Matematik şiirden ne anlar?
Şair İbrahim Eryiğit’in Matematik Şiirden Ne anlar?” kitabını okuyorum. Bu kitap her ne kadar lise ve ortaokul öğrencilerine yönelik hazırlanmışsa da vaktiyle “ne çektiysem matematikten çektim” diyenlerin de bir başucu kitabı olmaya adaydır. Kitap, pedegojik olarak da bilginin şiirle ve ahenkle öğretilmesi açısından önem arz etmektedir.
“Matematik Şiirden Ne Anlar?” eseri modern zamanlarda matematik formüllerini ezberleme adına ezberleri bozacak bir çalışma. Günlük hayatta hangi işimize yarayacak” diye sürekli horlanan matematik bu kitapla beyinlerde ve yüreklerde canlı ve coşkulu bir yaşama alanı bulacak. Burada şair ve matematikçi İbrahim Eryiğit şunun altını çiziyor. “Önemli olan akıl ve gönül ilkesinin sınırlarının nereden başlayıp nereye kadar uzandığının farkına varmak ve hep bu bilinçle yaşamak...”
Eryiğit, matematikçi aklını en üst düzeyde kullanan kişi değil aksine gönlünü azami biçimde kullanan kişidir, der. Ona göre buluş adı altında meydana çıkarılan ne varsa aslında buluş değil keşiftir. Örnek olarak elektrik, radyo ve telefonun icadı söz konusu olduğunda havada eliktrik ve ses dalgası zaten var, yer çekimi ve suyun kaldırma kuvveti zaten var. Matematikçinin yaptığı bunların varlığını keşfetmek ve formülüze etmektir, der.
Kitapta on dokuzlu hece ölçüsüyle yazılan şiirler aaba kafiye şemasıyla kaleme alınmıştır. Klasik zamanlarda da bilginin şiirle ve ahenkle öğretildiğini biliyoruz. Sadece matematik değil ilmihal olmak üzere pek çok bilgi şiirle ve ahenkle öğretiliyordu.
Kitapta ençok ilgimi çeken polinomlar konusu ve bu konu hakkında yazılan şiirdi. Şair İbrahim Eryiğit polinomlar konusunu için şöyle bir dörtlük kaleme almış.
Katsayılar toplamını bulurken bir yazılır x yerine
Sabit terimi bulmak için de sıfır yazılır x yerine
Sabit terimle Fatih Terim’i akraba sanır kimileri
Herkes hayrandır onun futboldaki geometri bilgisine
Matematik Şiirden Ne Anlar” kitabını okumadan önce İbrahim Eryiğit’in şiiriyle tanışmıştım. Şunu da itiraf etmeliyim. Onun bir matematikçi olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. şiir yazan biri olarak günümüz dünyasında şu itibar gören yargıyı onunla paylaşmıştım.
Matematikçiler şiir sevmez, şairler de matematik...
Bu durum insanımızı -özellikle modernizmin kıskacında olanlar için- sağlıklı düşünme ve bu dünyaya neden geldiğinin şifresini bulmakta zorlamaktadır. En azından şiire yaklaşım açısından bu böyledir, demiştim. Ama İbrahim Eryiğit, hem bir şair hem de bir matematikçi olarak kafalardaki sayısal ve sözel ayırımını ortadan kaldırmıştı. Birbirine zıt gibi görünen iki unsurun yani beyin ve gönül ona göre aynı kaynaktan besleniyordu.
Bir matematikçi olarak İbrahim Eryiğit şiire nasıl yaklaşmıştır. Evvela bunu izah etmek lazım. Şiirin özel bir dil olduğunu savunur. Bu savunmada şiir, matematik kadar kesin kural ve formüller olmasa da sahip olduğu grift yapı onu matematiğe yaklaştırır. Şairin deyimiyle “aksiyomatik yapı” şiirde ve matematikte aynıdır. Şiirdeki yapı daha doğurusu klasik şiirdeki (divan şiir) yapı, matematiğin aksiyomatik yapısıyla hemen hemen eşdeğerdir. Aruz vezni, Hece vezni tamamıyla matematiksel yapıdan yardım alarak şekle girilebiliyordu. Dolayısıyla klasik şairler, matematik biliyorlardı. Hatta ilk Çağ filozofları akademilerine matematik bilmeyenleri almıyorlardı. Bu şairler sadece şekilsel anlamda değil düşünce anlamında da matematik biliyorlardı. 18. Asır şairlerinden Şair Nevres, sanki dilimize tercüman olmuş ve bunları söylemiş:
“Önün ardın gözet, fikr-i dakik et, onda bir söyle
Öğütme ağzına her ne gelse âsiyâb-âsâ
şimdi şairin söylediği şiirden neler çıkarabiliriz. Madde madde sayalım.
1. Sözün önünü ardını gözetmek 2. Her sözü inceden inceye düşünmek 3. Çok susup az söylemek
4. Ağza gelen her sözü (laf) dillendirmemek.
Bu iki açıdan İbrahim Eryiğit ve şiirini değerlendirdiğimizde hem şekil hem de mana açısından sözün kullanıldığını söyleyebiliriz. Şu şiire atf-ı nazar ettiğimizde;
“Yürek fonksiyonuna
Gönül noktasından geçen teğet olsam
kalbine değdiği her noktada
senden habersiz türev olsam”
Burada şekil olarak matematik terimlerini, şiirin en tenha noktasına nasıl yerleştirildiği gözlemleyebilmekteyiz. Bu şairane tavrı matematikçi edasıyla bir potada eritmek Şair İbrahim Eryiğit’e has bir durumdur.
Şairin diğer şiirlerinde de matematik kokusu rahatlıkla hissedilebilir.. Matematiğin özel bir dil olduğunu İbrahim Eryiğit şiirini okuduğumda biraz daha kavradım diyebilirim. Şair, “Matematik Şiir’den Ne Anlar?” kitabının önsözünde bunu somut örneklerle anlatır. Ve en sununda Matematik, şaire bir bakış açısı kazandırır, der. İşte bu bakış açısı sözü zamanında ve yerinde kullanmak, sözü eskitmemek, sözü az ve öz söylemek, sözü yola koymakla da alakalıdır.