Dolar (USD)
35.24
Euro (EUR)
36.69
Gram Altın
2981.45
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Nisan 2018

Meclis kuruldu, padişahlar kovuldu mu?

Yıllardır çocuklara "İşte bugün bir meclis kuruldu, sonra hemen padişah kovuldu. Bugün 23 Nisan, hep neşeyle doluyor insan" şeklinde devam eden Osmanlı sövgüsü şiirleri ezberletmekten, "İstiklal Savaşı'nın haleti ruhiyesini bağrında yaşamış ve yaşatan Birinci Meclis'in açılışını ve ne anlam ihtiva ettiğini bir türlü anlatamadık.

Bu ülkenin çocukları, cumhuriyet, millet, meclis, anayasa denilince akıllarına hep Osmanlı padişahlarının nasıl kovulduğu ve onların ne fena adamlar olduğu geldi. Bugün dahi partinin başındaki şahıs, yedi kardeşten sadece kendisinin okuduğunu, Osmanlı'nın varlığı halinde okuyamayacağını ifade edecek kadar tarihinden, özünden uzak biri.

Bilindiği gibi günün bereketinden faydalanmak için ilk meclisin açılışı Cuma gününe denk getirilmişti. Mustafa Kemal'in bütün memlekete yayımladığı bildirilerde belirtildiği üzere Kuran hatimleri yapıldı. Cuma ezanından önce camilerde salavatlar okundu ve Padişah Vahdettin' in adı zikredilerek kendisinin, vatanın ve milletin kurtuluşu için dualar edildi. Mustafa Kemal ve diğer vekiller Hacı Bayram Veli Cami'nde kılınan namazdan sonra "Sakalı Şerif" ve sancaklar eşliğinde meclis binası önüne geldi ve okunan Kuran-ı Kerim'den sonra dualar edildi ve kurbanlar kesildi. En yaşlı üye Sinop Mebusu Şerif Bey'in konuşmasıyla TBMM açılmış oldu.

Bugün böyle bir sahne yaşansa CHP ülkeyi ayaya kaldırırdı!

Birinci Meclis'te padişah yanlısı, ittihatçısı, solcusu, bolşeviği hepsi vardır. İç meşruiyet açısından son derece zengin görünüme sahip olan meclis bu özellikleriyle hem milli hem de demokratiktir.

Birinci dönem meclis vekilleri vatanın kurtuluşu için bir araya gelmiş, idealist ve fedakar insanlardı. Yakın bir okuldan getirilen sıraların olduğu meclis binası gaz lambasıyla aydınlatılır, vekiller son derece mütevazı ortamlarda yatar kalkar ve alınan tasarruf tedbirleri gereği fedakarca çalışırlardı.

Bir vakit sonra ne olduysa oldu. CHP, kendi kültüründen, dininden, namusundan vazgeçmiş, batının kölesi olacak çağdaş, laik yepyeni vatandaşlarla yeni bir ulus yaratma idealine dayanan zorba uygulamalarına start verdi. İstiklal mücadelesinden yeni çıkmış olan milletin; giyimiyle, alfabesiyle, üstten kumanda edilen laik yaşam biçimiyle çağdaşlaşma yolunda durmadan ilerlemesi için başına gelmedik kalmadı!

O yüzdendir ki 27 yıl sonra 1950'de girdikleri ilk serbest seçimlerde büyük bir hezimete uğradı. Bugünkü temsilcileri ise hala seçim kazanamamakta ve zihni sömürgeleştirilmiş Batıcı kafadaki CHP kadrolarıyla bugün Küresel-BATI-NATO işgalinin yerli işbirlikçisi konumunda faaliyetlerine devam etmektedir.

Yıllardır darbe dönemlerinde, ekonomik krizlerde milletin paralarıyla büyük bir güç kazandılar. Saltanatı kaldırdılar ancak kendilerine yeni bir saltanat kurdular. Bu bakımdan elden gidilmesinden korkulan şey asla "Cumhuriyet" olmadı. Asıl korkulan; güç, nüfuz ve imtiyazlarının elden gidecek olmasaydı.

Ne var ki 2002 yılında bu saltanat düzenine hayır diyen yerli bir lider geldi. Siyaset sahnesine adım attığında enflasyon %70'lere dayanmış, ülke % 6 oranında küçülmüş, borsa çökmüş, repo faizleri %7500'e, gecelik faizler de %6200'e kadar fırlamıştı. İlk dört yılda tüm veriler tersine dönmeye başladı. Sadece iki yıl sonra enflasyon son 34 yılın rekorunu kırarak tek haneye düştü. Dört yılda milli gelir %32 oranında arttı. IMF'nin borcu ödendi ve büyük projeler hız kazanmaya başladı. Memlekete huzur geldi.

Son on yıldır ne yapsalar da bu durumu tersine çeviremediler. CIA imalatı FETÖ, çatışmalı ortamı oluşturarak Kürt bölgelerini harabeye döndüren taşeron terör örgütü PKK ve bunları destekleyen irili ufaklı medya organları ile aydınlanmacı, ilerici, çağdaş, laik aydın, yazar, sanatçı ve fırıldak AKP'li kesim emeline ulaşamadı.

Hatırlayınız Kemal Kılıçdaroğlu; "Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz" tehdidinde dahi bulunmuştu.

Kısacası yeni Türkiye'nin engellenmesi için dış destekli operasyonlara imza atan, plan yapan, ülkenin kendi politikalarını üretmesini arzu etmeyen, halkı hakir gören ve buraya ait yerli, özgün siyasetçilerin varlığından rahatsız olan tüm kesimler feraset sahibi milletimize her defasında yenik düştü.

Türkiye bu sefer Haziran'da yapacağı seçimle tüm kurumların yeniden tesisi ve yönetim mekanizmalarının yeniden tanzim edilmesiyle yeni bir döneme yelken açmak istiyor. Birinci Meclis'in ruhuyla ve heyecanıylau2026