Meclis Bebek Ölümlerini Araştırma Komisyonu… Yine Sezaryen!
Bu memlekette gündem öylesine hızlı değişiyor ki,
yetişebilene aşk olsun.
Gündem gündem üstüne binince…
Ciğerlerimizi dağlayan “Yeni Doğan Bebek Çetesi” gündemi de ağırlığını önemli ölçüde
yitirdi maalesef.
Buna müsaade etmemek, konuyu elimizden geldiğince
gündemde tutmak vazifemiz.
Soruşturmanın bütün boyutlarıyla, derinlemesine
devam etmesi çok çok önemli.
SGK’yı soyup soğana çevirmek için yeni doğan
bebeklerimizin hayatlarını bile hiçe sayacak kadar gözü dönmüşlerin “tamamının” ortaya çıkartılması şart.
Sistemin “denetim mekanizmaları” ve diğer
boyutlarıyla baştan aşağı gözden geçirilmesi de öyle.
Bu yönde atılmış çok önemli bir adım var malûm…
Bizim de ısrarla dile getirdiğimiz “Meclis Araştırma Komisyonu kurulsun!”
talebi karşılık buldu çok şükür.
Siyasi parti gruplarının ortak önergesiyle kurulan
Komisyon, bebek ölümlerini bütün yönleriyle araştıracak.
Biz de, bu araştırmanın safhalarını yakından tâkip
edeceğiz kısmetse…
Bu vesileyle sağlık sistemin, bütün ilişki ağlarının
baştan aşağı elden geçirilmesi gerekiyor.
Hiçbir mesele ihmal edilmemeli, gözden
kaçırılmamalı.
İşte size bir büyük mesele:
Geçtiğimiz günlerde, Yeni Doğan Bebek Çetesi
İddianamesi’ni değerlendirirken, memleketimizin bekası açısından son derece
önemli bir meseleye de işaret etmiştik…
“Sezaryenle
doğum oranlarının yüksekliği” meselesine.
Bu da asla ihmale gelmeyecek bir sıkıntı.
Beka meselesi!
Orada da ifade ettiğimiz gibi,
Sayın Emine
Erdoğan, “Sezaryen ile doğumları azaltmak için seferberlik başlatmalıyız!”
mesajını vermişti çeşitli vesilelerle.
“Dünya Sağlık Örgütü'nün zorunlu gerekçeler çerçevesinde
ideal sezaryen oranını %15 olarak açıkladığı bir vasatta, Türkiye'de %53 olan
sezaryen oranının alarm verici düzeyde olduğunu” vurgulamıştı.
Sayın Recep Akdağ da
Sağlık Bakanı iken, özel hastanelerdeki sezaryen ile doğum oranlarının
yüksekliğine dikkat çekmişti.
Öyle ki, Sayın Bakan’ın verdiği
bilgiye göre, özel hastanelerdeki
doğumların yüzde 71’i sezaryenle yapılıyordu.
Bu oran, devlet hastanelerinde ise
yüzde 38 olarak kaydedilmişti.
Neredeyse iki katı!..
Özel hastanelerdeki sezaryenle doğum oranın, devlet hastanelerindekinden
bu kadar fazla olmasının sebepleri nelerdir?
Birileri para için hanımefendileri “gereksiz yere” bıçak
altına mı yatırıyor?
Birileri, para için nesillerimize mi kıyıyor?
Bu konuda ayrıntısıyla
bilgilendirilmek bütün vatandaşlarımızın hakkı değil mi?
NORMAL DOĞUM KAMPANYASI!
“Normal
doğumları teşvik kampanyası” faaliyetlerine
hız kesmeden devam eden Sayın Emine Erdoğan, bu ayın başında, Beştepe
Millet Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki 'Doğal Olan Normal Doğum-
Normal Doğum Eylem Planı Tanıtım Toplantısı’nda’ yine
bu sıkıntıya işaret etti.
Normal
doğumun faydalarına, sezaryenin risklerine dikkat çekti.
Türkiye’de dünyaya gelen iki çocuktan birinin
sezaryenle doğduğunu, sezaryenin anne ve bebek üzerinde hasarlar bıraktığının
bilimsel yöntemlerle kanıtlandığını söyledi.
O toplantıda, Sağlık Bakanı Sayın Kemal Memişoğlu
da şunları söyledi:
“Bilimsel
veriler göstermektedir ki sezaryenle doğum,
iyileşme sürecini uzatmakta, enfeksiyon riskini arttırmaktadır!
En
önemlisi, doğurganlık kapasitesini sınırlayarak anne adaylarını ileriki
gebeliklerde daha fazla komplikasyonla karşı karşıya bırakmaktadır!”
