Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.97
Gram Altın
2432.92
BIST 100
9770.85
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Mart 2015

Mazlum halkların sesi

"İnsan! Seni savunuyorum; sana karşı!" diyor Nuri Pakdil, bizi tekrar tekrar bir savunmaya çağırarak. İçimizin bir yerlerinde biriktirdiğimiz hırsla ve azimle tüm insanlığı aslında zulme karşı tek yürek olmaya çağırıyor büyük usta.

Sultanbeyli Belediyesi'nin düzenlediği İstanbulensis Şiir Festivali'nin en önemli konukları dünyanın dört bir yanından gelen mazlum halkların şairleriydi. İçimizi yakan coğrafyaların şairleri en gür sedadan acılarını dile getirdiler. Dünyanın duyarsızlığına bu kez de şiirle seslerini duyurmak istediler. Filistin, Irak, Suriye, Kırım, Bosna Hersek, Kosova, Türkistan ve Afganistan'dan gelen şairler tüm coğrafyanın ortak acısına ses oldular.

Dünyada ne yaşanırsa yaşansın, insandır esas olan. Acısını acı bildiğimiz, boynu büküklüğünü içimizin en sağlam yerine koyduğumuz insandır acılarla yüz yüze kalan. Acının tarifi, şekli olmaz. Bir yerde zalim varsa ve zulmünü gözlerimizin içine bakarak gerçekleştiriyorsa orada tüm sınırlar ortadan kalkar. Nasıl ki biz bir vücudun organları gibi olmayı düstur edinmek için çaba sarf ediyoruz, o zaman bütün sınırları aradan kaldırarak mazlumun sesine ses olmamız gerekir.

Şiir, bunun için eşsiz imkanlar sunar bizlere. Şair, duruşuyla yazılan tüm dizelerin önünde göğsünü gere gere durur. Bu yüzdendir ki bizler mazluma ses olan şiirin ipine sımsıkı sarılırız. Mesafeleri aradan kaldırarak kurulan dizeler bir dua niyetine geçer bizim için.

Nuri Pakdil, şükür ki artık hayatımızın tam ortasında yer alıyor. Adının bir yerlerde anılıyor olması bile büyük bir zenginlikken, şimdilerde o öyle bir selamlama ile başlatıyor ki cümlelerini, bizler yıllardır ondan okuduğumuz her dizenin sonuna zeyl olarak ekliyoruz onun mesafeleri aşan sesini. "Antiemperyalist, antikapitalist, antinasyonalist, antisiyonist, antifaşist en önemlisi de antifiravunist bir bilinçle selamlıyorum." derken bir kez daha klas duruşunu gösteriyor insanlığa. Biliyoruz ki zulmün olduğu yerde hep aynı zalimler var. Mazlumun sesini kim kısıyorsa orada aynı karanlık ses gizleniyor. Zalime karşı, esaslı mümin yüreklere ihtiyacımız var.

Kırımlı şair Seyran Süleyman, içimize Kırım havaları sunan konuşmasıyla Kırım'ın mahzunluğunu anlattı İstanbul'da. Bizim nazlı nazlı dalgalanan bayrağımızı görünce; "Bizim bayrağımızı dalgalandırmamız bile yasak." dedi. "Attığımız her adımdan Moskova'nın haberi olmak zorunda." diye de ekledi. Kırım, içimizin en nazlı çocuğu. Buram buram biz kokan toprakların hüznü bile yürekleri yakmaya yetiyor. Cengiz Dağcı'nın Yurdunu Kaybeden Adam'ının Kırım'da günümüzde de yaşandığına şahit oluyoruz.

İlerler zaman/ Kudüs koşusunda/ Ancak anlar/ Çocukların daim önde olduklarını" diyor Nuri Pakdil bir direnişi selamlarken. Acılarla sınana sınana geçiyor zaman. Zalim çok, mazlum hep aynı. Gönlü kırıkların sesini duyurmalı ki şair, şiirin alnı ak olsun. Merhum Erdem Bayazıt'ın çağırısına kulak vererek zalimin zulmünü haykırmalı bir kez daha yüzlerine: "Çıkacağız yola / hesap günü gelince / Yağmur yüzümüze değince / güneş bir mızrak boyu yükselince."

Hayatla mücadeleyi, zulme karşı direnişi savaş meydanlarından yüreklere taşıyan şiirler, mücadeleci ruhun şiirine ayrı bir ses katmaktadır. Şiir, sesi gür bir seslenişi yakaladığı sürece direnişini güçlendirir. Mısralar harp düzenini almalı ki şair zulme karşı bir namlu gibi çevirebilsin dizelerini.

Dünyanın mazlum coğrafyasının en büyük umudu hala bizim topraklar. Biz ayakta olduğumuz müddetçe onların içindeki umut denen kıvılcım canlılığını koruyacak. Bizim sesimiz yükseldikçe onların kalbinden serazat kuşlar havalanmaya devam edecek. Sonsuz bir umut gibi biliyoruz ki; kalbimiz uçsuz bucaksız Asya.

Mustafa UÇURUM

[email protected]