MEB yönetici atamadaki sıkıntılar
MEB sürekli değiştirdiği yönetici atama usulüyle bir istikrar sağlayamadı. Adâlet, liyakat diyor herkes ama kimse de buna uymuyor. Ağzını açıp adâletten ve iyi yöneticinin vasıflarından bahsedenleri inceleseniz birilerinin canını yakarak oralara geldiğini görürsünüz. En iyisi susmak! Haydi, herkes bıraksın bu görevini. Sil baştan yöneticiler belirleyelim, deseniz bu adamlara, kapıdan çıkar çıkmaz ne fırıldaklar çevirirler. Yapmayın, acıtıyor artık! İlana filan çıkmaya da gerek, umutlanmasın garibanlar.
Güzel ülkemde edebiyat iyi ama icraat zayıf. Herkes çok güzel konuşuyor. Dinliyorsunuz konuşmaları, tamam bu iş, tam aradığımız adam bu, diyorsunuz. Bir umut yerleşiyor içinize, çölde su buluyorsunuz, ekip biçiyorsunuz, bağlar bahçeler imar ediyorsunuz. Bir de ani bir sıçrama ile uyanıyorsunuz ki terler içindesiniz, yataktasınız. Bir rüya imiş meğerse. Ah, hep rüyalara kaldı hayaller. O yüzden sanırım, ilkokulda uykulu fişler okuturlar bize. Niye uyku? Uyuyalım da hayallerimize uykuda kavuşuruz diye. Böyle düşünmeye başladım abi.
Ne yapalım şimdi? Yine bir atama dönemindeyiz. Adamda kariyer var, yetenek var, birikim var, varoğlu var! Ne yok peki? Özel ilişki içinde güçlü bir dayı yok. Olur mu kardeşim, böyle bir zamanda! Evet evet, oluyor işte! Bir bakarsınız adam zıplamıştır bilmem nereye. Demek ki jimnastik kursuna gitmek gerek. MEB’in 2005 yılında başlattığı kariyer sistemi durdu. Uzman öğretmen oldu bir kısım eğitimciler. Sonrasında her bakan bambaşka işler yapacak diye umutlandık ama olmadı, olmadı işte! Bekletildi, değiştirildi ama olmadı abi.
Geçenlerde biri anlatıyor. Yahu dünkü adamdı, bilmem nereye daire başkanı olmuş. Olabilir, ne var ki bunda? Hayır, öyle değil işte. Nasıl peki? Bacanağının yakın arkadaşı bilmem kim işte. Hım, demek işler böyle yürüyor. Ama benim de yüksek lisansım var, çalışmalarım var, emeğim var, yeteneklerim var! Sen çalış hele, sabret. Kadere razı ol. Şükret! Öyle ya, şükürsüzlük etmeyelim abi. Tövbe, tövbe! Yerin kulağı var, öyle her yerde konuşma, derin sularda yüzme. Tamam abi, tamam!
Azıcık da ciddi ciddi yönetmeliği inceleyelim. Birisi gerçekten sınavlarla yüksek lisanı kazanmış, dersler almış, tez hazırlamış. Diğerinin de okulu zamanında 5 yıl imiş. Okulunun lisans eğitimi 5 yıl olan kişiyi yüce devletimiz yüksek lisans mezunu kabul etmiş zamanında. Şimdi gelelim bizim mevzuata. Her iki yöneticiye de eşit puan veriyor. Olur mu, olur! Burası Türkiye! Ah, burası Türkiye her şey olur, bu söz eski Türkiye’de kalsın isterdim. Evet, eski Türkiye’de bırakmak isterdim bu sözü. Başka bir şey daha. Tezsiz yüksek lisans ile tezli yüksek lisansın değeri de aynı. Yapmayın, etmeyin! Bir de ödüller kısmı var. Gerçekten hak ederek ödül alanlarla çeşitli ilişkileri sonucu ödül alanların yarışını izliyoruz.
Ha, bir de sınav açıldı. 2014 yılında tüm yöneticileri görevden alan MEB, ara ara sınavla yönetici de atıyor. Orada da mülakat var. Sınavdan 100 alsan, mülakatta baraj olan 60 puanı alamazsan sınav puanı işe yaramıyor. Ne güzel değil mi? Zaten sınava kadar tüm kurumlara yönetici atanacak. Şayet boş yer kalırsa diye… Boş yer kalır mı, kalmaz mı bilemeyiz ama mülakatın olduğu yerde adam kayırma olur. Olmaz efendim, o eski Türkiye’de idi. Abi, gözünü severim bak! Eskiden “Hâmili kart yakinimdir” vardı ya, şimdi karta da gerek yok. Her yerde biz varız abi. Seni birine tanıtmaya da gerek yok. Hım, öyle tabii. İmdi, sen git yönetici atama sınavına çalış, hadi koçum! Test filan neyim çöz, denemeye de katıl. Ha, falan filan yere de haber sal! Unutma, bir yerler de görün! Nasıl görüneyim abi? Yahu her aklımı sana mı vereyim, selfi çek, yer bildiriminde bulun, kuvvetli adamlarla görün canım. Az daha anlat hele abi, yok ciğerparem, bu kadarı fazla bile oldu. Ben kaçıyorum.
Bir sistem birini ağlatırken diğerini güldürüyorsa âdil değildir. Şimdi elini vicdanına koy, başını iki elinin arasına koy, başını yastığa koy… Sonunda başının koyacak yer bulamazsın. Başın ağrır. İşte MEB yönetici atamadaki sıkıntı budur!