Mavi Vatan'a Yazılmış Destanlar
Bugün Türkiye’de “Mavi Vatan” diye yeni bir kavram var. Ülkemizin şüphesiz sadece kara toprakları yok, geniş deniz sınırları da bulunuyor. Şairlerimiz, geçmişten bugüne ‘mavi vatan’ için acaba neler yazmışlar?
Akdeniz’de hareketli ve sıcak
haftalar yaşanıyor. Türkiye, haklı bir davada Akdeniz’de deniz gücünü
bulunduruyor. “Oruç Reis” adlı gemimiz kendi deniz sınırlarımızda araştırmalar
yapıyor. Başta “Batının şımarık çocuğu” Yunanistan olmak üzere bazı ülkeler
bundan rahatsız! Ama Türkiye, taviz vermeden haklarına sahip çıkmada kararlı ve
cesur.
Muhteşem Destanlar
Gündemin bu en önemli
meselesini düşünürken şairlerimizin bu konuda neler yazdıklarını merak ettim.
Gördüm ki küçük bir araştırma sonucunda bile geçmişten bugüne birçok şairimiz
Mavi Vatan’ımızı anlatan muhteşem destanlar yazmış, muazzam şiirler kaleme
almışlardır. Öyleyse onları terennüm etmek için küçük bir yolculuğa çıkalım.
Deryalarda yapılan gazalar,
Mehter marşlarımıza da yerleşmiştir. Onlardan biri “Tekbir ve Cenk Marşı”dır.
İsmail Hakkı Bey’in bestelediği marştaki şu mısralar bir zikir gibidir:
“Deryada olsa her şey
muzaffer,/ Dillerde tekbir Allahu ekber/ Allahu ekber Allahu ekber/ Ordumuz
olsun daim muzaffer,/ Rahim Allah, Kerim Allah”
Halk ozanlarımızdan Öksüz Âşık,
“Bahriler Deryada Yüzer” isimli şiirinde bizi düşünmeye davet eder:
“Sana olmuş Hak’tan
nazar/ Bahriler deryada yüzer/ Şah evinde inleyüp gezer/ Yavrusun kaptın mı
geldin”.
Kul Mustafa ise “Ölenimiz
Şehit” şiirinde gaza heyecanını anlatır:
“Kalktı yelken eyledi Murad
Reis/ Başbaşa düşmana varırım demiş/ Vaktinize hazır olun gaziler/ Ya ser verir
ya ser alırım demiş”
Mehmed
Âkif Ve Yahya Kemal
Mavi Vatan’ımızla ilgili en
güzel şiirlere imza atan iki şairimiz Mehmed Âkif Ersoy ve Yahya Kemal
Beyatlı’dır.
Âkif, “Çanakkale” şiirinde
Marmara Denizi’ne geçmek isteyen düşman gemilerinden bahsederken kazanılan
büyük destanın ihtişamını da hepimize hatırlatıyor:
“Şu Boğaz harbi nedir? Var mı
ki dünyada eşi?/ En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,/ Tepeden yol bularak
geçmek için Marmara’ya/ Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.”
Yahya Kemal ise “Süleymaniye’de
Bayram Sabahı”nda bizi leventleriyle Akdeniz’de dolaşan Barbaros Hayreddin
Paşa’nın âdeta yaşadığı ortama taşıyor: “Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?/
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!../ Adalar’dan mi? Tunus’dan mi,
Cezâyir’den mi? / Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi/ Yeni doğmuş aya
baktıkları yerden geliyor;/ O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?”
“Bize Hayreddinli derler”
Denizcilik tarihinin en büyük
adı Barbaros Hayreddin deyince hafızalarımıza nakşolan ölümsüz mısraları kim
hatırlamaz:
“Deniz üstünde yürürüz,/
Düşmanı arar buluruz,/ Öcümüz komaz alırız/ Bize Hayreddinli derler.”
“Deniz Şairi”miz Ömer
Bedrettin Uşaklı’nın “Deniz Hasreti” şiiri şöyle başlar: “Gözümde bir
damla su deniz olup taşıyor,/ Çöllerde kalmış gibi yanıyor, yanıyorum./ Bütün
gemicilerin ruhu bende yaşıyor,/ Başımdaki gökleri bir deniz sanıyorum.”
