Maşeri vicdan
Gazze katliamında şehid olan onbinler, yaralanan yüzbinler ve yerinden yurdundan edilen milyonlarca mazlum insanın canı kanı pahasına insanlığa kazandırdığı maşeri vicdanı önemsiyorum.
Bireysel vicdanlar kararmışlığını devam ettirirken tüm dünyada viral olan maşeri vicdan ölmekte olan insanlığa can simidi olmaya devam ediyor.
Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı giderek daha netleşirken insanlığın umudu olan batı medeniyetinin zülfiyare dokunduğu bir zor bir doneden geçiyoruz.
Siyonist İsrail 1948 yılından beri işgal ettiği Filistin topraklarında yaptığı insanlık dışı uygulamaları ile zaten tüm dünya insanlığının nefretini kazanmıştı.
Gazze’de yaptığı son katliam ile aslında kendi sonunu da hazırlamış oldu.
Sadece dünya jandarmasını değil tüm batılı ülke devletlerini yöneten bireysel vicdanları esir alarak bindiği dalı kesmiş oldu.
Maşeri vicdan insanın kendi iç dünyasında ahlaki bir farkındalığa ulaşma sürecini ifade eder. Bu kavram, insanın hem kendisi hem de çevresiyle olan ilişkilerini sorgulaması, ahlaki sorumluluklarını yeniden tanıması ve bu farkındalıkla yaşama biçimini dönüştürmesi üzerine kuruludur. Vicdani uyanış, sadece bireysel bir içsel süreç değil, aynı zamanda toplumsal ve manevi bağlamlarda da derin yankılar uyandırır.
Bu uyanışı özellikle üniversite gençliğinde görüyoruz. ABD başta olmak üzere cinayet şebekesine üye batı devletlerinde fevç fevç giderek artan kalabalıklar şehirlerin meydanlarında ve caddelerinde yeter artık bitsin bu insanlık dışı zulüm diyerek zalimin bizzat yüzüne şamarı indiriyor.
Genç nesiller “yok efendim kendini savunma hakkıymış, yok şuymuş buymuş “ bu tür safsatalara inanmıyor.
Gazze’de öldürülen bebeklerin masum çocukların kadınların üzerine yağdırılan bombardımanları kendi kulakları ile işittikleri ve gözleri ile gördükleri için vicdan yoksunu yaratıkların sözlerine inanmıyor.
Vicdani uyanış insanın hem kendisi hem de toplumu için daha anlamlı bir yaşam sürdürmesine katkıda bulunur. Ancak bu süreç, yalnızca kişisel bir değişim değil, aynı zamanda insanlığın kolektif vicdanında da derin izler bırakır. Çünkü vicdani uyanış yaşayan bireyler, çevrelerine de bu bilinci yayma eğilimindedir.
Vicdani uyanış, insanın içsel dünyasında ahlaki bir dönüşüm başlatır ve bu dönüşüm, insanın hem bireysel hem de toplumsal hayatında köklü değişiklikler yapma potansiyeline sahiptir. Bu süreç, ahlaki sorumluluk ve özgürlük arasındaki dengeyi sağlamaya çalışan bir bilinçlenme hareketi olarak karşımıza çıkar.
Gazze turnusolü ülkemiz içinde ve dışında tüm insanlık adına akla karayı, sapla samanı ayırt etmede de birçok insanı sınıfta bıraktı.
Son bir yılda öyle insanlar gördük ki, akla muğayır saçma span çıkışları ile insanlık bu değil dedirten cinsten.
Öyle duruşlar gördük ki, yerin üzerini yaşanmaz görüp Allah’ım daha fazla dayanamıyor verdiğin bu canı al derken çok ama çok samimi.
Bu süreçte ismi Müslüman ama içi cıfıt sureti insanları da gördük.
Maşeri vicdanının sesine kulak vererek geceleri sabaha kadar uyumayan insanlarıda gösterdi bu süreç bize.
Komşusu aç iken tok yatmam diyen masumlarda bu süreçte maşeri vicdanlarını cilalayarak parlattılar.
Mazlumun ahından korkmak gerek diyen maşeri vicdan erlerinin önünde daha fazla direnilemeyeceği kanaatindeyim.
Bu şanlı kurtuluş hareketine engel olacaklarını zanneden vicdanı kurumuş zindeler şunu iyi bilsin, zulüm ile abad olunmaz. olunsa olunsa berbat olunur.
Daha dün İsrail maliye bakanı gözlerimizin içine bakarak esas niyetlerinin ne olduğunu söyledi söylemesine ama içimizden bazı kişi ve kurumlar sağır oldukları için işitmedi.
Okuma özürlü olanlar için değil akıl sahipleri için ben söylediklerini kaleme alıyorum.