Masada kaybetmek
Türk tarihinin önemli sendromlarından biri de ‘biz yenilmedik ama masada kaybettik’ sendromudur. Dünyayı ve gelişmeleri iyi okuyamayan siyasilerin ülkeleri sürükledikleri felaketlere kılıf bulmak zorundadır yerleşik iktidarlar.
Mondros Mütarekesi’nden Sevr Anlaşması’na oradan da Lozan’a giden bir parçalanma ve felaket yıllarından sonra milli hafızamız adeta uyuşturularak Mondros öncesi toplumun bütün kesimleri tarafından utanılacak yıllar olarak lanse edilmek isteniyor.
1914 yılında başlayan ve 1918’de biten bizim açımızdan Osmanlı’yı parçalama ve Anadolu’dan Türk’ü sürme operasyonunda ordumuzun Çanakkale ve Kutul Amare zaferlerine rağmen Yemen, Hicaz, Filistin, Şam, Sarıkamış felaketleri bu toplumu Mondros’a sürükledi. Mondros bir felaketti birçok vatan toprağı hileyle hurdayla masada elimizden alındı. Alınmayan Musul-Kerkük, Doğu Trakya, Ege Adaları’nı da Lozan sonrası kaybettik. Lozan Kurtuluş Savaşı galibiyetine rağmen Sevr’e büyük bir zafer, Mondros’a göre önemli kayıpların yaşandığı bir zaferdir. Cephede kazanıp, masada kaybetme tarifine bu Lozan anlaşması tıpa tıp uyuyor. 1924 tarihinde Büyük Millet Meclisi üyelerine dağıtılan Misak-I Milli Haritası’nda ‘Batum, Halep, Rakka, Deyr-i Zor, Süleymaniye, Musul ve Kerkük Türkiye sınırları içinde yer alıyor.
Lozan’ı kabul etmeyerek Türkiye’yi bir Sevr’e sürüklemek isteyen haçlı güruhun sahada ve masada oyunları maalesef bitmedi. Düne kadar Barzan köyünden kafasını çıkartamayan Selanikli Yahudi dönmesi Barzani ve Şii Arap Beni Esed oğullarından Talabani’yi birer Kürt Lideri olarak sahaya sürmek için Türkiye’nin ‘Çekiç Güç’ operasyonuna askerin kafasına çuval geçirilmek pahasına ses çıkartmaması gerekiyordu. Irak’ta kurulan 36. Paralel tuzağı ile bu iki gruba iktidar alanı açılırken bu gruplara karşı gelebilecek yapılar öldürülerek, sürülerek veya baş eğdirilerek Siyonizmin hizmetinde bir Kuzey Irak yapılanması ortaya çıkartıldı. En insaflı kaynaklar ABD’liler ve müttefiklerinin bu bölgede 1,5 milyon insanı katlettiğini onun 3 katını da sürdüğünü söylüyor.
Aynı oyun Suriye’de de tekrar edilmek isteniyor. Bıçağın kemiğe dayanması üzerine Terör yapısına alan açmakla görevli DEAŞ’e karşı yapılan Fırat Kalkanı operasyonu ile bu yapının Akdeniz’e inme hayallerini bitiren Zeytin Dalı operasyonlarından sonra terörü yuvasında boğma girişimi daha askerimiz sahaya çıkmadan masadaki alavere dalaverelerle bitirilmek isteniyor. Yapılmak istenen ise 36. Paralel tuzağı gibi yeni bir güvenli bölge tuzağı. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un İsrail’den Türkiye’ye verdiği tehditkar mesajından sonra, Beştepe’de kabul edilmemesi üzerine devreye giren Senatör Lindsey Graham’ın haklısınız babından sırt sıvazlaması ABD kendi kontrolü dışında bölgede bir gelişme istemediğinin bu yüzden de Türkiye’nin operasyonunun ne pahasına olursa olsun durdurulmak isteneceğinin açık bir göstergesi.
Üst akılın oyun kurarken eski aparatlarından vazgeçtiğini mi düşünüyorsunuz? 15 Temmuz’da NATO-ABD taşeronu olarak bu millete kurşun sıkan FETÖ terör yapısı şimdi de, 5.5.55 diye bir hikâyeyle taraftarlarını diri tutmaya çalışıyor. Yerel seçimlerde iktidar yıpratılamazsa beşinci ayın beşinde 55 vekille yeni bir siyasi yapının sinyalleri veriliyor. Her türlü delile rağmen Türkiye’ye verilmeyen Terör yapılanmasının elebaşı, Cebr-i hicret etmiş kişiler olarak pohpohladığı Türkiye’den kaçan avanesine cihadı asgar (Küçük cihad)’ın bittiğini, cihadı ekber (büyük cihad)’ın başladığı talimatını gönderebiliyor. ABD ve Siyonizmin güttüğü DEAŞ koyunu da PKK koyunu da FETÖ koyunları da şunu çok iyi bilsinler, koyunlar ömürlerini kurttan korkarak geçirirler ancak sonunda onları çoban yer. Tabiat kanunu gereği sizler ihanet ettiğiniz için korktuğunuz bu toprakların çocukları ve bu ümmet tarafından adalet gereği cezalandırılmazsanız, çoban olarak gördüğünüz Siyonizm tarafından yem edileceksin…. Vesselam.