Mazide Bir Teravih!
Nefsin bütün arzularını kıran orucun muhteşemliğini
teravih namazıyla tarihi bir mabette kutlamak istedim. Niyetime karşılık
hisseme düşene de razı olacaktım.
Bütün günüm bu hesaplamalar ile geçerken
hasbi bir davet geldi iftar için. Davete icabet etmek sünnettir kabilinden evet
dedim. Niyetim kabul olmuş gibiydi. Gittiğimiz davette sofra sadeydi. Ama
davetliler sofranın en kıymetli nimetleriydi. Belki de bir daha böyle bir
sofrada buluşmak nasip olmayacaktı.
Tarihi Üsküdar sokaklarından aşağıya doğru inerken bir
anda kendimizi Mihrimah Sultan’ın muhitinde bulduk. Hava hafif meltemliydi.
Denizden gelen esinti bize hoş amedi ediyordu. Yağmur çiselemesi ise müminleri
karşılayan mabedin sevinç göz yaşları gibiydi.
Bir başka görünüyordu Mihrimah Sultan. Bakımsızlığı
tamamen giderilmişti. Sahili döven dalgalara ve orada dolaşan insanlara yeni
inşa edilmiş bir mabed gibi tebessüm eder hale gelmişti. Gerçekten güzellik
bakımı ona çok yakışmıştı.
Büyük bir cuşiş ve aşkla içeriye girdim. Sırtımı duvara
dayadım. Mahur halleriyle Mihrimah Sultana duhul edenleri seyre daldım. Tarihin
derinliğindeki ecdat estetiğinin, medeniyetimizin kadim değerlerinin bu mabede
nasıl yansıdığını anlamak istedim.
Bütün köhne yeni yapılar arasında daha yeni ve güzel
duruyordu bu ulu mabet. Ecdadımdaki estetik duygu ve insani peyzaj ne kadar da
muhteşem bir miras olarak gelmişti bize.
Hiç uyanmak istemezmiş gibi daldım mazinin derinliklerine.
Ve iki sesle birden geldim kendime. Beni bu lahuti halden uyandıran uhrevi ses,
şehadetleri bütün ihtişamıyla dinin temeli olan ve karşılıklı bülbüller gibi
şakıyan ezanındı. Mihrimah’da başlayan o ilahi sese aynı nurani mukabele Valide
Sultan’dan geliyordu. Bu mukabele gibi okunan ezanlar bütün Üsküdar’a ve
sahiline oradan da karşı sahile Ramazan ayının neşesini ve heyecanını
haykırıyordu. Bu davete icabet edenler hızlıca ve kendinden geçmiş bir gelişle
Mihrimah Sultan’ın sinesinde oturuyor ve hakiki sevgiliye gitmek için orayı bir
basamak olarak kullanıyordu.
Ezan bitmesin der gibiydi insanlar. Ama o bitmese huzura
nasıl giderdi ona secde edecek kullar.
Ezan bitmiş cami hınca hınç dolmuştu. Minarelerden gelen
o güzel seslerin bitmesinin hüznüne fırsat verilmedi müezzinler tarafından. Mabedin
içinden namaza çağırış da bir harika idi. Bu müezzin kaimler sanki özel
seslerdi. Bir namaza hazırlayışları vardı ki sesleri harika nerede olduklarıysa
bir muammaydı.
Müezzinlerin ruhu okşayan davudi seslerinin eşliğinde huzura
girdik. Bu lahuti hal bitmesin diye içimizden tam geçirecektik ki o mahcup ve
mahmur simalı hem de edep timsali ses bu defa mihraptan başladı yükselmeye. Bu
ses ve sima sadece meşhur değil aynı zamanda mütevazi ve gayur olan o sesti. Mihraba
girişini seyredince ekrandaki hali hemen gelmişti aklıma. Kur’an’ın değer
verdiği o ses Kur’an’ı yaşayarak okuyanların birincilerindendi.
Ömrümün en deruni ve halveti hallerinden biriydi bu
namaz. Sanki kul ile Allah arasındaki en yüksek nispet olan ibadetin
somutlamasıydı Mihrimah Sultan’daki teravih.
Huzurda olanların ekseriyeti gençlerdi. Hangi tarafıma
baktıysam en yaşı ileri kendimi gördüm. Ümidim bin kat daha yeşerdi.
Mihrimah Sultan’ın bu akşamki güzelliğine erişince simalar
kendinden geçmişti adeta. Namazın bitmesini kimse istemez bir haldeydi. İşte
cami dediğin böyle bir yer olmalı idi.
Dışarıda da bir başka ses vardı. Galiba Galatasaray’ın
şampiyonluk sevincini Mihrimah Sultan’ın eteklerinde kutluyordu insanlar.
Hürmetleri sahil ile cami arasındaki bir sıkışmışlık
haliydi. Öyle sakin ve nazik idi ki bu kutlamalar rahatsız olmasın Mihrimah
Sultan’ının misafirleri der gibi bir hava vardı hallerinde. Hatta bir ara onlar
da kapıldılar Mihrimah Sultanın o lahuti cephesine. Hep bir ağızdan…
Tekbir. Tekbir. Allahuekber. Allahuekber diyerek camiye eşlik ettiler. Oranın
tek hakiminin Mihrimah Sultan olduğunu bütün aleme ilan ettiler. Her ne kadar
Mihrimah Sultan’ın içinde değil idilerse de dışında da değildiler.
Camideki ibadetin azametine gelen dışarıdaki bu latif
hürmet herkesi latif bir tebessüme sevk etti. Bu memleketin insanı hakkında
daima güzel duygular beslenmeli dedirtti.
O akşam Mihrimah Sultan iki ses arasında yine asil
duruşunu sergiledi. Bu ulu mabedin müminlerde bıraktığı izler daha da derinleşti.
Estetik ve cuşişli vedahi huzurda en samimi duruşlu bir
teravih yaşamak isteyen Mihrimah Sultan’a misafir oluyordu. Rabbim mabetlerin
bu güzel halini kıyamete kadar daim kılsın deniliyordu.
Şimdi hüzünlüdür bütün mabetler.