Masum değilsiniz!
Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak Melih Bulu’nun atanmasından sonra kampüs içinde yaşanan olayları yakından takip etmeme rağmen Boğaziçi Üniversitesi’nin demokratik protesto iklimini içselleştiren bir üniversite olması nedeni ile yazmadım, sustum. Yalnız olaylar artık özünden çok saptı, masumiyetini kaybetti. Yalnız son süreçte yaşanan gelişmeler, mevzunun Boğaziçi Üniversitesi olmasından öte, eylemleri ileriye götürmek, ortalığı karıştırmak ve ülke geneline yayma niyeti taşıması, işin içine FETÖ gibi kirli ellerin, iyi niyetli olmayan muhalif siyasetçilerin girmesi nedeni ile konuya sessiz kalmak mümkün değil.
Gelin
sizlere olayların başka yöne evrildiğini, masumiyetini kaybettiğini anlatan bir
fotoğraf karesi çizeyim:
Sokağa
çıkma yasaklarını, salgını, vaka ve vefat haberlerini, alınan tedbirleri göz
önünde bulundurunca “izinsiz gösteri
yapma” konusunda devletin eskiye nazaran daha da hassas olduğunu herhalde
tahmin etmeyenimiz yok. Yetkililerin ısrarlı çağrısı üzerine “izinsiz gösteri”
yapmayı sürdüren bir grup, geçtiğimiz günlerde (1 Şubat’ta) Cumhuriyet Başsavcılığın talimatı ile
İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alındılar. İstanbul Valiliğinin 2
Şubat saat 13:30’da kamuoyuna sunduğu basın açıklamasına göre gözaltına alınan
108 kişiden “sadece 7 kişi” Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olduğu, geriye
kalan 101 şüphelinin ise Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olmadığı, 15 kişinin
ise üniversite düzeyinde eğitim görmediği açıklandı.
Bu
bilgiler ilginç değil mi? Boğaziçi’ne
atanan rektörü istifa edenler Boğaziçili değil! Burnumuza kötü kokuların
gelmesi normal değil mi? Üstelik bu eylemi sürdürenlere bazı siyasetçi,
gazetecilerin de destek vermesi ve olayların yavaştan yavaşa başka illere de
sıçraması, sosyolojik yapılanma ve ilerleyiş bakımında gezi olaylarına ne kadar da benziyor! Dertleri akademi olmayanlar
akademi kisvesi altında kin ve nefretlerini kusmaya, devlete meydan okumaya
çalışıyorlar.
Yaşanan
eylemlerden, gözaltı olaylarından tamamen bağımsız olarak merak ediyor ve
soruyorum: İstanbul’da olan bir
üniversite için Ankara’dan bir belediye başkanının endişelenmesi, kaygılanması ve
kendisini istifaya davet etmesi ne kadar doğru? Melih Bulu’nun rektör
olarak atanması “Boğaziçi kültürü” ile alakası yok da Mansur Yavaş Bey’in Melih
Bulu’yu istifaya davet etmesinin Boğaziçi kültürü ile alakası var mı peki? İlk
başladığı gibi, mevzu Boğaziçi ile sınırlı kalsaydı, Melih Bulu’nun bu süreci
demokratik olarak yürüteceği ve bahçeye öğrencilerin arasına inip onlarla
sohbet ettiği, hakarete varan seslere, sözlere bile katlandığı ve süreci
nihayetinde sükûnetle ve uzlaşı ile tamamlayacağına neden görmüyorsunuz?
İlkin
masumane başlayan eylemlerin gelinen son noktada spontane gelişmediği ve işin
içine artık kirli ellerin de girdiğini, eylemlerin kendi masumiyetini
kaybettiğini ve olayların artık Boğaziçi olmaktan öte başka yöne evrilmesini
isteyenlerin olduğunu biliyoruz. Kutsalımız KABE’mize yapılan saygısızlık ile
Boğaziçi arasında nasıl bir bağ kurmamızı bekliyorlar, bu saygısızlığa nasıl
tahammül edeceğiz?
Boğaziçi’nde
başlayan eylemlere Kadıköy’de destek için toplanılması ve toplanan gruba destek
çıkan siyasetçilerin hangi siyasal kimlikten olduklarına baktığınızda olayların
sadece Boğaziçi ile sınırlı kalmasını istemediklerini anlar, yaşanan ve gelişen
süreçlerin hiç de masumane olmadığını düşünürsünüz. Boğaziçi Üniversitesindeki
eylemlere destek çıkmak için Ankara’da Çankaya Belediyesi önünde toplanan
öğrencilerin Boğaziçi ile nasıl bir ilgisi var? Bu eylemlerin giderek başka
illere, ilçelere de sıçraması ve yayılması için büyük özen gösteren, hummalı
çalışmalar yapan bazı grup, siyasetçi ve kişilerin olduğunu görünce olaylar
örgüsünü daha iyi yorumlayabilirsiniz. Hele ki firari FETÖ’cü bazı şahısların eylemlere
destek vermesine ne demeli? Masumiyetten, doğallıktan, kim bahsedebilir?
Burnumuza kötü kokuların gelmesi normal değil mi? Devletin ve yetkililerin
olaya seyirci kalmasını mı talep etmeliyiz, müdahale etmesin mi?
Mevzu Boğaziçi’ne rektör
atanması, Boğaziçi kültürü, Melih Bulu’nun istifası filan değil, hâla anlamadınız mı?