Mavi Marmara'yı unutmayacağız
Hareketin adı
Mavi Marmara, diğer adıyla Gazze Özgürlük Filosu. Amacı evrensel değerleri
yücelten barış girişimi. Akdeniz'in mavi suları ve Mavi Marmara gemisi
birbirine çok yakışmıştı. Mavilikler içinde bir mavi. Bu mavi hülyaları
karartan Yahudiler, daha doğrusu lanetlenmiş İsrail devleti Akdeniz’i, Mavi
Marmara’nın mavi rengini kırmızı kan gölüne çevirmişti.
Bundan tam 12
yıl önce 31 Mayıs 2010’da Gazze’ye insanî yardım götüren ve “Rotamız Filistin,
Yükümüz Özgürlük” sloganıyla yola çıkmıştı. Mavi Marmara gemisi ve beraberindeki diğer
gemilerle birlikte Gazze’ye varmadan İsrail’in saldırısına uğramıştı. Yolcular, Mavi Marmara gemisinde olduğu için
asıl saldırı sabaha karşı bu gemiye yapılmış, önce sis ve ses bombaları atılmış
ve ardından hedef gözetmeksizin ateş açılmıştı.
Geriye tam bir
yıkım ve İsrail’in vahşet manzaralarına bir yeni tablo daha eklenmişti.
Saldırıda 9 Türk vatandaşı-yardım gönüllüsü hayatını kaybetmiş. Elliden fazla
gönüllü ise yaralanmıştı. Yine bu vahşetten dört yıl sonra İsrail saldırısı
sonucu bitkisel hayata giren Uğur Süleyman Söylemez’in dört yıl sonra vefat
etmesiyle şehit sayısı ona çıkmıştı.
Mavi Marmara
gemisinde yaşananları anlatan Mavi Marmara gazisi Eğitimci-yazar Cemal Yılmaz,
geçtiğimiz hafta Urfa’da İHH’nın düzenlediği bir programda Urfalılar’a Mavi
Marmara ve Gazze Özgürlük filosunun amacını ve İsrail’in saldırılarını anlattı.
Cemal Yılmaz Hocanın anlattıklarının canlı şahidi olarak Urfa’dan özgürlük
filosuna katılan yardım gönüllülerinden ve aynı zamanda gazi olan Eyyüp Yaşar
ve Cevdet Ökenek de birer konuşma yaptılar. İHH Urfa il başkanı Behçet Atilla
da Mavi Marmara gazisiydi. Onun da konuşmaları o günün manzarasını
salondakilere yaşatmıştı. Gazze için yol açık hareketiyle daha önce karayoluyla
Gazze’ye giden Urfa İHH başkan yardımcı Av. Ali Acar da Gazze için, Filistin
için, Kudüs için yirmi yıl önce hayal ettiklerimizin bugün ilk defa
gerçekleştirebilecek inanca sahip olduklarını dile getirdi. Bunun için Mavi
Marmara hareketi gibi hareketleri sürekli gündemde tutmak ve bu gibi
hareketleri yaşanabilir kılmak gerekir, demişti.
Eğitimci-yazar
Cemal Yılmaz, programın yapılacağı günün sabahındap Urfa’ya varmıştı. Bana
göndermiş olduğu mesajda Urfa’da görüşelim demişti. Program akşam vakti
olacaktı. Gün boyu dersim olduğundan hocamızla ilgilenememiştim. Hoca’nın
program öncesinde Harran’a da gideceğini öğrenince Harran’da eski
öğrencilerimden şimdi Harran kazı ekibinde arkeolog olan öğrencim İbrahim
Yılmaz’ı aramış, hocamız ile ilgilenmesini rica etmiştim. Öğrencimizin başka
bir programı olduğundan Cemal Yılmaz hocamız Harran’da rutin bir ziyaret
gerçekleştirmişti. Cemal Yılmaz Hoca Harran’dan Urfa’ya dönerken yine beni
aramış, oradaki gezisi hakkında bilgi vermişti. Aslında Cemal Yılmaz Hoca’nın
Harran Ulu Cami içerisine girmesini orada İslam’ın eşsiz komutanı Selahaddin
Eyyubî’nin hatırasını yaşamasını istemiştim. Çünkü Salahaddin Eyyubî, Harran
Ulu Cami’de son Cuma namazını kılar ve ordusuyla beraber Kudüs üzerine buradan
harekâta başlar. Bir nevi Harran Kudüs’ün fethinin, Filistin’in tekrar
küffardan geri alınışının bir sembolüdür.
Bugün bizim
hayallerimiz Harran Ulu Cami’nin tekrar ayağa kalkması ve Filistin’in Batı
Şeria, Doğu Şeria, Gazze ve Kudüs’ü ile tekrar kıyama kalkmasıdır. Cemal Yılmaz
hocaya bu bilgileri aktardığımda kendisi çok duygulanmış, inşallah başka zaman
sadece Harran’ı, Ulu Camiyi ziyaret için geleceklerini ve burada Hz. İbrahim’in
evinin olduğu bölgeyi, toprak altından yeni çıkartılan ilk İslam çarşısı, ilk
İslam hamamı, ilk İslam medresesi ve Harranlı âlimlerin ayaklarını suyuna
koyarak kitap okudukları ilk İslam havuzunu ziyaret edeceklerini söylemişlerdi.
Bu Hususta Harran kazı başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal Hoca ile görüşüp güzel bir
program icra edeceğimizi dile getirdiydim.
Bu düşüncelerle
akşam programında Cemal Yılmaz hocayı dinlemiştim. Cemal Yılmaz hoca, seyahatini
tâ İstanbul-Sarayburnu limanından bir belgesel tarzında anlattı. Onun bu
anlatımı karşısında duygulanan insanlar, tekbir getirerek Allah u Ekber
sesleriyle kestiler. Salon, duygu yüklü manzaralara gark olmuştu.
Cemal Yılmaz
hoca bazen sosyoljik bazen psikolojik olgulara-olaylara da vurgu yapıyordu.
Mesela onun Antalya için anlattığı olay çok ilginçti. Hepimizin gözünde
Antalya, bugün deniz, eğlence, açık saçık kadınların-erkeklerin gezdiği bir
şehir olarak görülmüştür. Fakat Mavi Marmara ve Gazze Özgürlük filosuna bağlı
diğer gemilerin uğradığı Antalya limanında başta Cemal Yılmaz hocanın fikri ve
sonra da hepimizin fikri çok değişmişti. Orada asıl Antalyalı olan yörük
kadınların yaptığı bazlamalar, yemekler, meşrubatlar ve en önemlisi de Gazze
için okunan Kuran-ı kerim ve dilen dualar Antalya’nın gerçek yüzünü
göstermişti. Gazze’ye giderken Antalya’nın da Müslüman bir şehir olduğunu
öğrenmek ne güzel.