Dolar (USD)
34.46
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2977.03
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Aralık 2022

Masa ittifakı iyice cıvıdı!

İstanbul’un “AK Parti’nin seri hataları” sayesinde seçilen Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki -bir yerde takılacağı belli olan- mahkûmiyet kararı büyük sevinç gösterilerine yol açtı malûm.

Siyasi yasaklı” hale gelme yolunun açılmasından dolayı rakipleri değil de sevinen, “alt mahkeme” tarafından mahkûmiyet kararı verilen İmamoğlu ve taraftarları.

Bu “tuhaf” görüntünün sebebi malûm; Ak Partililer İmamoğlu’nun “mağduriyet primi” kasmasından ve bunda da başarılı olmasından endişe ediyor, İmamoğlu tarafı ise bu işin kaymağını yiyeceğini düşünüyor.

Kurulmak istenen benzerliği de biliyorsunuz;

Erdoğan, “Muhtar bile olamaz!” noktasından Cumhurbaşkanlığı’na ulaştığına göre, “benzer durumdaki” İmamoğlu da aynısını yapabilirmiş!

Şiir okuduğu için siyasi yasaklı hale getirilen Erdoğan ile YSK Heyeti’ne “ahmak” diyerek hakaret ettiği iddiasından dolayı “yasaklı hale gelme ihtimalciği beliren” Ekrem İmamoğlu’nun durumları arasında hangi benzerlikler var?

Fiilleri birbirlerine hiç de benzemiyor.

Zamanın İstanbul Belediye Başkanı Erdoğan kamu görevlilerine hakaret ettiği için değil, ‘İstiklâl Şiiri’nin benzerini okuduğu için mahkûmiyet aldı ve siyasi yasaklı hale geldi.

Erdoğan ile İmamoğlu’nun durumları çok farklı ise de…

“Algı gerçektir”.

İmamoğlu Takımı mağduriyet algısını “ustalıkla” verebilseydi büyük avantaj elde edebilirdi.

“İki turlu”ya dönüştürülen İstanbul Yerel Seçimi’ni “büyük bir farkla” kazanmış olması, başlı başına büyük hadiseydi.

“Dezavantajlı konumda olmasına rağmen İstanbul’u çeyrek asır sonra CHP’ye kazandırmayı başaran”, Erdoğan’ın tam destek verdiği Binali Yıldırım’ı başlangıçta hiç şans verilmemesine rağmen iki kere üst üste yenen bir politikacı olabilmek, çok parlak bir başlangıçtı.

Belediye başkanlığının ilk yıllarında “şöyle böyle” bir “yönetim, icraat başarısı” ortaya koyması halinde, tutulması son derece güç bir Cumhurbaşkanı Adayı olabilirdi.

O bunu yapmak yerine, “büyük hedefe” odaklandı.

İçerideki Kılıçdaroğlu-Kaftancıoğlu ekibiyle “aday adaylığı” çekişmesine kilitlendi.

İstanbul’u unuttu.

Göreve gelir gelmez İstanbul’u çöp dağlarından susuzluktan kurtaran, borca batmış Belediye’nin iki yakasını bir araya getiren Erdoğan ile tatili mesaisinden –neredeyse- fazla olan İmamoğlu arasındaki kıyas kabul etmez farklar iyice ortaya çıktı.

Seçim sürecindeki “Gırgır- Şamata İmamoğlu Portresi” Başkanlık’ta da kendisini gösterdi.

Tatil bana çok yakışıyor!” derken yüzün yerleştirdiği “muzip” eda (gibi halleri) gündemde yer bulmasını sağlasa da, Cumhurbaşkanlığı Makamı’nı doldurmanın olmazsa olmazı “Devlet Adamı Ciddiyeti”nden çok uzaklarda olduğunu gösterdi.

Gizli kapaklı buluşmalar, sokaklarda yakışıksız hareketler, Cumhurbaşkanı aday adayları arasındaki İmamoğlu’nu iyice aşağıya çekti.

Devre dışına itti.

Bu karar, yani, bir yerde takılacak olan “siyasi yasaklılık” kararı, Ekrem İmamoğlu için bir “fırsat” teşkil edebilirdi…

Edebilirdi ama…

İlk andan itibaren öyle işler yapıldı ki…

Her şey bir anda terse döndü.

Öncelikle, kendi Genel Başkanı’nı kendi partisini “adeta” yok sayıp, Masa’daki bir partinin genel başkanıyla “mahkumiyet kutlamasına” girmesi çok büyük hata oldu.

İmamoğlu’nun mensup olduğu partiyi “Ana Muhalefet’ten indireceğini” ilân eden Genel Başkan ile o yakışıksız görüntüleri verdi.

Mahkumiyetten çıkabilecek mağduriyet tablosunu, gayet “cıvık” şovlarla berbat etti.

Cümle âleme, “Bir zil takıp oynamadıkları kaldı!” dedirtti…

“Saraçhane Şov” da, hem toplayabildiklerinin sayısı, hem de heyecan düzeyi bakımından son derece sönük geçti.

Mağduriyetin kaymağını yemek istediklerini cıvık şovlarla sergileyen kafadarların “Çaaaaak!” muhabbetleri dillere düştü.

CHP’nin zihniyet dünyasına hiç de uzak olmayan Ersan Şen bile dayanamadı bu duruma,

Sayın İmamoğlu’nun yaptığı ucuz kahramanlık” dedi.

İttifakın adı değişti.

İttifakın yeni adı…

“Çak Çak İttifakı” oldu.

“Gül gibi” mağduriyet tablosu...

24 saat içinde soldu!