Maskeli Balo
Memlekette at izi it izine karışmış vaziyette. Kim vatansever, kim dost, kim düşman belli değil. Adalet terazisi zaten şaşmış! Güçlünün ve zenginin hukuku yoksulun ve kimsesizin hukukuna galebe çalıyor. Adamı olan her yerde menfaatini doğrultuyor, adamı olmayan ise her yerde mazlum, her yerde eziliyor. Oysa ki Allah bizden adaleti ayakta tutmamızı, yoksulu, güçsüzü korumamızı emrediyor. Hz Peygamber Mekke’de de öyle yapmamış mıydı? Mekke’nin oligarklarına karşı mazlumların yanında olmamış mıydı? Hani en büyük örnek Hz Peygamberdi? Demek ki lafla peynir gemisi yürümüyor, işi icraata dökmek lazım.
Uyarı vazifesi olanlar da görevlerini yapmıyorlar. Alimler suskun, arifler suskun, yazarlar, çizerler hocalar, hacılar suskun. Herkes kendi başından korkuyor. Aman başıma bir iş gelmesin diye kimse en ufak bir olumsuz durum için kılını kıpırdatmıyor, ağzını açmıyor. “Bu gidiş nereye?” diye sorgulamaya kalkanlara da ağzının payı veriliyor, sus pus ediliyor. Çünkü belli merkezlere çöreklenmiş oligarklar düzenlerinin bozulacağından korkuyorlar. İktidarlarının ve güçlerinin ellerinden kayıp gitmesi onları çılgına çeviriyor. Para, makam, şöhret ve güç hırsı insanların gözünü kör etmiş.
İnanç, iman, ilke, ahlak, fazilet, adalet, hak kavramları aşınmış yerine para güç, şan, şöhret, mevkii, makam hırsı geçmiş. Ahlak kitap satırlarına hapsedilmiş birer “ulaşılmaz ideal”. Öyle ulaşılmaz olmuş ki ahlaklı adama artık “enayi” yaftası vuruluyor. “Gün senin götür götürebildiğin kadar” mantığında olanlar daha çok seviliyor. Bu tayfanın etrafında toplanmış “evet efendim, tamam efendimci güruh” ise pastadan en çok pay alan baronların etrafında pervane! Birilerine köpeklik, peçetecilik yapmayı meslek haline getirmiş bu tiplerin arasında boynu gravatlılar ve yaldızlı diploması olanlar da var.
Siyasetin baş döndürücü gücü, ilmin, irfanın ve faziletin üzerine çullanmış! İlim can çekişiyor, fikir son nefesini vermek üzere, irfan ise aşılmaz çöllerin ardında bir seraba dönmüş! Koca koca ilim adamları sandık sihirbazlarının önünde diz çökmüş üç beş parça kemik de bize düşer kabilinden türlü yamyamlıklar peşindeler. Alimler hakikati nasıl eğip bükeceklerinin fıkhi mülahazaları içinde birer fetva erine dönüşmüş vaziyetteler. Üniversitelere gelince, onlar yeni düzenin meşruiyet cilalama merkezleri! Dün Kemalist fikriyata cilalama yapan “cübbeli baronlar” bugün başka merkezlere cilalama yapmakla meşguller.
Bürokrasi, bir avuç “ödenek” düşkünü ve “ek gösterge” tasmalı kifayetsizin elinde oyuncak! Heyhat! Ankara adeta bir mahşer meydanı! Devlet, millet, vatan, ülke, din, bayrak…. Samimiyetsiz dillerde birer slogan sadece! Birer maske! Maskeli baloda her türlü numara var. Yüzleri maskeli onlarca adam hangi koltuğu önce kim kapacak kavgasındalar! Maskeli balodaki başka türden madrabazlar türlü hokus pokuslarla kırmızı plakaların kimin kıçına takılacağının kavgasında iken, birileri yoksul kenar semtlerinde tencerede kaynayacak aşın derdindeler.
Leydiler… Keyifleri yerinde. Ara sıra günah çıkarmak için Ramazan’a denk getirilmiş mübarek günlerde “başları okşanasıca” “fakirlerin” sofralarında şöyle üç beş kameraya tebessüm ettiler mi, cennet ayaklarına serilmiş vaziyette zaten. Öyle ya “cennet anaların ayakları altında”! Üç beş milyonluk ciplerden yılan derisi çantalarla sırıta sırıta caddelere meydan okuyan leydiler, bizim mahallede bir bardak çayı huzur içinde yudumlamaya yüzü olmayan yeni oligarkların servet karşılığı boyunlarına pranga vurulmuş yeni nesil süs köpekleri! Artık yüzleri boyalı, elleri cilalı!
Elleri nasır tutmuş, saçları Anadolu kokan anaların yetiştirdiği yiğitler Ankara çukurunda kravat bağlamaya başlayalıberi “monşer heveslerle” kenara attıkları takkelerinin altından “civciv çıkaran birer madrabaza” dönüştüler. Ey beyaz gömlekli saltanat sahipleri! Sizi yıkarsa bu anaların ahı yıkar! Biriktirdiğiniz servetlerin sizi kurtaracağını düşünüyorsanız yanılıyorsanız. Biriktirdiğiniz her kuruş boynunuza, bileğinize geçirilen birer kelepçe! Hala farkında değil misiniz? Uyanın artık!