Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Ağustos 2020

Mavi Vatan'a Yazılmış Destanlar

Bugün Türkiye’de “Mavi Vatan” diye yeni bir kavram var. Ülkemizin şüphesiz sadece kara toprakları yok, geniş deniz sınırları da bulunuyor. Şairlerimiz, geçmişten bugüne ‘mavi vatan’ için acaba neler yazmışlar?

Akdeniz’de hareketli ve sıcak haftalar yaşanıyor. Türkiye, haklı bir davada Akdeniz’de deniz gücünü bulunduruyor. “Oruç Reis” adlı gemimiz kendi deniz sınırlarımızda araştırmalar yapıyor. Başta “Batının şımarık çocuğu” Yunanistan olmak üzere bazı ülkeler bundan rahatsız! Ama Türkiye, taviz vermeden haklarına sahip çıkmada kararlı ve cesur.

Muhteşem Destanlar

Gündemin bu en önemli meselesini düşünürken şairlerimizin bu konuda neler yazdıklarını merak ettim. Gördüm ki küçük bir araştırma sonucunda bile geçmişten bugüne birçok şairimiz Mavi Vatan’ımızı anlatan muhteşem destanlar yazmış, muazzam şiirler kaleme almışlardır. Öyleyse onları terennüm etmek için küçük bir yolculuğa çıkalım.

Deryalarda yapılan gazalar, Mehter marşlarımıza da yerleşmiştir. Onlardan biri “Tekbir ve Cenk Marşı”dır. İsmail Hakkı Bey’in bestelediği marştaki şu mısralar bir zikir gibidir:

“Deryada olsa her şey muzaffer,/ Dillerde tekbir Allahu ekber/ Allahu ekber Allahu ekber/ Ordumuz olsun daim muzaffer,/ Rahim Allah, Kerim Allah”

Halk ozanlarımızdan Öksüz Âşık, “Bahriler Deryada Yüzer” isimli şiirinde bizi düşünmeye davet eder:

“Sana olmuş Hak’tan nazar/ Bahriler deryada yüzer/ Şah evinde inleyüp gezer/ Yavrusun kaptın mı geldin”.

Kul Mustafa ise “Ölenimiz Şehit” şiirinde gaza heyecanını anlatır:

“Kalktı yelken eyledi Murad Reis/ Başbaşa düşmana varırım demiş/ Vaktinize hazır olun gaziler/ Ya ser verir ya ser alırım demiş”

Mehmed Âkif Ve Yahya Kemal

Mavi Vatan’ımızla ilgili en güzel şiirlere imza atan iki şairimiz Mehmed Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı’dır.

Âkif, “Çanakkale” şiirinde Marmara Denizi’ne geçmek isteyen düşman gemilerinden bahsederken kazanılan büyük destanın ihtişamını da hepimize hatırlatıyor:

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?/ En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,/ Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya/ Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.”

Yahya Kemal ise “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”nda bizi leventleriyle Akdeniz’de dolaşan Barbaros Hayreddin Paşa’nın âdeta yaşadığı ortama taşıyor: “Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?/ Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!../ Adalar’dan mi? Tunus’dan mi, Cezâyir’den mi? / Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi/ Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;/ O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?”

“Bize Hayreddinli derler”

Denizcilik tarihinin en büyük adı Barbaros Hayreddin deyince hafızalarımıza nakşolan ölümsüz mısraları kim hatırlamaz:

“Deniz üstünde yürürüz,/ Düşmanı arar buluruz,/ Öcümüz komaz alırız/ Bize Hayreddinli derler.”

“Deniz Şairi”miz Ömer Bedrettin Uşaklı’nın “Deniz Hasreti” şiiri şöyle başlar: “Gözümde bir damla su deniz olup taşıyor,/ Çöllerde kalmış gibi yanıyor, yanıyorum./ Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor,/ Başımdaki gökleri bir deniz sanıyorum.”

“Akdeniz’e Doğru” şiirinin şairi olan Uşaklı, “Barbaros Hayrettin” başlıklı şiirinde büyük denizcimizi kahramanlıklarıyla tasvir eder. Deniz zaferini şöyle anlatır:

“Gemiler çarpıyor, bordo bordoya,/ Miğferli cesetler taşıyor dalgalar…/ Dehşetle bakıp, perişan donanmaya,/ Top güllesiyle dövünüp ağlıyor dorya!../ Gemiler ateşlenmiş bordo bordoya.” Şair dile getirdiği devirde yaşamayı diler ve denizler fatihinin yanında levent olmak ister: “Çöllerde, okyanuslarda ünün,/ Bir levent olmak isterdim geminde./ Yıkılmış kale önlerinde sen yürürdün,/ Koca Barbaros’um yaşamak isterdim deminde!../ Seni görmek için.. fetihler görmek için…/ Cengedip deniz safası sürmek için…/ Koca Barbaros’um, yaşamak isterdim deminde!/ Bir levent olmak isterdim geminde.”

