Masaysa masa, sahaysa saha
Malum Doğu Akdeniz artık dünyanın gündeminde önemli yer tutan bir konu. Ki Doğu Akdeniz’de birçok ülke tarafından hem askeri hem de diplomatik faaliyetler yürütülüyor. Ve bu faaliyetlerin merkez ve odak noktası da Türkiye. Çünkü gerek Afrika kıtasında gerek Kıbrıs adasında ana aktör Türkiye. Yani oyunu hem kuran hem de zamanı geldiğinde bozan ülke artık Türkiye’dir. Ve bu da tüm dünya tarafından da kabul edilmektedir. Gürültü ve kıyamet bundan kopuyor. Türkiye’nin olmadığı, Türkiye’nin dışarıya itildiği hiçbir faaliyetin bölgede devamı ve gelişimi sağlanamaz.
Aynı anda yürütülen hem askeri hem de diplomatik faaliyet ve
ataklarda Türkiye, her iki alanda da adeta gövde gösterisi yapıyor. Yani “Sahaya çağırıyorsanız varım” şuan da
yapılan tatbikatlarda olduğu gibi “Ama masaya
çağıracaksanız ona da varım” şeklinde her türlü çözüme yakın bir tablo
çizen bir Türkiye var. Ama maalesef Yunanistan ve Fransa bütün
hukuku ayaklar altına alan bir süreç yaşatıyor bölgede. İki NATO üyesi ülke,
yine NATO üyesi olan bir ülkeye karşı ortak işbirliğiyle, sinsi planlar
peşindeler. İşte bu NATO’nun belki de sonu olacak bir hareket. O yüzden belki
de NATO, devreye girmek zorunda kaldı.
Türkiye her zaman olduğu gibi ilk etapta masa başı
çözümlerden yana olduğundan NATO’nun diyalog çağrısına anında olumlu karşılık
verdi. Ama Yunanistan’dan aynı tavrı maalesef göremedik. Yunanistan, ilk etapta
bu çağrıya olumlu gibi yaklaşsa da şu an gene masada sorun yaratan ve masadan
kaçan ülke konumunda. Ben bunu çok doğal karşılıyorum zira Yunanistan’ın masada
elde edebileceği bir hakkı ve hukuku da yoktur. Yunanistan masaya oturduğu
zaman mevcut yasalar, akitler, sözleşmeler, anlaşmalar, emsal kararlar gibi
konular masaya yatırılacak. Ve Türkiye başından beri tüm hak ve hukukunu haklı
bir şekilde savunan ülke konumunda.
Yapılan tüm
uluslararası anlaşmalara harfiyen uyan bir ülkedir Türkiye. Ancak, karşı
tarafta bunların zerresini göremiyoruz. Dolayısıyla masada hukuk anlamında
tamamen haksız olduğunu bilen ve masada kaybedeceğini öngören Yunanistan,
masadan kaçıyor. Bu
yüzden ben masadan bir sonuç çıkacağını pek sanmıyorum. Zira Yunanistan ile
olan sorunlarımız ciddi anlamda büyüdü. Doğu Akdeniz’i konuşuyoruz ancak
Yunanistan Doğu Akdeniz’de en son konuşulacak bir ülke. Fransa da buna dâhil.
Ne bir kıyısı var ne de hukuki anlamda bir sorumluluğu var. Doğrudan korsan
aklı ve taktiğiyle hareket eden işgalci ülke konumunda her ikisi de. Dolayısıyla buna rağmen Türkiye, kendine
güvenerek buyurun gelin diyor. “Masaysa masa, sahaysa saha” diyor. Ancak karşı
taraf masadan kaçıyor. Doğal olarak geriye saha yani güç kalıyor. “Ona da
varız” diyoruz. Ki Başkan Erdoğan’ın defalarca dile getirdiği husus bu; “Biz
konuda bedeller ödedik, ödemeye devam ediyoruz, aynı bedeli sizde ödemeye
hazırsanız, buyurun hodri meydan” diyor.
Burada da yine ayak oyunlarına giden ve sahada sizin karşınızda
bir güç gösteremeyeceğini bildiği için yanına ancak yandaş ülke yani Türkiye
karşıtı bir blok oluşturma çabasında olan bir yapı ortaya çıkıyor. Bunların da
anladığı lisan askeri faaliyetler ve askeri tatbikatlardır. Türkiye’nin bölgede yaptığı ve yapacağı
askeri tatbikatlar geçmişe benzemiyor. Çok farklı algılanmalı. Zira bugün
Türkiye, gerçekten sahada da masada da mükemmel işler yapıyor. Yunanistan’ın,
Güney Kıbrıs Rum kesiminin, Fransa’nın uluslararası hukuku hiçe sayan tatbikatlarına
cevap niteliğinde karşı tatbikatlar yapıyoruz. Dolayısıyla bu askeri
tatbikatlarımızdan karşı tarafın alması gereken çok ders var.
Fakat gerek Yunanistan gerekse de Fransa adeta bir devekuşu
mantığıyla kafayı kuma gömmüş, yanlış bir politikanın peşinde koşturuyorlar.
Ancak Fransa’nın ve Yunanistan’ın temelinde uygulanan politikaların yanlışlığı
halkları tarafından da dile getirilmeye başlandı. Bu sürdürülebilir bir durum
değildir. Kesinlikle arzu etmeyiz ama
burada meydana gelecek bir sıcak temas ve çatışma olduğu takdirde bunu
göğüsleyebilecek tek ülke Türkiye’dir. Türkiye, bu konuda da her türlü
hazırlığını yapmış bir ülke. Yani bugün bir devlet hele Başkan Erdoğan gibi
dünyanın kabul ettiği bir lider “hodri meydan” diyorsa bu şunu göstermeli; “Türkiye
her alanda hazırlığını yapmış sadece verilecek emri bekler konumunda. İşte bu
aklı yani bu görüşü karşı taraf da anladıysa mesele yok ama anlamıyorsa
maalesef hem Yunanistan hem de Fransa için karanlık ve kötü günler bekleniyor”
diyebiliriz.