Mazlum Milletler, Tarihten İbret Almalı
Sovyetler Birliği’nin 10 yıl işgaline uğrayan, ardından ABD tarafından 20 yıl sömürülen Afganistan, bir yol ayırımında.
Bugünlerde
kardeş Afgan halkı büyük acılar yaşıyor. Emperyalist ülkelerin bir türlü
vazgeçemediği bu yoksul ama onurlu Müslüman halk, bugünlerde önemli bir karar
arifesinde. Daha önce topraklarını işgal eden ve insanlarını sömüren
emperyalist ülkelerin yanında mı yer alacak, yoksa Türkiye gibi mazlum ülkeleri
savunan devletlerin safında mı? İşbaşındaki Taliban, Afganistan’daki halk ve aydınları,
bakalım bu çetin imtihanı verebilecek mi? Yoksa Rusya ve ABD’den sonra bu sefer
de Çin’in hegemonyası altına mı girecekler? Bekleyip göreceğiz. Biz din
kardeşlerimize akıl, basiret ve feraset diliyoruz.
Şairlere Kulak Verilmeli
Şairler
ileri görüşlü olur, toplumu fikirleriyle aydınlatırlar. Elverir ki sözlerine
kulak verilsin, nasihatlerine uyulsun. Mesela İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmed
Âkif Ersoy’un şu mısraları ne kadar önemli, doğru ve haklıdır: “Geçmişten adam
hisse kaparmış… Ne masal şey! / Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi? / ‘Tarih’i
‘tekerrür’ diye ta’rif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı,
tekerrür mü ederdi?” Âkif’in Safahat’ı
baştan sona, tefrika illetine düşen, bölünüp parçalanan ve düşmanlarını
sevindirmek bahasına birbirleriyle mücadele eden düşüncesiz Müslümanları
ikazlarla doludur. Ama şair bunu kime dinletebilmiş ki? Müslümanlar Mehmed Âkif’e
ve diğer İslam âlimlerine hakkıyla kulak verseler ve İttihad-ı İslam’a bağlanabilselerdi
bugün bu zillet içinde yaşarlar mıydı, sanmıyorum.
Afgan Heyeti’nden Üstada Ziyaret
Şimdi
bir büyük şairden, bir diğer kutlu şairimize geçelim ve üstat Necip Fazıl
Kısakürek’in bir hatırasını analım. Bunu Yakup Köse, Star gazetesinde 18 Ağustos 2015 tarihinde yazmıştı, şöyle ki:
“Üstat Necip
Fazıl Kısakürek’i, Ruslara karşı yardım toplamak amacıyla Türkiye’ye gelen
mücahit Afgan heyeti ziyaret eder. Kendisinden yardım isteyen heyete Üstat
elindeki İdeolocya Örgüsü adlı eserini uzatıp, ‘Dilinize çevirip,
okutun. Size yapacağım en büyük yardım budur’ der. Heyet ve heyeti Üstad’a
getirenler ‘Biz yardım istiyoruz O, eserimi çevirin, diyor’ kızgınlığıyla
Üstad’ın yanından ayrılırlar. Üstad’ın ne demek ve ne yapmak istediği, işgalci
Ruslar Afganistan’dan kovulup mücahitler birbirini öldürmeye başlayınca ortaya
çıkar. Kur’an’a ve sünnete nispetle bir vasıta sistem (fikir) ve ona bağlı
olarak bir ahlak anlayışından mahrumluğun getirisi acı tablo dünden bugüne,
bizler de içinde olmak üzere değişmiyor.”