Dündar Akünal da “Barbaros’u Okurken” şiirinde geniş ufuklara doğru açılır ve bizi de alıp ardından sürükler:

“Açsa enginlere ruhum ne zaman yelkenini,/ Giyerim cedlerimin hatıralar cepkenini./ Barbaros dağ gibi deryayı yarıp giderken,/ Yüce mazi belirir sıyrılarak tüllerden./ Denizin özlemi estikçe alır gönlümü yel,/ Ey deniz kurdu, derim, ufkuma doğ, gölgeme gel.”

Denizlerimizi, Mavi Vatan’ımızı birçok şairimiz yüreklerinden taşan engin bir sevgiyle dile getirmişlerdir. Cengiz Alpay,

“Tarihî Akış” şiirinde maziye şanlı tarihimizi zaferleriyle anar ve “Preveze denince yalnız Akdeniz değil,/ Karadeniz ve Hazer Denizi’nde kaptanız.” der.

Ceyhun Atuf Kansu,

“Marmara Türküsü”nde küçük denizimizi kuşatan ve kucaklayan unsurlara dikkat çeker: “Marmara benim gülümdür,/ Dalgalı deli gönlümdür,/ Büyülü, mavi gülümdür,/ Açmış vatanın dalında./ Kıyısında at sulamış,/ İstanbul’da gönlü kalmış,/ Kaleler kurup da almış,/ Dedem tarihin yolunda.”

Mustafa Necati Karaer, “Akdeniz, yüzümüze masmavi güler” der bir şiirinde. Attilâ İlhan ise “Deniz Kasidesi” yazar.

Hamasi şiirlerimizle alakalı kıymetli eserler hazırlayan Fahri Ersavaş,

“Kıbrıs Destanı”nda Barbaros’u şöyle anar: “Barbaros’un soyu köle olamaz,/ Onun aziz ruhu Akdeniz’dedir./ Türk ülkelerine düşman dolamaz,/ Dünyada yiğitlik, mertlik bizdedir;/ Barbaros’un ruhu Akdeniz’dedir.”

Her şair farklı bir pencereden bakar Mavi Vatan’a. Akdeniz deyince herkes gibi Coşkun Ertepınar da Barbaros’u hatırlar ve “Uyanan Akdeniz”de Akdeniz’de uyanan tabiatı tasvir eder:

“Fâtih’lerin, Barbaros’ların torunları/ Uykudayken cümle kuşlar, balıklar,/ Uykudayken Yeşilada’yı çevreleyen kayalıklar,/ Akdeniz’i uyandırdılar bir seher vakti…”

Mavi Vatan derken Akdeniz de dahildir buna, Karadeniz de… Ege Denizi de sayılır, Marmara Denizi de… Ali ulvi Elöve “Karadeniz Marşı” ile bu engin mavi suya seslenir ve kendisini tanıtırken Barbaros Hayreddin’in çocukları olduğunu söyler: “Karadeniz, Karadeniz!/ Gelen düşman değil, biziz/ Yarım asır beklediğin/ Barbaros’un hafidiyiz./ Onun sana selâmı var,/ Diyor: Düşmanın ne canı var!/ Kovsun onu sularından,/ Orada Türk sancağı var.” Elöne’nin bu güzel şiiri, Muhlis Sabahaddin Ezgi tarafından bestelenmiş ve Mehter Marşları arasında okunagelmiştir.

“Çırpınırdın Karadeniz”

Şüphesiz Karadeniz deyince hepimizin hemen gönlüne dolan ve zihinlerimizde uyanan eser, Azerbaycan Türkü şairimiz Ahmed Cevad’ın “Karadeniz Marşı”dır. Azerbaycan Milli Marşı’nın da şairi olan Ahmed Cevad, Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’de olduğu zamanlarda bu muhteşem esere imza atmıştır. Mükemmel bir şekilde bestelenen eser, hem Azerbaycan’da hem de Türkiye’de çok sevilmekte ve dinlenmektedir. Millî benliğimizdeki coşku ve heyecanı yansıtan bu mısralar, bize bizi anlatıyor:

“Çırpınırdın Karadeniz/ Bakıp Türk’ün bayrağına/ Ah ölmeden bir görseydim/ Düşebilsem toprağına/ Sırmalar sarsam koluna/ İnciler dizsem yoluna,/ Fırtınalar dursun yana/ Yol ver Türk’ün bayrağına/ Ayrı düştüm dost elinden/ Yıllar var ki çarpar sinem/ Vefâlı Türk geldi yine/ Selâm Türk’ün bayrağına/ Kafkaslar’dan esen yeller/ Şimdi sana selam söyler/ Olsun bütün Turan eller/ Kurban Türk’ün bayrağına/ Kafkaslar’dan aşacağız/ Türklüğe şan katacağız/ Türk’ün şanlı bayrağını/ Turan elde asacağız.”

