Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2971.02
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 May 2020

MEB bunları da hesaba katmalı!

Koşulların telafi eğitimine uygun olup olmadığı konusunda tavsiye kararını verecek olan her ne kadar Bilim Kurulu olsa da, okulların açılması ve telafi eğitiminin verilip verilmemesi kararını elbette ki nihayetinde MEB verecektir.

Mart ayını hatırlayalım; okulların kapatılması, ara tatilin öne çekilmesi vb. konularda yetkililer karar alırken sahada bizzat işin içinde olan eğitimcilerin sesine kulak vermişti. İlerleyen haftalarda veya aylarda Bilim Kurulu’ndan “okulların açılması ve telafi eğitimine geçilmesinde herhangi bir sakınca yoktur, uygundur” yönünde olası bir tavsiye kararı çıkması halinde, ben MEB’in sahada olan eğitimcilerin bu konudaki görüşlerini görmezden gelip aksi yönde bir karar vereceğine pek ihtimal vermiyorum açıkçası.

Bakanlık bu konularda eğitimcilerin nabzını yoklayan bir çalışma yapmış mı bilmiyorum ama benim bu yönde kendi çapımda bir çalışmam oldu. Sosyal medyada sadece eğitimcilerin bulunduğu sosyal medya gruplarında bu konuyu öğretmenlere sordum. Onlarla tartıştım. Fikirlerini not ettim. Görüşlerini dinledim.

Öğretmenlerin bir kısmı öğrencilerini özlediği, onlara kavuşmak istediğini beyan etmekle birlikte, büyük bir çoğunluğu okulların açılmaması ve telafi eğitimine geçilmemesi yönünde fikir beyan ediyor. Kararsız olan az bir kısım öğretmenler de var. Okulların açılmaması yönünde fikir beyan eden öğretmenlerin Bakanlığı yanlış anladığını da gördüm. MEB her ne kadar “Haziran’da okullar açılacak ve telafi eğitimi verilecek” demese de “Bu tür senaryolar üzerinde çalışılıyor” dediyse de, vatandaş Haziran’da okulların açılacağı gibi yanlış algılayıp, buna göre gelişigüzel yorumlar yapıyor.

Oysaki Bakanlığın ifade etmek istediği, “elimizde farklı planlar farklı senaryolar var” idi. Okullar Eylül’de açılsa neler yapılması, Haziran’da açılırsa neler yapılması gerektiği yönünde çalışmalar yapmamız gerekiyor veya salgının devam etmesi halinde önümüzdeki Ocak ayına kadar da devam ederse, uzaktan eğitim faaliyetleri ne gibi çalışmalar yapmamız gerekiyor gibi farklı alternatif senaryolar üzerinde çalışıyoruz demeye getirirken eğitim camiası başta olmak üzere birçok kesim bu konuyu yanlış anladığını fark ettim. Dilim döndüğünce düzeltmeye, anlatmaya çalışsam da yeterli olmadığını ve Bakanlığın bu konuda bir basın açıklaması yapmasının şart olduğunu anladım.

Tüm bu tartışmaları bir kenara bırakıp, olası telafi eğitimi yapılması halinde nelere dikkat edilmeli konusunda yaptığım görüşmelerde ortaya çıkan ortak fikirleri on maddede özetledim. Şöyle ki;

BİR: Sınıflarda yeni oturma düzeni yapılmalı; her öğrenci arasında birer sıra ara boşluk olacak şekilde fiziki koşullar düzenlenmeli.
İKİ: Fiziki koşulların yetersiz olduğu okullarda ikili öğretime geçilmeli. Öğrencilerin birbirlerini görme ve bir araya gelme olasılıkları azaltılmalı
ÜÇ: Okulların girişinde, koridorlarda ve hatta mümkünse her sınıfta el dezenfektanı bulundurulmalı. Öğrencilerin maskeyle gelmesinin önemi anlatılmalı. Maskeyle gelen öğrencilerle alay edilmemesinin önemi ders öğretmeni tarafından vurgulanmalı.
DÖRT: Ders süreleri 40 dakika yerine 20 dakika olarak işlenmeli.(Bu yönde büyük bir talep söz konusu. Normal zamanlarda da 40 dakikanın 20 dakikasının ders işlenerek diğer geri kalan zamanın sohbet muhabbet, sosyal aktivitelerle geçtiğini söyleyen çok sayıda öğretmen var.)
BEŞ: Öğrencilerin bir araya getirildiği törenler, sıraya dizilişler uygulamasına ya ara verilmeli ya da askerde olduğu gibi kol hizasında ara mesafeyle yapılmalı.
ALTI: Teması önlemek adına yaz aylarında sınıfların kapı ve pencereleri 7/24 açık kalmalı. Dersler bu şekilde işlenmeli. Sınıfların havalandırılması sağlanmalı.
YEDİ: Taşımalı okullarda yemekhane uygulaması kaldırılmalı ve bunun yerine farklı bir formül geliştirilmeli.(Kendi teklifimi geçen haftaki köşemde yazmıştım)
SEKİZ: Havanın elverişli olduğu dönemler, tahtanın kullanımına ihtiyaç duyulmayan derslerin bahçede açık alanda işlenmesine imkan tanınmalı.
DOKUZ: Devam zorunlu kılınmamalı. Gönüllü eğitimler verilmeli. O gün öğrencisi gelmeyen öğretmenler okulda zorunlu tutulmamalı, farklı görevler verilmemeli.
ON: Kronik rahatsızlığı olan ve bunu sağlık raporuyla belgelendiren öğretmenlerin idari izinli sayılmalı noktasında bir talep de söz konusu. Bu yönde kolaylıklar sağlanmalı.

Yukarıdaki görüşler öğretmenlerden ve okul idarelerinden gelen görüşler. Ben de kendi kanaatimi belirtmemde herhangi bir mahsur yok herhalde. Eylül ayına kadar okulların gönüllü öğrenciler tarafından devam edilecek şekilde açılması halinde bile telafisi zor olan hatalara sebep olacağı kanaatindeyim. Ülkeye 1 vaka girildiğinde okulları tatil eden MEB, vaka ve vefat sayıları azalıyor diye okulları açacağına ihtimal bile vermek aklımın ucundan bile geçmiyor… Umarım bu yönde bir hata yapılmaz.