Şairler Sultanı’nın hakiki yardımı ne kadar büyük ve
yazarımızın hükmü ne derece doğru değil mi? Evet diğer İslam coğrafyalarında
olduğu gibi Müslümanlar ne yazık ki her zaman cehaletlerinin cezasını
çekiyorlar. Bugün Afganistan’ın hâl-i pürmelâli ve yaşadığı büyük sıkıntılar, işte
bu bilgisizlikten, cehaletten, kitaba, ilme ve medeniyete uzak kalışından
kaynaklanıyor. 57 ayrı ülkeye sahip olan 1 milyar 700 milyonluk İslam âlemi, İnşallah
geçmişte yaşananlardan ibret alır ve ona göre hareket eder, gerçek huzura ve refaha
kavuşur. Madem tarihten bahsediyoruz. Öyleyse biraz da okunmasında fayda
gördüğümüz bazı tarih kitaplarından kısaca da olsa söz edelim:
Hilafetin
Hikâyesi
Prof. Dr. Adnan Demircan, Hilafetin Hikâyesi isimli kitabında halifeliği, İslam dünyasında
ortaya çıkmış mühim bir kurum olarak ele alıyor. Eserde, müessesenin tarih
boyunca geçirdiği merhaleler vurgulanıyor. Bizde ‘halifelik’ ve ‘sultanlık’
kurumlarının işleyişleri ve temel fonksiyonları üzerinde etraflıca duruluyor.
İlk büyük dört halife, Emeviler, Abbasiler, Endülüs Emevileri, Fatımiler, Mısır
Abbasileri ve Osmanlılar gibi farklı devletlerde
ayakta durmuş halifelik meselesinin ayrıntılı biçimde ele alındığı eserde, tarih
boyunca yaşanan problemler ve konuşulan meseleler, ciddi araştırmaların sonucu
olarak okuyucuya aktarılıyor. Bir çok kişinin hakkında bilgi sahibi olmadan ulu
orta konuştuğu ve peşin hükümlerini serdettiği halifeliği doğru biçimde öğrenmek
isteyenler, bu eseri okumalı.
Avrupa’daki
Osmanli Şehirleri
Avrupa’daki
Osmanlı Şehirleri, Dr. Emrah İstek’in eseri. Burada da 16. ve 17. asırlarda yaşayan seyyahların
gözüyle, Estergon-İstanbul güzergâhı üzerindeki ‘Osmanlı Şehirleri’
anlatılıyor. Bilindiği gibi Osmanlı’nın hüküm sürdüğü şehirler, her zaman alaka
çekmiş, yerli müellifler kadar yabancı yazarların da ilgi odağı olmuştur.
Bilhassa sivil mimari, sosyal hayat, dinî yaşayış ve tasavvuf kültürü,
mabetler, vakıflar ve bütünüyle medeniyetimiz ecnebi seyyahların hep dikkatini
celp etmiştir. Eserde Avrupa toprakları içinde kalan Osmanlı şehirlerine Batılı
seyyahların bakışı, gözlemleri, intibaları ve hatıraları üzerinde duruluyor.
Fotoğraflarla da desteklenen kitapta ayrıca, söz konusu şehirler hakkında bilgi
de veriliyor.
Almanlar Kudüs’te
Bugün
hâlâ İsrail’in saldırılarına maruz kalan ve bütün Müslümanların üzüldüğü Kudüs,
geçmişte sadece bir devletin değil bütün Hıristiyanlık dünyasının da gadrine
uğramış mazlum şehirdir. Ki bu hayasız akın, bir Haçlı dayanışmasıdır ve bu
gözü dönmüş birleşik ordular, Avrupa’dan başlayarak Kudüs’e varıncaya kadar yol
üzerindeki bütün Müslüman şehirleri yakıp yıkmış, talan etmiştir. Bugün kanlı
FETÖ’nün hain elebaşısı, utanmadan “Haçlılar Müslümanlara ilişmemiştir.”
yalanını savurabiliyor. Dr. Gülşen İstek’in kaleme aldığı Almanlar Kudüs’te Haçlı Seferleri’nde Almanlar kitabı bu anlamda
aydınlatıcı bir kaynak özelliği taşıyor. Haçlı seferlerinin detaylı anlatıldığı
eserde, özellikle Alman Haçlıları üzerinde duruluyor. Papalığın organize ettiği
Haçlı yağmacılığına en fazla asker, silah ve para ayıran devletin Almanya oluşu
bize şaşırtıcı ve anlamlı geliyor. Üstelik Almanların bu Kudüs tutkusu, uzun
süre devam etmiştir.
Osmanlı Eğitim Sistemi
Dr.
