Marmara Kahvesi
Çocukluğumda şehrimizin köşe başlarında küçük ve sıcak kahveler vardı. Hele Güneydoğu'nun küçük şehirlerinde neredeyse bakkal sayısı kadar kahveler hizmet verirdi. İşsizlik çoktu ve boşta gezen erkeklerin neredeyse tamamı Anadolu'nun her tarafında olduğu gibi vakitlerini bu mekanlarda geçirirdi. Adı kahveydi bu yerlerin ama daha ziyade çay içilirdi, hatta neredeyse sadece çay. Küçük ahşap iskemleler insanların yakınlaşmasını ve sıcak sohbetini sağlıyordu.
Sonra İstanbul'a geldim. Fakültede okurken de kahveler vardı. Ama sandalyeler yüksek, insanlar birbirlerine biraz daha mesafeliydi. İlk sevdiğim kahve Koska'ydı. Edebiyat fakültemizin karşısında olan o sevimli yerde bugün artık Türkiye'nin tanınan ve sevilen genç edebiyatçıları bir araya gelirdik. Mustafa Armağan, Fatih Andı, Erol Ülgen, Rahim Tarım, Tevfik Ekiz ve diğer dostlarla buluşurduk. Sezai Karakoç'un ikindiden sonra oturduğu Beyazıt Caddesine bakan setüstü kahvesi de bizim için bir cazibe merkeziydi. Çünkü üstat orada sohbet ediyordu. Bizi bekleyen kahvelerimiz vardı. Sahaflar'ın önündeki Çınaraltı, Kapalıçarşı'daki Şark Kahvesi, Çorlulu Ali Paşa Medresesi'ndeki Erenler, Sinanpaşa Medresesi, Kızlarağası Medresesi, Türkocağı ve diğer buluşma mahfillerinin hepsi güzeldi, iyiydi ama Marmara Kahvesi'nin adı da, şanı da, yeri de farklıydı. O zaten efsaneleşmiş bir mekandı. Beyazıt Camii'nin bitişiğinde 1940'lı yıllardaki Küllük'ün devamıydı. Marmara ise yolun tam karşısındaki altında Beyaz Saray kitapçılarının olduğu yerdeydi.
Küllük, Çınaraltı ve Marmara'nın müdavimleri arasında Türkiye'nin adeta bütün üstatları, mütefekkirleri, sanatkarları, ilim adamları, yazarları bulnuuyordu. Necip Fazıl, Cevat Rıfat Atilhan, Osman Turan, Saib Atademir, Osman Yüksel Serdengeçti, İbrahim Kafesoğlu, Ziya Nur Aksun, Mehmed Niyazi, Hilmi Oflaz, Tarık Buğra, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Ahmet Kabaklı, Nihal Atsız, Nurettin Topçu, Mümtaz Turhan, Ali Nihad Tarlan, Rasim Cinisli, Peyami Safa, Galip Erdem, Ali Fuad Başgil, Rahmi Eray, Refii Cevdet Ulunay, Kemal Tahir, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Faruk Kadri Timurtaş, Hasan Basri Çantay, Sezai Karakoç, Mehmed Çavuşoğlu, Mehmet Genç, Erol Güngör, Nevzat Yalçıntaş, Mehmet Şevket Eygi, Dündar Taşer ve daha niceleri... Bu efsane güzelin son demlerine yetişmiştim. Artık üçüncü nesil Marmaratörler bu mekana takılıyordu. Biz edebiyat meraklısı gençler de bu son adada adeta kuğunun son şarkılarını dinlemeye giderdik. 80'li yıllardan mekan tenhalaşmıştı.
Basın İlan Kurumu üç yıldan beri Marmara Kahvesi'ni sembolik de olsa yeniden canlandırıyor. Her yıl 24 Temmuz Basın Bayramı dolayısıyla gerçekleşen bu kutlamalarda hem basınımızın hem de fikir ve sanat dünyamızın seçkin isimleri davet ediliyor, hatıraları paylaşılıyor. Geçen yıl Ayasofya'nın önünde gerçekleşen bu tören bu sene çok daha iyi bir mekanda, tarihu00ee İstanbul Erkek Lisesi'nin bahçesinde yapıldı.
