Maudie Mutlu Olmayı Nasıl Başardı?
Kendini geliştirmek isteyenlerin bazı filmleri izlemesini öneririm. Böyle filmleri keşfettikçe ve fırsat buldukça izlemeye çalışırım. Geçen gün Maudie adlı filmi izledim. Film, duygusal ve dramatik yönüyle kendini izlettiriyor. Filmde İskoçyalı bir kadının bir evde hizmetçi olarak çalışırken bir yandan yeteneklerini geliştirerek nasıl toplumun sevilen bir figürü haline geldiği anlatılıyor. Kanadalı sanatçı Maud Lewis'in gerçek hayatını anlatan biyografik yapımın baş rollerinde ünlü oyuncular Ethan Hawke ve Sally Hawkins yer almış.
Özetle hasta birinin hayata
tutunması, mutlu olması ve başarı öyküsü anlatılmakta.
Acılarla
dolu
Maud Lewis'in (Dowley) hayat hikâyesi ilginç. Acılarla dolu bir
hayat! Bir defa önemli (kronik) sağlık sorunlarını hep hissetmiş.
Kahramanımızın doğumundan sonra anne ve babası bir sorun olduğunu anlar ve
doktorlara götürülen çocuklarının Romatoid artrit hastası olduğu
anlaşılacaktır. Babası ve annesi çok iyi bakarlar ve zor olan hayatı onlarla
birlikte daha kolay olacaktır. Fakat bir gün anne ve babasını kaybeden Maud
Dowley erkek kardeşi ile birlikte kalacak ona tutunmaya çalışacaktır.
Oturdukları ev erkek kardeşine kalınca oda yaptığı büyük borçlardan sonra evin
satılmasına engel olamayacaktır. Maud Dowley ise bu haliyle çalışması
gerektiğini anlayacaktır.
Motivasyon
Kahramanımız birden çalışırken bir
yandan da resim yapacaktır. Bir süre sonra ünü tüm ülkeye duyulacaktır. Film
izlerken dikkatimi çeken iki diyalogu sizlerle aşağıda paylaşacağım:
Filmin bir sahnesinde Kahramanımıza
yardımcı olan bayan şunu söyler: “Seni
bunları yapmaya sevk eden nedir? Hala
anlamadım!”
İnsanı iyilik ve kötülük yapmaya
sevk eden faktörler nelerdir? Bu konuşmada ilgiliden modern anlamda
motivasyonunun kaynağının ne olduğunu soruluyor. Hayatta Başarının Anahtarları
(2017) kitabımda başarıyı ve mutlu olmayı formülüze ederken ilk faktör olarak
motivasyonu belirtmiştim. Bu kitabı incelemenizi öneririm.
İnsanı harekete geçiren nedir?
Tamda bu soruluyor Maude’ya: Filmi izlerseniz cevabı bulabilirsiniz.
Birçok insanı harekete geçiren daha
insancıl bir dünya mı ya da hazlarının peşinde koşmak mı? İnsanlığını
unutturacak aşırı bir hırs mı?
Bu sorunun cevabını bilgelik
içerisinde verirseniz bazen din(i)dar bir kalpte ölü bir tanrı görebilirsiniz
(bk. Friedrich Wilhelm Nietzsche 1844 -1900). Bazen de harap binaların, eskimiş
elbiselerin içerisinde canlı bir imanı keşfedebilirsiniz
Kanaat
Filmin diğer bir sahnesinde halası
ile olan diyalogunda şu ifade dikkat çekicidir: “Ailemizde en mutlu olan sensin! Bunu
nasıl başardı?”
Maudie’nin cevabı: “Boya ve
fırça olsun bana yeter.”
Mutlu olmasının nedeni: Kanaat!
Kanaat (Arapça), elindekinden
hoşnut olma durumu, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum anlamına
gelmekte.
Güzel bir sözümüz var: “Kanaat
gibi devlet olmaz"
Yani elindekiyle yetinmesini
bilen kişi yokluk nedir bilmez anlamında kullanılan bir söz.
Modern insana dayatılan bitmez
tüketmez suni ihtiyaçlar, haz peşinde koşma, tüketme hırsı, daha fazlasını
isteme vs mutsuzluk ve başarısızlığının temel nedeni
Son söz: İnsancıl bir dünya (hayat) ölçülü olarak kurulabilir.
Not: Bayramın tüm değerli okuyucularımıza, Can Dostlarımıza ve Milletimize hayırlı olmasının dilerim.