MEB'de devir teslim
Milli Eğitim
Bakanı Ziya Selçuk maalesef istifa etti. Bu istifayı epeydir bekleyen biri olarak
açıkçası üzüldüm. Kendisini makamında ziyaret ettiğimde bazı çevrelerce hedefe
konulacağını bizzat ifade etmiştim.
Öyle de
oldu.
Örneğin gerek ETCEP adlı proje
gerekse Cahit Zarifoğlu’nun kitabının toplatılması gibi önceden gerçekleşmiş
olan birçok hadise Ziya Selçuk’un üzerine yıkılmak istendi.
Oysa 2002
yılından itibaren yedi bakan değiştiren AK Parti’de işin içinden gelen, eğitim
sorunlarına vakıf, öğretmene ve öğrenciye en yakın bakanlardan biriydi.
Göreve
başladığı ilk gün “Öğretmenlerimizin
kalbine, gönlüne dokunmayan bir sistem başarılı olamaz" diyerek onlar için
fevkalade onur kırıcı olan Alo 147 şikâyet hattını kaldırması bile öğretmenlere
olan saygısını göstermekteydi.
Şansızlığı
ise bakanlığının küresel çapta bir salgına denk gelmesi oldu. Bilim Kurulu’nun
okulları kapatma kararları maalesef Ziya Selçuk’a mal edildi. Ve bu konuda
sıkça eleştiri aldı.
Ben kendisini mütevazı kişiliğiyle ve
2023 Eğitim Vizyonu açılış konuşmasında ifade ettiği şu sözlerle
hatırlayacağım; “Eğitim sisteminin çift kanadı temsilen aklı ve kalbi
birleştiren bir yolculuğa ihtiyacı var.”
Yeni Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in de
Ziya Selçuk’un bu tespitine gönülden katıldığına hiç şüphe etmiyorum.
Eğitim
kuşkusuz zorlu bir alan ve kimsenin elinde sihirli bir değnek yok. Ancak şu
bilinmelidir ki Türkiye’nin milli bir eğitim sistemi henüz tesis edilemedi.
Eğitim sisteminin dayandığı bir felsefe ve tarihi gerçeklik yok.
Sürekli
ifade ettiğim gibi; geçmişte dünyayı yönetmiş, kültür, sanat ve düşüncede ileri
seviyeyi yakalamış imparatorluk bakiyesi bir milletin mektepleri böyle
olmamalıydı.
Bugün mektepler iskelet gibi. Ruhu
yok! Gençler bilinç kayması yaşıyor. Yetişkinler ise kendine ve ülkesine
yabancı! İşte varsa bir eğitim sorunu budur.
Kısacası
eğitimin aynı zamanda ciddi bir zihniyet sorunu olduğunun bilinmesinde fayda
vardır. Dolayısıyla yeni bakanın öncelikle bu doğrultuda reformlar yapmasını
diliyorum.
Selçuk Belediyesi ne yapmaya
çalışıyor?
Ülke bir
taraftan yangınlarla, sellerle ve kirli propagandalarla mücadele ederken Selçuk
Belediyesi 80’e yakın hobi bahçesini imara aykırı olduğu gerekçesiyle yıkıyor.
Halk,
vaktiyle masraf ettiği hobi bahçelerinin yıkılmasına tepki gösterirken belediye
yetkilileri de “Prefabrik evlerin
yapıldığı yerler, tarım alanlarıdır. Tarım alanlarında kanun gereği kaçak yapı
yapılamaz. Bizim amacımız, tarım alanlarını korumaktır” diyor.
Toplum
Bahçeleri ve Hobi Mağdurları Derneği Başkanı Neşe Öztürk ise başka bir şey
söylüyor.
Neşe Öztürk,
insanlarımızın kentsel dönüşümden dolayı her ne kadar dairelerde oturmayı
tercih etseler de dünyada birçok örneğini gördüğümüz gibi mahalle ve müstakil
hayata da özlem duymaya başladıklarını söylüyor.
Yani
insanlar sadece toprakla uğraşmak ve uğraşırken hava şartları ve özel
ihtiyaçlardan dolayı kendilerine gölgelik, baraka ( o da 20 metrekare)
konteynır ya da ahşap ev vs yani bir ailenin tamamen yaşayabileceği şekilde
olmayan zaruretten doğan ağaçlarını bostanlarını sulamak İçin kendilerine
barınma yerleri yapmışlardır.
17 Haziran
2020 tarihinde tarım bakanlığının hazırladığı torba yasasına alelacele hobi
bahçeleri yıkılması kararı eklenmiş. Ancak Dernek Başkanı Neşe Öztürk’e göre; tarım arazileri hobi bahçeleri adı altında
kaçak villalar İle doludur söylemi tamamen asılsızdır.
Dolayısıyla
burada evvela bahçe ve kaçak villayı inceleyip ayrıştırmak gerekiyor. Yani amacı
dışında yapılan bahçeleri ayırt etmek gerekmektedir.
Ne var ki “Konya Selçuklu Belediyesi tüm erteleme
talebine karşılık vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmek istiyor” diyor
dernek başkanı.
Mağdurlar
Konya AK parti İl Başkanlığı, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Konya vekilleri
ile görüşme talebinde bulunmuş ancak her defasında kapılar yüzlerine
kapatılmış.
Burada
insanların istediği sadece yıkımların durdurulması ya da ertelenmesi. En
önemlisi de insanlar belediyenin şöyle bir zamanda bu yıkım ısrarını anlamakta
güçlük çekiyorlar.