Maskelerin Düştüğü Günler
Kadir-i mutlak olan Allah (cc), toplumun ebrarlarının, mazlumlarının, sıddıklarının yüzü suyu hürmetine, millete ve milletin varlığına, değerlerine, varlıklarına kast eden sahtekarların maskelerini bir bir düşürüyor. İçinde medya, sanat, siyaset, iş dünyası, hukuk ve bilim çevrelerinin de bulunduğu ihanet şebekelerinin gizli niyetleri, gizli gündemleri bir bir ortaya çıkıyor.
Türkiye'de ilk defa yerleşik düzeni yani statükoyu ayakta tutan, bu kirli düzene açıktan destek veren bir medya imparatorluğu büyük sarsıntılar geçiriyor ve çöküşün eşiğine gelmiş vaziyette. İlk defa zülfü yare dokunuluyor ve bunların kirli işleri bir bir deşifre ediliyor. Ülkeye verdikleri zararlar ifşa ediliyor. Ülkede bir dönem kapanıyor yeni bir dönem açılıyor.
Yabancı medya gruplarıyla, Türkiye düşmanı sermaye odaklarıyla ortaklıkları olan, elinde ana akım medya gücünü bulunduran bu imparatorluk, iktidarla girdiği restleşme sürecinden zayiat vererek çıkacağa benziyor. Böyle yaparak hem kendisini tüketiyor hem de ağa ağababalarının Türkiye üzerine oynamaya kalktığı kirli oyunların da birer birer ortalığa saçılmasını kolaylaştırıyor. İyi de oluyor.
Evet belki de doğrudur. Bu medya grubu belki başka hiçbir iktidar döneminde yaşamadığı rahatlığı yaşamış, belki karına kar katmış, ticaretini büyütmüş, başka dönemlere kıyasla daha da gürbüzleşmiş olabilir. Ama her şey büyümek ve kazanmakla ilişkili değil. Eğer itibarınız yoksa sınırsız dahi büyüseniz bu durumda hakkınızda ortaya çıkacak menfi algıyı kırk defa kırk kalıp sabunla yıkasanız, yıkamazsınız. Malum medya grubunun itibarı ciddi şekilde yara almış, onuru yerlerde sürünmekte, yaptıkları şantajlar, kumpaslar bir bir deşifre olmakta, böylelikle günden güne erimektedirler. Halk da artık yayın çizgilerine güvenmemekte, itibar etmemekte, maskelerinin düştüğünü görmekte, sadece küçük bir azınlık onların yayın çizgisinde hayatını şekillendirmektedir.
Darbe dönemlerinde darbe şakşakçılığı, postal yalayıcılığı yapan, iktidarlara yaptıkları şantajlarla ciddi rantlar elde eden, haksız kazanç sağlayan, bunlar da yetmezmiş gibi bir de dışarıdan aldıkları icazetlerle, desteklerle her gün halkın değerlerine küfreden, milleti aşağılayan bu satılık, kiralık beyinler şimdi büyük panik halindeler. Hele ki son günlerde ortaya yayılan bazı medya organlarına el konulacağı yolundaki şayialardan sonra etekleri tamamıyla tutuşmuş vaziyette.
Tabii ki adalet ölçüleri çiğnenerek, haksız yere hiç kimsenin malına, mülküne, tezgahına el konulmamalıdır. Tabii ki ortada geçerli bir sebep yokken meşru düzlemde faaliyet gösteren basın yayın kuruluşlarına el sürülmemeli, dokunulmamalıdır. Asla kimsenin tavuğuna bizim gibi düşünmese bile haksız yere kışt denmemelidir. Ancak bu eteği tutuşan medya patronları ve adı geometrik şekillerle anılan malum grup da şunu iyi bilmelidirler ki gayr-ı meşru yöntemlerle elde edilen ve gayr-ı meşru amaçlara hizmet eden hiçbir mülk sahibine hayır getirmez ve illa ki bir gün kişinin elinden uçup gider. Bu ilahi takdirin de bir neticesidir.
Kalemini uluslararası Türkiye düşmanı diasporalara satan, ülkenin seçilmiş meşru hükümetine darbe yapmaya kalkan, elinden tesbihi, başından takkeyi ama öbür taraftan dilinden İsrail muhipliğini düşürmeyen medya grupları da iyi bilmelidir ki "Kem alatla kemalat olmaz". Eğer iyilik ve hayır bekliyorsanız iyilik ve hayra hizmet etmek zorundasınız. Suret-i haktan gözükerek Hak ve halk düşmanlarıyla birlikte yürümek neyle açıklanabilir?
Türkiye'deki bu iki ihanet şebekesinin elinde bulunan yayın organlarının geldiği nokta, kullandığı üslup, belli merkezlere verdikleri hizmet ayan beyan ortadadır. Hele de evdeki pireye kızıp yorgan yakan, eleştiride, münazarada haddi aşan, suçun, suçlunun ortaya çıkarılmasından çok başka emeller için çalışan bu odakların ellerindeki silahları el değiştirip etkisiz hale getirilecekse, bu ihanet sona erdirilecekse, yaptıkları maşalık sona erdirilerek bu kurumlar emin ellere geçecekse, bu basın özgürlüğünün ihlalinden çok ülkeye ve millete ihanet eden birkaç topluluğun millete doğrulttuğu silahların ellerinden alınması olarak yorumlanır ki altına imza attığınız bunca rezillik karşısında "ne hakkınız vardı bunu yapmaya" dahi diyecek mecaliniz kalmaz.
Benzer şeyler bugün itibarıyle bu iki keskin gruba karşı mücadele veren gruplar için de geçerlidir. Bütün bu mücadelenin sonunda patronaj el değiştirip de hukuki bütün deliller ortaya konularak, yargı eliyle bu ihanet şebekelerinin ellerindeki silahlar alındığında, hasbelkader ellerindeki mevkuteler de bir şekilde meşru zeminde sizin uhdenize geçtiğinde siz de kendinizden başka herkesi yok sayarak benzer hataları işlerseniz, milletin varlığına göz diken haramzadelerle yan yana gelirseniz Allah sizin de cezanızı verir ve siz de layık olduğunuz yere gönderilirsiniz. İlahi adalet asla şaşmaz. Onun için Hak mücadelesindeki samimiyetin güç devşirme savaşına, rant mücadelesine dönüşmemesi gerekiyor. Unutmayalım ki tarih tekerrürden ibarettir, herkes layığını bulur. Adalet ve Hakkaniyet en şaşmaz terazimiz olmalıdır. Düşmanımız da olsa haksızlık etmek kendimize yapacağımız en büyük zulümdür.