Mâşuğun doğumu…
Şeref, izzet, haysiyet ve güzelliğe dair her ne varsa hepsinin kemâle erdiği gündür bugün. Sevdanın kendine yamaç bulduğu, sevdanın kendine amaç bulduğu gündür bugün. Aşk denen davanın, gönül denen mabette filiz filiz desenlendiği gündür bugün. Zatı âlâ-i münevverimizin nurani siretinin surette varlık bulduğu gündür bugün. Volkanlara dönüşen yüreklerimizin, semanın sonsuzluğunun, arşın enginliğinin, arzın derinliğinin isminin güzelliğiyle nişanlandığı gündür bugün…Senin doğumun…
Sana yüreğimi açmak
istiyorum. Dünyayla incinen kalbim, senle dirilsin istiyorum. Kalbimdeki bütün
mâbetler, isminin zikriyle yankılansın, yankılansın varoluş, varlığının
varlığında varım, varlığımı yoluna nişanlıyorum. Anam babam senin yoluna feda
olsun dediğim gün anladım, ben bir tek seni istiyorum, sende bütün varlığı
görüyor, varlığının aşkıyla mest olduğumu biliyor, kendimden kendime
bildiriyorum…
Ya sevgili, içinde
bulunduğumuz sürgün, üstü örtülmüş metruk hayatlar, sana kavuşma, sana ulaşma
ümidi olmasaydı, bu hâl çekilir hâl değildi. Yalnızlığımız, kendimizi
terkedişimiz ne yaman imtihandır. Senden başka her yerin gurbet oluşu en büyük
saadetimiz. Seni bilmek, sana meyletmek, senli olmak, sende olmak ne tarifsiz
bir ikram…
Ya Muhammed Mustafa,
seninle mana yüklüyorum faniliğimizin fukaralığına, ayakta kalışımızın
mucizesidir senli bir hayatın reçetesi, gündüzü ve gecesi, önsözü ve ilk hecesi
sen olan bir yaşamın inkılabına tanıklık etmenin bahtiyarlığı yeşeriyor
gönlümün bütün nakaratlarında. Ey hikmetleriyle kalbimize hükmeden hükümet, ey
sevdasında toplanan amaç yüklü kalabalıkların kahramanı, ey meşalesinin
gölgesinde aydınlandığımız sonsuz parıltı, ey deryalarında saklı müjdelerin
baharı, ey ataletimize dokunan mucizevi nur, ey korkularımıza Hamza’lı cüret
yükleyen mübarek sancağın aziz kumandanı, ey durmadan kalbimize kan pompalayan
hikmetler ummanının sahibinin sevgilisi. Ey susuzluğumuzun iftarı, ey aşkımızın
iftiharı, ey cehalat duraklarımıza ilim olan bilgeliğin miracı, ey sonsuz saadetimizin bereketinin mirası, ey
sevgililer sevgilisi Ya Muhammed Mustafa…
Ya Muhammed Mustafa,
sen kadife bakışlarında neşe topladığımız sevgili, sen aşk denen dergahın tek
vekili, esenliğin tarifi senin yollarında, sana meylimiz sonsuzluk bilincinin
terazisinde ancak ölçüle. Sensin, yâr sensin, yaramıza yârensin, yaralı
yerlerimizin yardımında bir tek diyar sensin. Sensin ya Muhammed Mustafa…
Efendim, gözyaşımızın
hüznünde sen varsın, hüsnüne muhtacız. Çağ hasta, çağ yaralı, ahlakına
muhtacız. İnsan ve insanlık hiç olmadığı kadar yek diğerine yabancı, bu ne
yaman acı, sensin varlığın tek ilacı, mutlak ihtiyacı…
Ya Resulallah, bir
tek seninle şaha kalkacak bir diriliş biliyoruz, bildirdiğindendir. Senli bir
devrime gebe olan bir huzur özlüyoruz, gözlettiğindendir. Evren, senin
hasretinle kavrulan bir doğum sancısında, doğumun, amelinle amellenişimizdir.
Öğrendiklerinden, öğrettiklerinden ibaret bir dünya biliyorum, hüsnünün hatrına
halk edilen-yaradılan bir yaratılış biliyorum, her şey yaratandandır, yaratanın
senin habiballah kılışındandır…
Ya Muhammed Mustafa…
Doğumun, bugün mübarek doğumun…