“Akdeniz’e Doğru” şiirinin
şairi olan Uşaklı, “Barbaros Hayrettin” başlıklı şiirinde büyük denizcimizi
kahramanlıklarıyla tasvir eder. Deniz zaferini şöyle anlatır:
“Gemiler çarpıyor, bordo
bordoya,/ Miğferli cesetler taşıyor dalgalar…/ Dehşetle bakıp, perişan
donanmaya,/ Top güllesiyle dövünüp ağlıyor dorya!../ Gemiler ateşlenmiş bordo
bordoya.” Şair dile getirdiği devirde yaşamayı diler ve denizler fatihinin
yanında levent olmak ister: “Çöllerde, okyanuslarda ünün,/ Bir levent olmak
isterdim geminde./ Yıkılmış kale önlerinde sen yürürdün,/ Koca Barbaros’um
yaşamak isterdim deminde!../ Seni görmek için.. fetihler görmek için…/ Cengedip
deniz safası sürmek için…/ Koca Barbaros’um, yaşamak isterdim deminde!/ Bir
levent olmak isterdim geminde.”
Dündar Akünal da “Barbaros’u
Okurken” şiirinde geniş ufuklara doğru açılır ve bizi de alıp ardından
sürükler:
“Açsa enginlere ruhum ne zaman
yelkenini,/ Giyerim cedlerimin hatıralar cepkenini./ Barbaros dağ gibi deryayı
yarıp giderken,/ Yüce mazi belirir sıyrılarak tüllerden./ Denizin özlemi
estikçe alır gönlümü yel,/ Ey deniz kurdu, derim, ufkuma doğ, gölgeme gel.”
Denizlerimizi, Mavi Vatan’ımızı
birçok şairimiz yüreklerinden taşan engin bir sevgiyle dile getirmişlerdir.
Cengiz Alpay,
“Tarihî Akış” şiirinde maziye
şanlı tarihimizi zaferleriyle anar ve “Preveze denince yalnız Akdeniz değil,/
Karadeniz ve Hazer Denizi’nde kaptanız.” der.
Ceyhun Atuf Kansu,
“Marmara Türküsü”nde küçük denizimizi
kuşatan ve kucaklayan unsurlara dikkat çeker: “Marmara benim gülümdür,/ Dalgalı
deli gönlümdür,/ Büyülü, mavi gülümdür,/ Açmış vatanın dalında./ Kıyısında at
sulamış,/ İstanbul’da gönlü kalmış,/ Kaleler kurup da almış,/ Dedem tarihin
yolunda.”
Mustafa Necati Karaer,
“Akdeniz, yüzümüze masmavi güler” der bir şiirinde. Attilâ İlhan ise “Deniz
Kasidesi” yazar.
Hamasi şiirlerimizle alakalı
kıymetli eserler hazırlayan Fahri Ersavaş,
“Kıbrıs Destanı”nda Barbaros’u
şöyle anar: “Barbaros’un soyu köle olamaz,/ Onun aziz ruhu Akdeniz’dedir./ Türk
ülkelerine düşman dolamaz,/ Dünyada yiğitlik, mertlik bizdedir;/ Barbaros’un
ruhu Akdeniz’dedir.”
Her şair farklı bir pencereden
bakar Mavi Vatan’a. Akdeniz deyince herkes gibi Coşkun Ertepınar da Barbaros’u
hatırlar ve “Uyanan Akdeniz”de Akdeniz’de uyanan tabiatı tasvir eder:
“Fâtih’lerin, Barbaros’ların
torunları/ Uykudayken cümle kuşlar, balıklar,/ Uykudayken Yeşilada’yı
çevreleyen kayalıklar,/ Akdeniz’i uyandırdılar bir seher vakti…”
Mavi Vatan derken Akdeniz de dahildir
buna, Karadeniz de… Ege Denizi de sayılır, Marmara Denizi de… Ali ulvi Elöve
“Karadeniz Marşı” ile bu engin mavi suya seslenir ve kendisini tanıtırken
Barbaros Hayreddin’in çocukları olduğunu söyler: “Karadeniz, Karadeniz!/ Gelen
düşman değil, biziz/ Yarım asır beklediğin/ Barbaros’un hafidiyiz./ Onun sana
selâmı var,/ Diyor: Düşmanın ne canı var!/ Kovsun onu sularından,/ Orada Türk
sancağı var.” Elöne’nin bu güzel şiiri, Muhlis Sabahaddin Ezgi tarafından
bestelenmiş ve Mehter Marşları arasında okunagelmiştir.