Gülşen İstek’in bir başka önemli kitabı Avusturya
ve Osmanlı Eğitim Sistemi Mukayesesi adını taşıyor. 1774-1824 tarihleri
arasındaki dönemi kapsayan kitapta ilk yenileşme sürecinde Avusturya’da tatbik
edilen eğitim reformları, aynı devirde Osmanlı Devleti’nde bu sahada yapılan
yeniliklerle mukayese edilerek hazırlanmış. Eser, Osmanlı Devleti ve Avusturya
arasındaki eğitim sistemlerinin ciddi araştırmalarla mukayese edilmesini temin
eden bir ilk kaynak hususiyetini taşıyor. Bu bakımdan, bilhassa eğitimcilerin
de dikkatini çekecek bir çalışma olarak önümüzde duruyor.
İslam
Terakkiye Mani Midir?
“İslam
Terakkiye Mani midir?” sorusu tarih boyunca kasıtlı olarak sorulmuş ve buna
cevap aranmıştır. Bilhassa Osmanlı’nın son devirlerinde İslam’ı ve Müslümanları
kıyasıya eleştirmek isteyen bazı Batılı yazar ve aydınlar, İslam dininin
Müslümanları geri bıraktığı yolunda bir görüşü seslendirmiş ve bu iddialarını
tekrarlamışlardır. Batıda bütün dinlere ve kiliseye savaş açan Renan, “İslam ve
Bilim” başlıklı konuşmasında İslam’ı ve Müslümanları hedef alır. İddiası ise
şudur: İslam ve Araplar, bilim ve felsefenin gelişmesine mani olmuşlardır.
Yakın tarihimizin iki önemli aydını olan Cemaleddin Efgani ve Nâmık Kemal’in
Renan’a karşı müdafaanameleri ve verdikleri cevaplar da, Prof. Dr. Kadir
Canatan’ın hazırladığı İslam Terakkiye
Mani midir? adlı bu eserde bulunuyor. İsimlerini andığımız bu dört eser,
Beyan Yayınları tarafından neşredildi.
Teşkilât-I Mahsûsa Doğu Afrika’da
Bugün bazı cahiller, Türkiye’nin sınırlarını korumak amacıyla yaptığı bazı askerî harekâtları, “Oralarda bizim ne işimiz var?” sözleriyle eleştirirken, dün ecdadımız kanının son damlasına kadar bulunduğu ve hüküm sürdüğü toprakları korumuş, halkını kollamış, asker yollayıp sahip çıkmıştır. Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda temeli atılan Teşilât-ı Mahsûsa, bu mücadele öne çıkan ve büyük hizmetleri üstlenen çok kıymetli bir müessese. Birinci Dünya Harbi’nin en kesif günlerinde Harbiye Nezareti’ne bağlı resmî bir kurum olan Teşkilât-ı Mahsûsa, savaş boyunca farklı coğrafyalarda gayri nizami harp, istihbarat ve propaganda faaliyetlerini yürütmüştür. Bu çerçevede faaliyet gösterilen alanlardan biri de, Doğu Afrika toprakları. Sudan, Habeşistan ve Somali’deki güçlerle irtibat hâlinde olan Teşkilât-ı Mahsusa mensupları, emperyalist Batı ülkelerine karşı büyük bir mücadeleye girişmişlerdir. Tuğrul Oğuzhan Yılmaz’ın Teşkilât-ı Mahsûsa’nın Doğu Afrika Faaliyetleri kitabı, “Birinci Dünya Savaşı’nda Sudan, Habeşistan ve Somali”deki varlığımızı anlatıyor. İdealist insanlarımızın cansiperane ve destansı direniş hikâyeleri bu eserde dile getiriliyor. Dr. Mehmet Kaan Çalen’in Tarih ve Kimlik adlı eseri ise, “Türklük-Müslümanlık-Osmanlılık” kavramlarına açılım getiriyor. Bilhassa yakın tarihimizde tartışmaya açılan bu kavramlara doğru ve anlaşılabilir izahlar getiren yazar, güncelliğini koruyan bu mefhumlar üzerinden üstü örtülü bazı gerçekleri günışığına çıkarıyor. Bu iki seçkin eser de Ötüken Neşriyat tarafından okuyuculara ulaştırıldı.