Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Ağustos 2021

Mazlum Milletler, Tarihten İbret Almalı

Sovyetler Birliği’nin 10 yıl işgaline uğrayan, ardından ABD tarafından 20 yıl sömürülen Afganistan, bir yol ayırımında.

Bugünlerde kardeş Afgan halkı büyük acılar yaşıyor. Emperyalist ülkelerin bir türlü vazgeçemediği bu yoksul ama onurlu Müslüman halk, bugünlerde önemli bir karar arifesinde. Daha önce topraklarını işgal eden ve insanlarını sömüren emperyalist ülkelerin yanında mı yer alacak, yoksa Türkiye gibi mazlum ülkeleri savunan devletlerin safında mı? İşbaşındaki Taliban, Afganistan’daki halk ve aydınları, bakalım bu çetin imtihanı verebilecek mi? Yoksa Rusya ve ABD’den sonra bu sefer de Çin’in hegemonyası altına mı girecekler? Bekleyip göreceğiz. Biz din kardeşlerimize akıl, basiret ve feraset diliyoruz.

Şairlere Kulak Verilmeli

Şairler ileri görüşlü olur, toplumu fikirleriyle aydınlatırlar. Elverir ki sözlerine kulak verilsin, nasihatlerine uyulsun. Mesela İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmed Âkif Ersoy’un şu mısraları ne kadar önemli, doğru ve haklıdır: “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey! / Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi? / ‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye ta’rif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” Âkif’in Safahat’ı baştan sona, tefrika illetine düşen, bölünüp parçalanan ve düşmanlarını sevindirmek bahasına birbirleriyle mücadele eden düşüncesiz Müslümanları ikazlarla doludur. Ama şair bunu kime dinletebilmiş ki? Müslümanlar Mehmed Âkif’e ve diğer İslam âlimlerine hakkıyla kulak verseler ve İttihad-ı İslam’a bağlanabilselerdi bugün bu zillet içinde yaşarlar mıydı, sanmıyorum.

Afgan Heyeti’nden Üstada Ziyaret

Şimdi bir büyük şairden, bir diğer kutlu şairimize geçelim ve üstat Necip Fazıl Kısakürek’in bir hatırasını analım. Bunu Yakup Köse, Star gazetesinde 18 Ağustos 2015 tarihinde yazmıştı, şöyle ki:

“Üstat Necip Fazıl Kısakürek’i, Ruslara karşı yardım toplamak amacıyla Türkiye’ye gelen mücahit Afgan heyeti ziyaret eder. Kendisinden yardım isteyen heyete Üstat elindeki İdeolocya Örgüsü adlı eserini uzatıp, ‘Dilinize çevirip, okutun. Size yapacağım en büyük yardım budur’ der. Heyet ve heyeti Üstad’a getirenler ‘Biz yardım istiyoruz O, eserimi çevirin, diyor’ kızgınlığıyla Üstad’ın yanından ayrılırlar. Üstad’ın ne demek ve ne yapmak istediği, işgalci Ruslar Afganistan’dan kovulup mücahitler birbirini öldürmeye başlayınca ortaya çıkar. Kur’an’a ve sünnete nispetle bir vasıta sistem (fikir) ve ona bağlı olarak bir ahlak anlayışından mahrumluğun getirisi acı tablo dünden bugüne, bizler de içinde olmak üzere değişmiyor.”

Şairler Sultanı’nın hakiki yardımı ne kadar büyük ve yazarımızın hükmü ne derece doğru değil mi? Evet diğer İslam coğrafyalarında olduğu gibi Müslümanlar ne yazık ki her zaman cehaletlerinin cezasını çekiyorlar. Bugün Afganistan’ın hâl-i pürmelâli ve yaşadığı büyük sıkıntılar, işte bu bilgisizlikten, cehaletten, kitaba, ilme ve medeniyete uzak kalışından kaynaklanıyor. 57 ayrı ülkeye sahip olan 1 milyar 700 milyonluk İslam âlemi, İnşallah geçmişte yaşananlardan ibret alır ve ona göre hareket eder, gerçek huzura ve refaha kavuşur. Madem tarihten bahsediyoruz. Öyleyse biraz da okunmasında fayda gördüğümüz bazı tarih kitaplarından kısaca da olsa söz edelim:

