Mecburi strateji

İsveç, bunu ilk kez yapmadı ne yazık ki. Kur'an-ı Kerim'in yakan YARATIK Paludan’a, polis koruması bile sağlamıştı hatırlarsanız. Geçenlerde de bir MİLİTANA aynı tarifeyi uygulayarak, sessiz kaldıkları malumunuz. Tabi PKK/PYD ve 15 Temmuz hainlerine, kucak açmaları da cabası. Sadece İsveç’te değil aslında. Benzer şeyleri TÜM BATI için de; PKK/PYD’yi terör örgütü olarak görmeyen, Suriye mevzusunda sürekli arıza çıkartan ve rejimden yana tavır alan RUSYA için de; Türkiye’yi Suriye’de işgalci addederek, D.Türkistan’a zulüm eden ÇİN için de söylemek mümkün. Öyle ki Türk ve İslam düşmanlığıyla yarışırlarken kendi aralarında, terör örgütlerine olan desteklerini ise hiç kesmediler bugüne dek. Böylece bahsettikleri “DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ” dedikleri şeyin; “insani değerlere saygısızlık etmek ve hayatı kendi normlarında kabul etmemiz gerektiğinden” ibaret olduğunu, hepimize göstermiş oldular. Halbuki bizler bu aymazlıklara aynı ile karşılık vermeksizin, buna tevessül dahi etmedik hiçbir platformda. Çünkü YÜCE KİTABIMIZA; (Onların) Allah’tan başka (değer verip) taptıklarına (hakaret edip) sövmeyin. Sonra (onlar da) cahillik ederek hadlerini aşıp Allah’a söverler” düsturuna, uymamızı istemişti RABBİMİZ bizlerden. Madem öyle “bizim Kur’an’ımıza, Peygamberimize, Vatanımıza, insanımıza ve dahi tüm mukaddesatımıza, NE HAKLARI VARDI Kİ” kötü davranmaya… Bu durum “İslam ile şereflenen insanların, gitgide sayılarının artmasıyla mı ilişkiliydi yada Yeni Dünya Düzeni üzerinde çevrilen, bir oyunun parçası mıydı” derseniz, bunun takdirini sizlere bırakıyorum şimdilik. Ama bildiğimiz tek şey; “ALLAH’A SAVAŞ AÇAN ZALİM BİR TOPLULUĞUN, ABAD OLMASI İMKANSIZDIR” olgusu üzerinde şekilleniyor.

Bu bağlamda güncel siyaseti de değerlendirebiliriz aslında. Fakat başlamadan evvel, bir hususu hatırlatmakta yarar görüyorum. Futboldan anlayanlar bilir! Brezilya, futbolu en iyi oynayan ülkedir istatistiklere göre. Ancak futbolun kurallarını koyanlar İngilizlerdir. Yani Brezilya ne kadar iyi top oynarsa oynasın, İNGİLİZLERİN KOYDUĞU KURALLAR İÇERİSİNDE bunu başardığı açık. İşte bu TASVİR içerisinde düşünürsek şayet; bir NATO ülkesi olan Türkiye’nin, “BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNİ” MEVCUT DÜNYA SİSTEMİ içerisinde sürdürdüğünü kati surette yadsıyamayız. Zaten o nedenle Atlantik ve Avrasya ittifakları arasında, hep DENGE POLİTİKALARI yürütüp, ÜÇÜNCÜ BİR YOL için zaman kazanmaya çalıştık. Üstelik bu güçleri birbirine karşı kullanarak, çıkar sağladığımız da muhakkak. Belli ki bu tavır askeri ve ekonomik açıdan, en üst seviyelere ulaşıncaya dek süreceğe benziyor. Lakin onca baskı ve tehdide rağmen, BU YOLA ÇIKMAKTA çok ama çok önemli. Evet, bunca hadsizliğinden dolayı, İsveç’e yeşil ışık yakmamız içimizi acıttı maalesef. Gelgelelim Devleti yönetenlerin ekonomik mecburiyet, tehdit, denge ve tüm kazanımları çok iyi analiz ederek, ülke çıkarları adına bir pazarlık yürüttüğü de aşikâr. Mesela Türkiye’yi NATO ile UYUMSUZ GÖSTERİP, sermaye girişini önlemek ve NATO üyeliğinden çıkararak, Ege ve Akdeniz’de başıma nice çoraplar örme ihtimalleri, hiç yabana atılacak cinsten sayılmaz. Keza Sn. Bahçeli’nin, İsveç konusundaki endişelerini dile getirdikten sonra; “TÜRKİYE’NİN STRATEJİK TERCİH VE KARARLARININ ARKASINDA OLACAĞIMIZI, ÜSTÜNE BASA BASA İFADE EDİYORUM” açıklaması da fazla söze hacet bırakmamakta.

Hülasa Türkiye’nin bu hamlesiyle, şu an için ellerindeki kozu aldığı şüphesizdir. Zira bunu Azov Taburu Komutanlarını, Zelenskiy’e iade etmememize rağmen, Rusya’nın bile anladığı net. Kaldı ki “anlaşmanın ihlal edildiğini” belirten Peskov’un, akabinde; “TÜRKİYE’YE BÜYÜK BASKI YAPILDI. Türkiye'de bir NATO üyesi olarak NATO ile dayanışma içerisinde. TÜM BUNLARI ÇOK İYİ ANLIYORUZ” ifadeleri hiç boşuna değil. Bu ise mevcut dengenin, hala bozulmadığının bir nevi ispatı konumda… Bilmem yanılıyor muyum, ne dersiniz? Bekleyip, görelim isterseniz… Ancak paniğe gerek yok… Sadece biraz sabır…