Medeniyet, şuur, ekonomi
Medeniyet, yeterli sayıda insan arasında, hayatın nasıl ve ne için yaşanılması hususunda detaylı şekilde oluşan şuur birliğidir. Bu şuur birliğini oluşturan en önemli elementler din, dil, ırk, tarih ve cinsiyet olarak karşımıza çıkar. Şuur birliğinin dereceleri vardır. Yüksek, orta, düşük sınıflandırmaları ile nitelendirilebilecek kadar net bir şekilde izlenebilirler. Üstelik ömür konusunda insanlar gibidirler. Doğar, büyür, gelişir, yaşlanır, fonksiyonlarını kaybeder, unutur, yaşlanır ve ölürler. İnsan kaynağını ortak geçmiş - ortak gelecek kavramlarına en bağlı ve liyakat kavramını en iyi idrak edebilecek şekilde yetiştirenler en uzun ömürlü ve en yüksek dereceli olanlardır.
Şuur birliği çok gjüçlü bir fenomendir. Birden fazla insanın
oluşturduğu her topluluğun içinde müthiş önem arz eder.
Hele bir ülke ve o ülkeyi vatan bilmiş insanlar için...
Vatandaşlarının, hangi yönetim şekliyle yönelirlerse
yönetilsinler, duygu-düşünce dünyalarını oluşturan ve yukarıda saydığım elementlerin
etkisiyle şekillenen "kendilerini ve çevrelerindekileri, dünyaya o ülkede
var olmak için gelen insanlar olarak hissettiği ve o hissi o topraklarda
ilelebet yaşatmak adına canlarını dahi vermeye hazır oldukları yerdir vatan.
Vatan, ülke, devlet, bayrak... Şuur birliğinin ürünleridir.
Daha üst, daha kapsayıcı meseleler için de çok güçlü şuur
birlikleri de vardır.
Örneğin ümmet... Tıpkı diğerleri gibi o da bir insan kaynağı
meselesidir. En muazzam kapsayıcılığa sahip birliklerden biridir. Müslümanların
birliğinin tesisi ve yarınları için 24 saat gözünü kırpmayan bir nöbetçi
gibidir. Ama ne yazık ki yüzyıllardır gelişmekten uzaklaştı. Sadece yaşlanıyor.
57 İslam ülkesi bırakın yek vücut olmayı ikili üçlü gruplar olarak bile bir
türlü Batı'dakiler gibi birleşemiyor. Her tarafta yangın, sıkıntı,
çatışma...Ayağa kaldıracak insan kaynağı da yok. Çoğunun resmi
bağımsızlıklarını kazanmasının üzerinden 80 yıl geçti ama yol alamadılar. Çünkü
bu çatı şuuru oluşturmak için lazım olan sütunlar dan biri yok ellerinde. Yüz
yıllarca Osmanlı gibi bir medeniyet çınarının gölgesinde olmalarına rağmen
"devlet" kavramını anlayamadılar. Dolayısıyla devlet şuurları yok.
Devlet şuurunda ümmetin önde gelenleri Türkiye, İran ve
Mısır. Üçünün de gözü başka yerde. Bir de, her ne kadar "devlet"
kavramıyla karşılaştırmaya tabi tutulması mümkün olmasa da asabiye kavramı
çerçevesinde şekillenen bir şuurun yanına kutsal toprakları yönetmenin
ayrıcalığının gelmesi suretiyle kadraja giren Suudi Arabistan var tabi.
Hepsi yüzünü başka hedeflere diktiğinden konsolidasyon
sağlanamıyor. İslam dünyası ortak değer yargılarında, ortak gelecek
beklentilerinde, ortak hedeflerde mutabık kalmak adına koordinasyonlu bir
çalışma yapamıyor, dolayısıyla da üst bir çatı birlik tesis edemiyor, buna uygun
insan kaynağı yetiştiremiyor ve dolayısıyla yeterince iyi kaynamayan kemiklere
benzeyen bir kırılgan şuur birliği güçlü bir ümmet anlayışı oluşturamıyor.
Bu perspektifte elimizdeki en güçlü şuur birliği ürünlerinin
başında devlet kavramı var. Ve tabiki onun katolizörü olan millet kavramı
olmadan olmaz. İkisinin en verimli iş birliği ile çalışması gerekiyor. Bunun da
püf noktası kavramların içinin dayatma ile değil genel rıza ile doldurulması.
Yıllardır insanlığı tüketmek için yaşayan robotlara çevirmek isteyen ve tüm
iktisat algısını bunun üstüne bina edip neoliberalizm isimli metadan başka
Tanrıtanımaz dinleriyle bizi biz yapan kavramların içini boşaltılmaya çalışılan
küresel aktörler bu kavramları bizlerin ayrılık ve tembellikleri sebebi ile
içlerinden tahta kuruları gibi kemire kemire çürütüp yerine bambaşka kavramlar
hazırladılar.
Bir an önce tefrikalar bir kenara bırakılıp yüm kavramların
içi Descartes'in zihnine uyguladığı yöntemin aynısı ile önce tamamen boşaltılıp
sonra çağın şartlarına uygun şekilde ortak olmazsa olmazlarla doldurulmalı.
Ardından farklılıkların nasıl yaşatılacağı hususunda yine ortak bir mutabakata
varılıp bahsi geçen kavramların şuur birliği en baştan tesis edilmeli ve
topyekün bir kalkışmayla başta iktisadi meseleler olmak üzere bizi bir arada
tutan ve ilgilendiren her mesele ortak akılla ele alınmalı.
Yukarıda tarif edilen saiklerle şuır birliği oluşturmuş bir
milletin ve onun dizayn ettiği bir devletin ne ekonomide ne bilimde ne
askeriyede ne de başka herhangi bir başlıkta sırtının yere gelmesi mümkün
değil!