Evet..
Durum bu..
Mecbur kalınan durumlarda uygulanması gereken “sezaryenle
doğum” yöntemi genelleştirildiğinde, hanımefendilerin ve bebeklerinin
sağlıkları “boş yere” tehlikeye atılmış oluyor.
Bu durumun, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “varoluşsal
tehdit” olarak nitelendirdiği, nüfus artış oranının dibe vurmasının da önde
gelen sebepleri arasında yer aldığı kolaylıkla tahmin edilebilir.
Nitekim, Sayın Sağlık Bakanı da, bu noktaya dikkat
çekti konuşmasında:
“Ülkemizin toplam doğurganlık hızındaki gerileme, nüfus
yenilenme seviyesinin altında kalmış ve bu durum sürdürülebilir bir gelecek
için büyük bir tehdit hâline gelmiştir. Bugün doğurganlık hızındaki azalma ve
sezaryen oranlarındaki artış bunu bize göstermektedir. Toplam doğurganlık hızı
2001 yılında 2,38 iken, 2023 yılı itibarıyla 1,51’e düşmüştür. Bu, nüfusun
yenilenme düzeyi olan 2,10’un çok altındadır ve bu düşük doğurganlık oranı
ülkemizin geleceğini doğrudan etkileyen bir gelişmedir. Dünya Sağlık Örgütü,
sezaryen oranlarının yüzde 15’in üzerinde olmasını önermezken ne yazık ki
ülkemizde bu oran çok daha yüksektir. Sezaryen, bir doğum şekli değil, ameliyattır.
Ameliyat doğal değil, mecburi bir süreçtir. Sezaryenin yaygınlaşması toplum
sağlığı üzerinde olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Sezaryenin yaygınlaşması,
normal doğumun geri plana atılmasına neden olmakta ve bu durum anne ve bebek
sağlığını uzun vadede tehdit etmektedir.”
Evet;
Esas olan normal doğum, sezaryen ile doğum yani
ameliyat istisna.
Lâkin, veriler bazı hastanelerin istisnayı
genelleştirdiklerini ortaya koyuyor!
Acaba hangi hastanelerin?
Önceki bakanlar, sezaryenle doğum oranlarının fazlalığı
konusunun üzerine gidileceğini, denetimlerin sıklaştırılacağını söylediler hep
ama…
Sıkıntının devam ettiği ortada.
Denetimler pek işe yaramıyor ve yetkililerimiz
birçok konuda olduğu gibi durumdan şikâyet edip duruyor!
Normal doğum oranları, normalin çok çok üzerindeyse
ortada “aydınlatılması gereken” durumlar
var demektir.
Herkesi ilgilendiren bir sıkıntı, memleketimiz için
beka sorunu!..
Birçok yan etkisi olan sezaryenle doğum oranları.
Bilhassa özel sektörde “anormal” derecede yüksekse, bunun sebeplerinin izah
edilmesi lâzım.
İşini düzgün yapan özel hastanelerin sahiplerine,
çalışanlarına selâm olsun.
Onlar, “sezaryenle doğum” oranlarını
sorgulamamızı elbette destekleyeceklerdir.
Bu konuda görev elbette Devletimizi yönetenlerin ve
bilhassa da Sağlık Bakanlığı’nındır.
Denetimler sıklaştırılsın.
Etkinleştirilsin.
Bütün vakalar incelensin.
Birçok kereler şikâyet edilen sıkıntının sebepleri
ortaya konulsun.
Konulsun ki, işlerini düzgün yapanlarla yapmayanlar
net bir şekilde ayrıştırılsın.
İşlerini düzgün yapan çoğunluk, öbürleri yüzünden
karalanmasın!
Biz de bunları kamuoyuna duyuralım.
Mesela…
Sağlık Bakanlığı yetkilileri bilgi versinler lütfen:
Sezaryenle doğumu abartan hastaneler hangileridir?
Bunlara, bugüne kadar ne gibi yaptırımlar
uygulanmıştır?
Şikâyet etmenin ötesinde, hangi adımlar
atılmaktadır?
X
Hiç kimsenin aklında, “Acaba normal doğumluk
olduğum halde, sezaryenle mi doğum yaptırıldım!” sorusu kalmamalıdır!
En yetkili isimler, “sezaryenle doğum oranlarının yüksekliğinden”
şikâyet ediyorsa, ortada bir şeyler var demektir.
Nelerin olduğunu ortaya koymak da yetkililerimize
düşmektedir.
Biz, sadece ve sadece Devletimizin yetkili
organlarından alınan bilgilere itibar ederiz.
Lütfen, bilgilendiriniz bizi.
.