MEDENİYET, İSLAMOFOBİ VE IRKÇILIK
Günümüzde insanlar ve toplumlar arası ilişkiler, çatışma zemininde şekillenmektedir. Teknoloji ve iletişimin geliştiği günümüzde dünyanın küçük bir köy olacağı, insanların tarihin hiçbir döneminde olmayacak şekilde birbirine yakınlaşacağı umuluyordu. Umulanın aksine, insanlar ve toplumlar, yakınlaşmamakta bilakis uzaklaşmaktadır. İnsanlar ve toplumlar, birbirine uzaklaşma ve yabancılaşmanın sonucu olarak birbiriyle çatışmaya ve savaşa zorlanmaktadır.
Soğuk savaş döneminde ideoloji adına dünya toplumlarını birbirine düşman olarak konumlandıran küresel egemen güçler, bugün kültür, din ve medeniyet adına insanlığın birbiriyle çatışmasını istemektedir. Medeniyetler arası çatışma tezi, insanlığı kültür ve din temelinde çatıştırmayı amaçlamaktadır. Medeniyetler arası çatışmanın gerçekleştirmek istediği şey, küresel emperyalist paylaşımın yeniden şartlarını ve meşruluğunu sağlamaktır.
Medeniyetler arası çatışma tezi, ırkçı ve şiddet yanlısı bir ideolojidir. Bu teori, medeniyet alanındaki farklılıklar adına insanlığı birbiriyle çatıştırarak Batı'nın dünyayı paylaşmasını öngören bir şiddet ideolojisidir. Medeniyetler arası çatışma tezi, aslında barbarlıklar çatışmasını maskeleyen bir vahşet yaklaşımıdır.
Medeniyetler arası çatışma tezinin hedefinde İslam ve Müslümanlar vardır. İslam ve Müslümanlığın ötekileştirilmesi, öcüleştirilmesi ve şeytanlaştırılması, medeniyetler arası çatışma tezinde ustalıklı bir şekilde sunulmuştur. Medeniyetler arası çatışma teorisini, İslamofobik bir ideoloji olarak okumak lazımdır.
Bugün bütün dünyada İslamofobi, bütün imkanlar ve gerekçeler kullanılarak üretilmeye devam edilmektedir. Amerika'da Cumhuriyetçilerin başkan adaylarından Trump, Müslümanların Amerika'ya girişine izin verilmemesini söyledi. Trump, bu sözlerinden dolayı içte ve dışarıda çok tepkilerle karşılaştı. Trump'un sözleri her ne kadar tepkiyle karşılansa da Amerika'da birçok siyasetçi, akademisyen, gazeteci, sivil toplum kuruluşu çalışanı İslam ve Müslüman karşıtı çizgide düşünmektedir.
Hollanda'da yapılan bir araştırma, toplumun Müslümanlar ve İslam hakkındaki önyargılı tutumlarını ortaya koymaktadır. Araştırmada katılımcılardan Kur'an kapağı içindeki İncil'in seçilmiş ifadelerine dair görüşleri alınmıştır. Kadın, eşcinsellik ve şiddet gibi konularda seçili İncil ifadelerini Kur'an'da ifade edilen inançlar olarak değerlendiren katılımcılar, Kur'an'ın, İslam'ın ve Müslümanların insanlıkla ilgileri olmadığına dair farkında olmadıkları negatif tutumları ifade etmişlerdir. İslamofobi, Batıda ve dünyanın birçok yerinde insanların akıllarını, duygularını ve hayatlarını zehirleyen bir entelektüel, duygusal ve ruhsal bir hastalıktır.