Basın İlan Kurumu ile Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)'nin birlikte düzenlediği "Dünden Bugüne Babıali" paneli büyük ilgi gördü. "Marmara Kıraathanesi" levhasının önünde oturan fıkra muharrirleri, gazetelerin dününü ve bugünü hatıralar eşliğinde anlattılar. Yaklaşık iki saat devam eden sohbet toplantısı, kalabalık bir dinleyici kitlesi tarafından dikkatle takip edildi. Üstün İnanç, Gürbüz Azak, Etem Çalışkan, Mehmed Şevket Eygi, Engin Köklüçınar, Ergun Hiçyılmaz, Orhan Ayan, Metin Kazancı kısa konuşmalar yaptı. Gazetecilerin, yazarların habere, yazıya kısa bir ara vererek buluştuğu mekandaki toplantıda kelam ve kalemi ustaları semtin dününü ve bugününü anlattılar. Zaman zaman hüzünlü, bazen de neşeli dakikalar yaşandı.
Basın İlan Kurumu Genel müdürü Mehmet Atalay'ın ev sahipliğindeki geceye Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da katıldı. Türkiye'de medyanın düne göre daha iyi durumda olduğunu belirten Bağış, bütün gazetecilerin bayramını kutladı. Mehmet Atalay, Bakan Bağış'a günün anısı olarak taş üstüne işlenmiş bir "Babıali" plaketi takdim etti. Atalay yaptığı konuşmada Babıali'de bütün gazetelerin adeta birbirine komşu olduğu günlerde gündüz gazete köşesinden birbirleriyle kapışan kalem sahiplerinin, akşamları Marmara gibi mekanlarda buluşup sohbet ettiğini hatırlattı. Basının teknolojiye yenik düşüp semtten ayrılmasıyla bu tablonun yaşanmadığını belirtti.
Fehmi Koru'nun Adnan Çoban yönetimindeki fasıl heyetinin yanı sıra Yaşar Özel, Esat Kabaklı ve Züleyha Ortak sahne aldılar. Sevilen şarkılar ve türküler seslendirildi. Gecede ayrıca, 24 Temmuz'da doğan Fehmi Koru'nun doğum günü pastası eski Kültür Bakanı Atilla Koç tarafından kesildi. Program sahur yemeğiyle son buldu.
Panele, iftara ve geceye iş, sanat ve siyaset dünyasından katılan yüzlerce isim arasında bir kaçını zikredelim. Egemen Bağış, Zeynelabidin Erdem, Yaşar Özel, Esat Kabaklı, Muammer Yıldız, Mustafa Demir, Nevzat Bayhan, Servet Kabaklı, Mehmed Şevket Eygi, Hasan Karakaya, Erol Ülgen, Gazi Altun, Metin Eriş, Kemal Çiftçi, Mustafa Nadir Önay, Muammer Erkul, Mehmet Köşker, Nuh Albayrak, Ayhan İnal, Atilla Koç, Yavuz Bülent Bakiler, Fatma Ersem Yargıcı, Şerif Aydemir, Elif Sönmezışık, Ayşe Emine Sultan Çelik ve Mustafa Demirci.
Sahurla birlikte tamamlanan gece hakikaten muhteşemdi. Dostluklar tazelendi. Ben yıllardır görmediğim bazı arkadaşlarla görüştüm. Gecede şair, yazar ve fikir adamlarının "Küllük" ve "Marmara Kıraathanesi" ile ilgili sözlerini ihtiva eden panolar çok güzeldi. Bab-ı u00c2li gazetesi iyi hazırlanmıştı. Gazetenin 3. sayısında Üstün İnanç, Yavuz Bülent Bakiler, Mehmet Atalay, Muhittin Nalbantoğlu, Abdurrahman Dilipak ve Beşir Ayvazoğlu'nun yazıları okunuyordu. Bir Babıali sevdalısı olan Mehmet Atalay'ın üç yıldır söylediği önemli söz inşallah bir gün tahakkuk eder: "Basın yeniden Babıali'ye dönebilir." Tabii bu temenniyi herkesin canü gönülden istemesi, desteklemesi gerekiyor.