Matematiksel denklemleri alt üst eden bir Savaş
Dünya tarihinde
tarihsel süreçlerin ve gelişen olayların, acıların, yıkımların ve oluşumların
kodlarının o coğrafyalardaki tarihin geçmişinde aranması gerektiği bilgisi
antropolojik bir gerçekliktir.
Gökyüzü ile
yeryüzünün, vahiy ile vehimlerin, Habil ile Kabil'in savaşı.
Evet, bir tarafta
Talut ve bir avuç inanmış, diğer tarafta ise, küresel vehimlerle hareket
eden Calut ve yüzbinlerce kişilik bir ordu.
Küresel Dünya ile
kuşatılmışlığın, Hak ile batılın savaşı.
Bir tarafta Rububiyet
ile emredilmiş beşeriyetin uluhiyet iddiası öte tarafta bu iddianın yeryüzünde
bıraktığı tahribat ve yıkımın içerisinden yükselen Davudi Nağmeler.
Calut'un cehenneme
çevirmek istediği, Birlerden de beşlerden de katbekat büyük olan
dünyanın ancak bu davudi nağmelerle özgürleşeceği gerçeği.
Dönemin küresel
gücünü, ilahi adanmışlığın duruşu ile tarumar eden mahrumlar.
İbraniler ona
‘'Şaul'' veya “Saul Ben Kiş” der. MÖ 1047 ile MÖ 1007 yılları arasında “Gibeah”
merkezli ‘'Hakim Samuel” tarafından krallığa seçilen İsrail Krallığı'nın
ilk kralıydı.
İsrail oğulları, Hz.
Musa'dan sonra kısa süre içinde yeniden azmaya başladılar. Allah bu sefer
onlara Amelikalılar isimli bir kavmi musallat ediyor.
Çok güçlü ve zalim bir
hükümdar olan Calut, İsrail oğullarını esir alıp baskı altına alıyor,
çocuklarını öldürüyor, merhametsizce onları idare ediyordu.
İsrail oğulları,
başlarındaki peygambere dedi ki: ''Allah'a dua et de bize bir hükümdar
göndersin, biz de bu hükümdarın emri altında Allah'ın bize emrettiği mücadele
ile bu zulmü def edip, nesillerimizi bunların elinden kurtaralım.''
Peygamber, İsrail
oğullarının genetiğinden gelen kodları bildiğinden, onlara: ‘'Size Allah bir
hükümdar gönderir de siz de o hükümdara uymazsanız ne olacak?'' dedi.
Onlar, Söz veriyoruz
ona uyacağız ve onunla beraber savaşacağız, dediler.
Heyhat! Ne
zaman, gökyüzü yeryüzüne hangi güzellikleri vermek istemişse,
İsrailoğulları bu güzelliklerin negatif ve ters tarafı olmuştur.
Nihayetinde Allah,
onlara Talut isminde bir çobanı hükümdar olarak gönderdiğini bildirdi. Bildirdi
ama genetik kodlar hemen harekete geçmişti. ‘'Biz şerefli ve zengin
kullarız. Bizim içimizden biri hükümdar olmadı da bu Talut adındaki
çobanamı uyacağız?'' diye isyana başladılar.
Aslında İsrail
oğulları Talut u çok iyi tanıyordu. Talut un soyu Hz. Yusuf'un
kardeşi Bünyamin'in soyundan geliyordu. Bünyamin'in soyundan gelen
birinin başlarına hükümdar olmasını kabullenemiyorlardı.
İsrail oğullarının bu
izafi yaklaşımı toplum ahlakı ve adalete aykırı idi. Doğru olan, ehil
olanların iktidarda olması değil miydi?
Peygamberleri onlara
dedi ki: ‘'Allah sizin üzerinize onu seçti. İlmen ve bedenen ona üstünlük
verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her şeyi bilendir.''
İlmi
üstünlüğün bedeni üstünlükten önce zikredilmesi hikmete binaendir..
Ve Talut gelip onların
başına hükümdar olarak geçti. İsrail oğullarından 80 ile 100 bin arasında asker
seçerek Calut'un ordusuna karşı savaşmak için yola çıktılar.
Bir kısmı, daha sefere
çıkarken Calut'un büyük ve güçlü ordusuna karşı biz ne yapabiliriz diyerek geri
döndüler. Kalanlar için de Allah bir ırmakla imtihan etmeyi murad etmişti.
Talut, bu ırmaktan
geçerken sadece ihtiyacınızı karşılayacak bir avuç olacak şekilde su için,
demiş olmasına ve ırmakla imtihan edileceklerini açıkça beyan etmiş olmasına
rağmen ırmaktan geçerken ordunun çok büyük bir bölümü kana kana su
içiyor, çok az bir bölümü imtihanın gereğini yerine getiriyor.
Zorluk, meşakkat,
mihnet ve zillet… İnanan insanlar için hiç de yabancı kavramlar değil aslında.
Irmağı geçince,
Calut'n ordusunun kendilerinden güç ve sayısal olarak katbekat üstün olduğunu
gördüler. Bu durumda biz bu işte yokuz diyerek kalanların büyük bir kısmı
daha Talut'tan ayrıldı.
Çok az bir azınlık
kalmıştı, 80 bin kişiden geriye kalan 314 kişi, bu rakam Bedir'de
savaşanlarla aynı idi.
Beşeri aklın asla
çözemeyeceği bir denklem. 314 kişi, 200 bin kişilik Calut ordusuna karşı
savaşacaktı. Fiziksel ve matematiksel denklemleri alt
üst eden bir denge.
Ve Davudi bir nağme!
“Nice az topluluklar,
nice çok topluluklara galip gelmişlerdir.”
İçlerinde Davut adında
bir genç, Calut'un karşısına geçerek çok iyi kullandığı sapanına taşı koyup
besmele çekip fırlattığında tarih, tüm fiziksel ve matematiksel
denklemlerin gökyüzü perspektifinden çok farklı çözümlerinin olduğunu
öğrenmiş oldu.
Bu davudi nağmelerin
günümüz dünyasında bize düşen hisseleri ufuk çizgisinde daha belirgin gözüküyor
artık.
Ortadoğu ve bölgemizin
Dünya konjonktöründe ciddi eşiklerden geçtiği ve ciddi dirençler gösterdiği bir
zaman diliminde yaşıyoruz.
Ortadoğu, Akdeniz ve
Kuzey Afrika'nın ABD ve İsrail'in lehine gelecek yüzyıl için dizayn
edildiği projelerde direniş adına atılacak her adımın daha özgür ve daha
adil bir dünyaya atılmış bir adım, Davudi bir nağme
olacağını unutmamamız lazım.