Bu hastalığın yayılması ve etkili olması için çok uygun bir ortam mevcuttur. DAİŞ çetesinin İslam Devleti adıyla insanların kafasını kesmesi, kadın ve çocukları köleleştirmesi, tarihi yerleri tahrip etmesi ve işgal ettiği yerlerde katliamlar yapması, dünyada İslam algısının DAİŞ üzerinden şekillenmesine neden olmuştur.11 Eylül, İslamofobinin küresel terör adı altında küreselleştirilmesine neden olmuştur İki hafta önce Sen Bernardo'da gerçekleşen saldırıda on dört kişinin hayatını kaybettiği olayın Amerika vatandaşı bir Müslüman çiftle ilişkilendirilmesi, Amerika toplumundaki İslam ve Müslüman karşıtı duygu ve düşünceleri harekete geçirmiştir. Batıda kulaklar İslam karşıtı sözler dinlemeye, diller İslamofobik sözler konuşmaya çok hazır ve arzulu hale getirilmiştir.
Batı, bugün İslam'ı ve insanı anlama krizi yaşamaktadır. Batı'nın İslam ve Müslüman algılayışı İslamofobik olarak niteleyebileceğimiz öcüleştirmeyi ve şeytanlaştırmayı aşamamaktadır. Küresel hegemonya mücadelesi veren Batılı emperyalist yönetimler, İslamofobinin değişik şekillerde devam etmesini istemekte ve Müslümanlara karşı güvensizliğin derinleşmesine çalışmaktadırlar. Batı, İslamofobi açmazının ötesine geçip İslam ve Müslümanları yapıcı ve yaratıcı zihinlerle ve kalplerle anlamaya çalışmalıdır. Batı, İslam'ı sahih olarak anlamadığı sürece içinde bulunduğu çok yönlü ontolojik krizi aşamayacaktır.
İslamofobi, dünyayı ikiye ayırmaktadır. İslamofobi, insanlığı gerçek insanlar ile gerçek insanlığı yok etmek isteyen Müslümanlar şeklinde ikiye ayırarak insanlığı birbirine düşman etmektedir. Müslümanların insanlık onurunun aşağılanması ve özgürlüklerinin ellerinden alınması, büyük bir kriz halidir. İslamofobi denilen yeni ırkçılık temelinde insanlığın birbirine düşman edilmesi, yeni birçok sorunun ve krizin ortaya çıkacağı gerçeğini ihmal etmektedir.
İslamofobi, İslam'a ve Müslümanlara yönelik olumsuz önyargılardan ibaret bir durum değildir. İslamofobiyi, insanın duygularını, düşüncelerini ve ilişkilerini zehirleyen bir hastalık olarak değerlendirmek lazımdır. Kur'an'ın yasaklanmasını öneren Wilders, Müslümanların Amerika'ya girmesini tamamen yasaklayan yasal düzenlemenin yapılmasın savunan Trump gibi ırkçılar, İslamofobi denilen ölümcül hastalığın semptomlarını tezahür ettirmektedirler.
Amerika ve Avrupa'da, ırkçılık siyasette en etkili kart olmaya başlamış durumdadır. Fransa'da ırkçı Le Pen'in partisi, bölgesel seçimlerde büyük başarı kazanırken, Amerika'da ise Donald Trump, Cumhuriyetçilerin en güçlü başkan adayı olarak gündeme oturmaktadır. İslamofobi ve ırkçılığın oy getireceğine inanan siyasetçiler, kampanyalarını ve söylemlerini İslamofobi üzerine kurarak toplumu her açıdan zehirlemektedirler. İslamofobi, Amerika'da ve Avrupa'da demokrasinin, çoğulculuğun ve insan haklarının sonu anlamına gelmektedir.
Amerika'da beyaz üstünlüğü ve Avrupa'da Avrupa merkezcilik gibi hayali kimlikler uğruna ırkçılık ve İslamofobi gibi gerçek tehditler oluşturulmaktadır. Dünya barışı ve insanlığın geleceği, Batıda icat edilen İslamofobi adlı yeni faşist ideoloji tarafından tehdit edilmektedir. İnsanlığın önündeki en büyük meydan okuma, İslamofobi denilen ırkçılığı yenmektir.