Fırtınalar Kahramanı Yiğitler

Şairlerimiz sadece kara zaferlerini yazmakla kalmamıştır. Deniz destanlarını da unutmamış, şiirleriyle gelecek nesillere bunları armağan etmişlerdir. Bekir Sıtkı Erdoğan, “Deniz Fatih’lere karşı duramaz” derken Enis Behiç Koryürek de “Gemiciler” şiirinde

“Biz dalgalar, fırtınalar kahramanı yiğitleriz./ Ufuklardan ufuklara haber sorar, gezeriz.” diye başlar ve şöyle bitirir: “Nağmelerin yorulmayan dalgalardan bahtiyar,/ Gönderelim bu âhengi o sevgili yurda kadar…”

Yusuf Ziya Ortaç, “Akdeniz’e” şiirinde denizi mavi atlasa benzetir: “Rüzgârlarla atbaşı yarış etti bu akın,/ Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın!/ Akdeniz, ayakları altında ordumuzun,/ Mavi bir atlas gibi serilmişti upuzun” Ortaç gibi bir başka Beş Hececi şairimiz olan Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Levendler” dörtlüğünde ise “Han Duvarları” şairinin hayalini ve hasretini görürüz: “Bağlıdır can gibi, canan gibi rü’yalarına;/ Tanırız Barbaros evlâdı deniz kurtlarını,/ Kara toprakta, hazır, diz boyu nimet varken,/ Mavi deryaya çıkarlar bırakıp yurtlarını.”

“Gemici” adlı şiiri bulunan Mehmet Emin Yurdakul’un “Barbaros”u şu mısralarla başlar: “O vakitler demiştin ki, ey Hayreddin, ey Hızır!/ ‘Müslümanlık kardaşlıktır, Garb’ı Şarklı yapmaktır’;/ Haydi sedef kumsallara yelkenlerin açılsın;/ Ay yıldızlı bayrakların gölgeleri saçılsın.”

Dualarımız Mehmetçik’le

Gemilerimiz Akdeniz’de. Aklımız da, yüreğimizde orda. Dualarımız ise her zaman olduğu gibi Mehmetçik’le birlikte. Mavi Vatan’ı korumak Türkiye topraklarını muhafaza etmekle eşdeğer. Bu konuda farklı düşünen şükürler olsun ki yok. Zira Akdeniz’de olamazsak Kıbrıs’ta da duramayız. İstanbul’u da, Edirne’yi de, Erzurum’u da, Diyarbakır’ı da koruyamayız. Öyleyse aklı başında olan her ülke, bugünlerde Türkiye’nin haklı davasında yanında olmak mecburiyetindedir. İnsanlığın ortak aklı ve vicdanı bunu gerektirir. Aksi takdirde geçmişte Akdeniz’i bir “Osmanlı/Türk Gölü” yapanlar, “Mavi Vatan”larını da cansiperane korumasını bilirler.

Son olarak, okul ders kitaplarında “Akdeniz Kıyılarında” şiirini okuduğumuz Sâmih Rifat’ın sesine kulak verelim: “Yaslı gittim şen geldim;/ Aç koynunu, ben geldim./ Bana bir yudum su ver,/ Çok uzak yerden geldim./ Korkma açıl şen yurdum,/ Dağlara ordu kurdum./ Açık denizlerine/ Süngümle kilit vurdum./ Rüzgârlardan atım var;/ Şimşekten kanadım var;/ Göğsümde al yazılı/ Gazilik beratım var!/ Rüzgâr bana at oldu;/ Şimşekler kanat oldu;/ Eğilin gökler dedim,/ Bulutlar kat kat oldu./ Irmaklar gibi taştım;/ Yalçın kayalar aştım./ Hakk’a şükürler olsun,/ Geldim, sana ulaştım./ Varsın yansın ocağım/ Kurtuldu al sancağım/ Bayrağımın altında / Ben hür yaşayacağım.”