Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
35.05
Gram Altın
2458.85
BIST 100
9809.64
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Haziran 2022

Mavi Marmara'dan "Sinyal" var

mavi marmara (2)_d11bf31228899b9c1a8398e859671ee7.jpg

Bazı an ve olaylar vardır unutulmaz; unutturulmaz.

NOKTA.

Vakit gelmiş Mavi Marmara Gemisi dinleri, dilleri, renkleri, ülkeleri ayrı bir avuç aktivist “Rotamız Gazze Yükümüz İnsani Yardım Konvoyu”yla dünyanın en büyük açıkhava hapishanesine çevrilen Gazze’ye nefes olmak için İstanbul’dan demir almıştı.

Siyonist İsrail, Mescid-i Aksa’ya, Gazze’ye bomba yağdırırken sivil inisiyatif olarak mustazaflara yardım için yola çıkan iyilik gemisi Mavi Marmara’ya binen bir avuç insan, zalim İsrail’in karşısına inanç, vicdan ve adaletin sesi olarak çıkmak için sabırsızlanıyordu.

Tarihler 31 Mayıs 2010 Pazartesi gününü gösterirken Akdeniz’in uluslarası sularında seyreden Mavi Marmara’nın etrafı gecenin karanlığında ansızın İsrail gemi, zodyak ve helikopterleri tarafından sarılıyordu. Siyonist İsrail 1948 yılından beri Filistin’de sürdürdüğü katliamların bir benzerini Akdeniz’deki uluslararası sularında seyreden Mavi Marmara’ya taşıyordu. Bir kez daha, yine, yeniden katil olduğunu dünyanın gözünün içine baka baka gösteriyordu.

İsrail gerçekleştirdiği insanlık dışı eylemlerini belgesel ve filmlerle uluslararası arenada manipüle ederken, Türkiye’de derin bir sessizlik hakimdi. Bu uzun sessizlik nihayet Mavi Marmara’nın 10. yılında İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın 2020 yılını “Mavi Marmara Yılı” ilân etmesiyle “Sinyal” vermeye başladı. Yapımcılığını Yavuz Yıldırım’ın, yönetmenliğini Recep Köse’nin, görüntü yönetmenliğini Celal Topçu’nun, müziğini Yüzel Arzen’in, kurgusunu ise Sefa Yumuşak’ın yaptığı 19 dakikalık kısa film 2020’de yurtdışında festival turuna çıktı. Çekimleri İstanbul’da oluşturulan bir platoda gerçekleştirilen “Sinyal”in gösterimi her ne kadar Kovid-19 Pandemisi sürecine denk gelse de katıldığı festivallerde 4 ödüle layık görüldü.

Sinyal”, 17 Haziran günü Beyoğlu Atlas 1948 Sineması’nda düzenlenen galayla bir kez daha Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıyı davetli ve aktivistlerin huzurunda beyaz perdeye yansıttı.

*

Karanlık bir gece...

Mavi Marmara’nın reji odası havadan helikopter, denizden gemi ve zodyakların saldırısıyla âdeta abluka altındaki Filistin’e andırıyor...

Saniyeler, dakikalar ilerledikçe gerginlik yerini İsrail askerlerinin adres sormayan kurşun, ses ve sis bombalarına bırakıyor...

Dünya televizyonlarıyla bağlantı sağlamak için kurulan canlı yayın sisteminin sinyali kesiliyor...

Stres ve panik zirvede...

Yayın ekibinden birileri, “Şerefsizler uzayı bile işgal etmişler...” isyanıyla feryat ederken, birileri İsrail tarafından engellenen yayını tekrar başlatmak için yedek frekansı devreye sokmaya çalışıyor...

Reji odasında bunlar olurken, dışarıda ise kimisi hanımının kucağında şehadet şerbeti içiyor, kimisi de ağır yaralı bir halde tevhidi haykırıyor...

Ve olağanüstü gayretler sonucu “Sinyal” yeniden alınıp dünyayla iletişime geçiliyor.

Sabaha doğru kontrolü ele geçiren İsrail askerler reji odasının kapısını kırıp içeri girdiklerinde kendilerini ekranda görünce şoka girerek bütün ekranları tarıyor...

Bütün kayıp ve acılara rağmen Filistin’in, Gazze’nin ve Kudüs’ün dünyayla kesilmiş “Sinyal”i yeniden sağlanıyor.

*

Filmde, Filistin’de yaşanan ne varsa, Mavi Marmara’da da aynısının yaşandığı reji odasından orjinal ses ve görüntülerle harmanlanarak verilmiş. İşlenen cinayetler, zulümler, zorbalıklar ve katliamlar gözler önüne serilmiş. İsrail’in Filistin’de nasıl bir katliam gerçekleştirdiğinin ve İsrail’in bu katliamın dünya tarafından duyulmaması için nasıl bir karartma ve manipülasyon uyguladığı vurgulanmaya çalışılmış. Özelde Gazze’nin genelde ise Filistin’in kuşatılmışlığının bölgede uygulanan abluka ve ambargonun sembolik hâli ortaya konulmuş.

Sinyal”, görüntüler eşliğinde bir taraftan gerçek anlamda bölgede neler yaşandığının anlaşılması açısından izleyiciye psikolojik olarak empati imkânı sunarken, diğer taraftan Mavi Marmara’nın ortaya koyduğu misyonla en sıkıntılı anlarda bile umuda açılan kapının bulunduğu vurgusunu işliyor.

Bu kısa film “unutmadık; unutturmayacağız” mesajının yanında, İslâm dünyasının 200 yıldır yaşadığı krize, felakete, yok oluş sürecine, zulme, köleliğe simgesel bir projeksiyon tutuyor. Mademki travmatik bir sürecin ortasındayız, o halde derdimizi anlatmak için sinemanın gücünü daha çok kullanmalıyız.