Hilafetin Hikâyesi

Prof. Dr. Adnan Demircan, Hilafetin Hikâyesi isimli kitabında halifeliği, İslam dünyasında ortaya çıkmış mühim bir kurum olarak ele alıyor. Eserde, müessesenin tarih boyunca geçirdiği merhaleler vurgulanıyor. Bizde ‘halifelik’ ve ‘sultanlık’ kurumlarının işleyişleri ve temel fonksiyonları üzerinde etraflıca duruluyor. İlk büyük dört halife, Emeviler, Abbasiler, Endülüs Emevileri, Fatımiler, Mısır Abbasileri ve Osmanlılar gibi farklı devletlerde ayakta durmuş halifelik meselesinin ayrıntılı biçimde ele alındığı eserde, tarih boyunca yaşanan problemler ve konuşulan meseleler, ciddi araştırmaların sonucu olarak okuyucuya aktarılıyor. Bir çok kişinin hakkında bilgi sahibi olmadan ulu orta konuştuğu ve peşin hükümlerini serdettiği halifeliği doğru biçimde öğrenmek isteyenler, bu eseri okumalı.

Avrupa’daki Osmanli Şehirleri

Avrupa’daki Osmanlı Şehirleri, Dr. Emrah İstek’in eseri. Burada da 16. ve 17. asırlarda yaşayan seyyahların gözüyle, Estergon-İstanbul güzergâhı üzerindeki ‘Osmanlı Şehirleri’ anlatılıyor. Bilindiği gibi Osmanlı’nın hüküm sürdüğü şehirler, her zaman alaka çekmiş, yerli müellifler kadar yabancı yazarların da ilgi odağı olmuştur. Bilhassa sivil mimari, sosyal hayat, dinî yaşayış ve tasavvuf kültürü, mabetler, vakıflar ve bütünüyle medeniyetimiz ecnebi seyyahların hep dikkatini celp etmiştir. Eserde Avrupa toprakları içinde kalan Osmanlı şehirlerine Batılı seyyahların bakışı, gözlemleri, intibaları ve hatıraları üzerinde duruluyor. Fotoğraflarla da desteklenen kitapta ayrıca, söz konusu şehirler hakkında bilgi de veriliyor.

Almanlar Kudüs’te

Bugün hâlâ İsrail’in saldırılarına maruz kalan ve bütün Müslümanların üzüldüğü Kudüs, geçmişte sadece bir devletin değil bütün Hıristiyanlık dünyasının da gadrine uğramış mazlum şehirdir. Ki bu hayasız akın, bir Haçlı dayanışmasıdır ve bu gözü dönmüş birleşik ordular, Avrupa’dan başlayarak Kudüs’e varıncaya kadar yol üzerindeki bütün Müslüman şehirleri yakıp yıkmış, talan etmiştir. Bugün kanlı FETÖ’nün hain elebaşısı, utanmadan “Haçlılar Müslümanlara ilişmemiştir.” yalanını savurabiliyor. Dr. Gülşen İstek’in kaleme aldığı Almanlar Kudüs’te Haçlı Seferleri’nde Almanlar kitabı bu anlamda aydınlatıcı bir kaynak özelliği taşıyor. Haçlı seferlerinin detaylı anlatıldığı eserde, özellikle Alman Haçlıları üzerinde duruluyor. Papalığın organize ettiği Haçlı yağmacılığına en fazla asker, silah ve para ayıran devletin Almanya oluşu bize şaşırtıcı ve anlamlı geliyor. Üstelik Almanların bu Kudüs tutkusu, uzun süre devam etmiştir.