“Çırpınırdın
Karadeniz”
Şüphesiz Karadeniz deyince
hepimizin hemen gönlüne dolan ve zihinlerimizde uyanan eser, Azerbaycan Türkü
şairimiz Ahmed Cevad’ın “Karadeniz Marşı”dır. Azerbaycan Milli Marşı’nın da
şairi olan Ahmed Cevad, Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’de olduğu zamanlarda bu
muhteşem esere imza atmıştır. Mükemmel bir şekilde bestelenen eser, hem
Azerbaycan’da hem de Türkiye’de çok sevilmekte ve dinlenmektedir. Millî
benliğimizdeki coşku ve heyecanı yansıtan bu mısralar, bize bizi anlatıyor:
“Çırpınırdın Karadeniz/ Bakıp
Türk’ün bayrağına/ Ah ölmeden bir görseydim/ Düşebilsem toprağına/ Sırmalar
sarsam koluna/ İnciler dizsem yoluna,/ Fırtınalar dursun yana/ Yol ver Türk’ün
bayrağına/ Ayrı düştüm dost elinden/ Yıllar var ki çarpar sinem/ Vefâlı Türk
geldi yine/ Selâm Türk’ün bayrağına/ Kafkaslar’dan esen yeller/ Şimdi sana
selam söyler/ Olsun bütün Turan eller/ Kurban Türk’ün bayrağına/ Kafkaslar’dan
aşacağız/ Türklüğe şan katacağız/ Türk’ün şanlı bayrağını/ Turan elde
asacağız.”
Fırtınalar
Kahramanı Yiğitler
Şairlerimiz sadece kara
zaferlerini yazmakla kalmamıştır. Deniz destanlarını da unutmamış, şiirleriyle
gelecek nesillere bunları armağan etmişlerdir. Bekir Sıtkı Erdoğan, “Deniz
Fatih’lere karşı duramaz” derken Enis Behiç Koryürek de “Gemiciler”
şiirinde
“Biz dalgalar, fırtınalar
kahramanı yiğitleriz./ Ufuklardan ufuklara haber sorar, gezeriz.” diye başlar
ve şöyle bitirir: “Nağmelerin yorulmayan dalgalardan bahtiyar,/ Gönderelim bu
âhengi o sevgili yurda kadar…”
Yusuf Ziya Ortaç, “Akdeniz’e”
şiirinde denizi mavi atlasa benzetir: “Rüzgârlarla atbaşı yarış etti bu akın,/
Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın!/ Akdeniz, ayakları altında
ordumuzun,/ Mavi bir atlas gibi serilmişti upuzun” Ortaç gibi bir başka Beş
Hececi şairimiz olan Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Levendler” dörtlüğünde ise “Han
Duvarları” şairinin hayalini ve hasretini görürüz: “Bağlıdır can gibi, canan
gibi rü’yalarına;/ Tanırız Barbaros evlâdı deniz kurtlarını,/ Kara toprakta,
hazır, diz boyu nimet varken,/ Mavi deryaya çıkarlar bırakıp yurtlarını.”
“Gemici” adlı şiiri bulunan Mehmet
Emin Yurdakul’un “Barbaros”u şu mısralarla başlar: “O vakitler demiştin
ki, ey Hayreddin, ey Hızır!/ ‘Müslümanlık kardaşlıktır, Garb’ı Şarklı
yapmaktır’;/ Haydi sedef kumsallara yelkenlerin açılsın;/ Ay yıldızlı
bayrakların gölgeleri saçılsın.”
Dualarımız
Mehmetçik’le
Gemilerimiz Akdeniz’de. Aklımız
da, yüreğimizde orda. Dualarımız ise her zaman olduğu gibi Mehmetçik’le
birlikte. Mavi Vatan’ı korumak Türkiye topraklarını muhafaza etmekle eşdeğer.
Bu konuda farklı düşünen şükürler olsun ki yok. Zira Akdeniz’de olamazsak
Kıbrıs’ta da duramayız. İstanbul’u da, Edirne’yi de, Erzurum’u da, Diyarbakır’ı
da koruyamayız. Öyleyse aklı başında olan her ülke, bugünlerde Türkiye’nin
haklı davasında yanında olmak mecburiyetindedir. İnsanlığın ortak aklı ve
vicdanı bunu gerektirir. Aksi takdirde geçmişte Akdeniz’i bir “Osmanlı/Türk
Gölü” yapanlar, “Mavi Vatan”larını da cansiperane korumasını bilirler.
Son olarak, okul ders
kitaplarında “Akdeniz Kıyılarında” şiirini okuduğumuz Sâmih Rifat’ın sesine
kulak verelim: “Yaslı gittim şen geldim;/ Aç koynunu, ben geldim./ Bana bir
yudum su ver,/ Çok uzak yerden geldim./ Korkma açıl şen yurdum,/ Dağlara ordu
kurdum./ Açık denizlerine/ Süngümle kilit vurdum./ Rüzgârlardan atım var;/
Şimşekten kanadım var;/ Göğsümde al yazılı/ Gazilik beratım var!/ Rüzgâr bana
at oldu;/ Şimşekler kanat oldu;/ Eğilin gökler dedim,/ Bulutlar kat kat oldu./
Irmaklar gibi taştım;/ Yalçın kayalar aştım./ Hakk’a şükürler olsun,/ Geldim,
sana ulaştım./ Varsın yansın ocağım/ Kurtuldu al sancağım/ Bayrağımın altında /
Ben hür yaşayacağım.”