağımdan ve önümüzde yürüyenlerden pek çok isim var o zamanlar derginin sayfalarında yer alan, Alim Kahraman, Kamil Eşvak Berki, Cemal Şakar, Mihriban İnan Karatepe, Ahmet Murat, Hakan Şarkdemir, Murat Menteş, Ahmet Sarı, Dilek Aslaner, Köksal Alver, İbrahim Eyibilir, Suavi Kemal Yazgıç ve aklıma gelmeyen pek çok isim gelip geçti derginin tedrisatından…
Ali Haydar Haksal, gençleri kuşatan, amatör ruhlara her daim umut aşılayan bir yaklaşımla yol gösterdi. Dergi nice zorlukları aştı ama yıllardır ara vermeden yoluna devam etti. Dergiden kuşak kuşak öykücüler, şairler yetişti.
Her Cuma günü derginin kitap kokan, yerden duvarlara kadar kitaplarla kaplanmış bereketli mekânında, sohbetin, muhabbetin en hası konuk olur. Hasan Aycın, Osman Bayraktar, Mete Çamdereli, Nurettin Durman ve pek çok yazarın, şairin ve düşünce adamının etrafında halkalanan gençler, onların hayat tecrübeleri ile harmanlanmış sözün ve yazının kıyılarında medeniyet ikliminin derin soluklu havasını teneffüs ederler.
Kuşkusuz Ali Haydar Haksal’ın yılmadan büyük bir özveri ve umutla yürüdüğü sanat ve hayat yolculuğunun bereketidir bu anlamlı birliktelik.
Ali Haydar Haksal Hoca, Üsküdar’ı anlatırken, kutlu semte dair derin ve anlamlı bağlılığından bahsederken, kendi mütevazı mücadelesinden ve eşsiz bir halde sürdürdüğü yazı yolculuğundan da tüyolar verdi dinleyicilere.
Hayata geç başladım derken, yetimlerin, sahipsizlerin Rabbi onu merhameti ile sarıp kuşatmış, anlamlı bir yol çizmişti önüne farkında bile olmadan. O yaşadığı çağda, önden yürüyenlerin izlerini takip ederek bir medeniyet yürüyüşüne çoktan başlamıştı bile.
Ali Haydar Haksal üniversiteyi 29 yaşında bitirir. Evet, hayata geç başlamıştır ama hayat onu olgunlaştırmış, çocuk yaşta geçirdiği rahatsızlıklar ve yetimliği ile daha bir mücadeleci olmuştur. Sanat ve edebiyat iklimine yürürken yanında seçkin isimler vardı. Rasim Özdenören, Alaaddin Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Alim Kahraman, Osman Bayraktar, Nedim Çeker ve ona her daim destek veren kardeşleri ile pek çok değerli isim. Mavera’ dan sonra hep birlikte karar alarak yayın kurulu oluşur ve Yediiklim Dergsi’ nin temelleri Ali Haydar Haksal’ın Üsküdar’daki evinde atılır.
Ali Haydar Haksal konuşmasında, Cemal Süreya’nın yayınlanmış hikâye kitapları ile ilgili bir yazısında, “Ali Haydar Haksal’ın kahramanları, şadırvan ve cami önünden geçmek zorunda mıdır?” diye yazdığını belirtirken, her daim Üsküdar’ın romanlarını ve öykülerini beslediğini belirtti.
Mümbit bir kalem Ali Haydar Haksal. Aynı zamanda çağa seslenen, genç, dinamik bir kalemi var. Yazdığı roman ve öykü kitapları ile gençlere adeta uzan soluklu bir şiir okutur gibi. Onun öykü ve romanlarındaki dramatik ironi, modern zamanların yalnızlığına, çıkmazlarına yapılan eleştirel bakış, bireylerin yalnızlık ve içedönük hallerine doğru yürüyüşleri okuru aslında farkında olmadan sarsan, kendine doğru bir yolculuğa çıkartan atmosfere de sürükler gibi...
Üsküdar’ın kadim yokuşlu sokaklarında, parke döşeli yollarında, büyülü bir atmosferle asırlar öncesinden gibi yankılanan ezanlarında, aniden havalanan güvercinlerinde Ali Haydar Haksal’ın kalemi anlamlı şahitlik duraklarında soluklanacaktır. Üsküdar mübarek bir beldedir. Hicaz toprağı olarak anılır ve medeniyetlere beşiklik etmiş kadim hikâyeleriyle besler yazarlarını ve okurlarını. Bu kadim ve tükenmez hikâyelerden beslenmiş Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri gibi büyüklerin yamacında, yüreğini ve dahi kalemini bileyleyerek eserler vermiş Ali Haydar Haksal. Dedesi Müderris İsmail Hakkı Efendi’nin de yolu bu kadim yollardan geçmiştir. Bu mirası omuzlayarak, sanat ve medeniyet yürüyüşünü her dem anlamlı kılarak yola revan olan önden yürüyen bir ağabeyimizdir Ali Haydar Haksal Hoca. Bu medeniyet yürüyüşünde özgün, mütevazı ve tavizsiz duruşu ili ayrıca gençlere eşsiz bir örneklik teşkil etmektedir. Kendisine hayırlı bereketli bir ömür dilerken, kalemine ve yüreğine bereket diyoruz…