Osmanlı Eğitim Sistemi

Dr. Gülşen İstek’in bir başka önemli kitabı Avusturya ve Osmanlı Eğitim Sistemi Mukayesesi adını taşıyor. 1774-1824 tarihleri arasındaki dönemi kapsayan kitapta ilk yenileşme sürecinde Avusturya’da tatbik edilen eğitim reformları, aynı devirde Osmanlı Devleti’nde bu sahada yapılan yeniliklerle mukayese edilerek hazırlanmış. Eser, Osmanlı Devleti ve Avusturya arasındaki eğitim sistemlerinin ciddi araştırmalarla mukayese edilmesini temin eden bir ilk kaynak hususiyetini taşıyor. Bu bakımdan, bilhassa eğitimcilerin de dikkatini çekecek bir çalışma olarak önümüzde duruyor.

İslam Terakkiye Mani Midir?

“İslam Terakkiye Mani midir?” sorusu tarih boyunca kasıtlı olarak sorulmuş ve buna cevap aranmıştır. Bilhassa Osmanlı’nın son devirlerinde İslam’ı ve Müslümanları kıyasıya eleştirmek isteyen bazı Batılı yazar ve aydınlar, İslam dininin Müslümanları geri bıraktığı yolunda bir görüşü seslendirmiş ve bu iddialarını tekrarlamışlardır. Batıda bütün dinlere ve kiliseye savaş açan Renan, “İslam ve Bilim” başlıklı konuşmasında İslam’ı ve Müslümanları hedef alır. İddiası ise şudur: İslam ve Araplar, bilim ve felsefenin gelişmesine mani olmuşlardır. Yakın tarihimizin iki önemli aydını olan Cemaleddin Efgani ve Nâmık Kemal’in Renan’a karşı müdafaanameleri ve verdikleri cevaplar da, Prof. Dr. Kadir Canatan’ın hazırladığı İslam Terakkiye Mani midir? adlı bu eserde bulunuyor. İsimlerini andığımız bu dört eser, Beyan Yayınları tarafından neşredildi.

Teşkilât-I Mahsûsa Doğu Afrika’da

Bugün bazı cahiller, Türkiye’nin sınırlarını korumak amacıyla yaptığı bazı askerî harekâtları, “Oralarda bizim ne işimiz var?” sözleriyle eleştirirken, dün ecdadımız kanının son damlasına kadar bulunduğu ve hüküm sürdüğü toprakları korumuş, halkını kollamış, asker yollayıp sahip çıkmıştır. Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda temeli atılan Teşilât-ı Mahsûsa, bu mücadele öne çıkan ve büyük hizmetleri üstlenen çok kıymetli bir müessese. Birinci Dünya Harbi’nin en kesif günlerinde Harbiye Nezareti’ne bağlı resmî bir kurum olan Teşkilât-ı Mahsûsa, savaş boyunca farklı coğrafyalarda gayri nizami harp, istihbarat ve propaganda faaliyetlerini yürütmüştür. Bu çerçevede faaliyet gösterilen alanlardan biri de, Doğu Afrika toprakları. Sudan, Habeşistan ve Somali’deki güçlerle irtibat hâlinde olan Teşkilât-ı Mahsusa mensupları, emperyalist Batı ülkelerine karşı büyük bir mücadeleye girişmişlerdir. Tuğrul Oğuzhan Yılmaz’ın Teşkilât-ı Mahsûsa’nın Doğu Afrika Faaliyetleri kitabı, “Birinci Dünya Savaşı’nda Sudan, Habeşistan ve Somali”deki varlığımızı anlatıyor. İdealist insanlarımızın cansiperane ve destansı direniş hikâyeleri bu eserde dile getiriliyor. Dr. Mehmet Kaan Çalen’in Tarih ve Kimlik adlı eseri ise, “Türklük-Müslümanlık-Osmanlılık” kavramlarına açılım getiriyor. Bilhassa yakın tarihimizde tartışmaya açılan bu kavramlara doğru ve anlaşılabilir izahlar getiren yazar, güncelliğini koruyan bu mefhumlar üzerinden üstü örtülü bazı gerçekleri günışığına çıkarıyor. Bu iki seçkin eser de Ötüken Neşriyat tarafından okuyuculara ulaştırıldı.