Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2970.33
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Şubat 2021

Manzarasızlık

Ne olsun; kimileri kendi köklerinden nefrette, kimileri dallarına aşık, meyvesine tapıyor,

bizim memlekette.

Kimileri kendi köklerinden nefrette. Kendi memleketinden, kendi insanından kıyasıya tiksiniyor. Tiksinmesindeki tek ölçüsü ise o biricik kendisi, daracık, tek tipleşen ideolojisi. Ha kendi misyoncuğunu meşrulaştırmak için ötekileştirileni zaaflarını kışkırtarak paravan ve sık kullanılan kalkan yapmayı da ihmal etmiyor.

Hele bir tipleme var ki, karaktersizlik oyuncusu diyebiliriz bunlara… İslam dini ile bir şekilde iç içe veya yan yana gelen her şeyden tiksiniyor. Mesela siyasal İslam sözüyle başlayarak ve toptan reddettiği iktidar güçlerinin yanına içinde kendi yakınları, bazen dedesi, anası da olmak üzere halkını her bakımdan geri kalmış, düzeysiz, yetersiz, kendi deyimiyle “köylü”, uygarlaşamamış, çağı yakalayamamış vesaire vesaire olarak damgalıyor.

Bu soğukluk, bu buz tutmalarından boynu tutulmuş gibi daima batıya- doğuya veya ütopya bellediği bir dış memlekete bakıp içeriye, atasına, dedesine, halasına/emmisine yani şimdisine, olanına, mevcuduna küfredip duruyor. Biz birilerinin zamanın behrinde bize "Haydi! Defolun İran’a!" dediği gibi densin istemeyiz. Her hâlükârda sakinleşmelerini, üslubu saygın olan eleştirileri beraber yapmayı ve ülkemizi her şeyiyle iyiye güzele değiştirme çabasında bir el birliği teklif ederiz.

Fakat önce işaretlenmiş eller dışındaki elleri tutmaktan tiksinmeyi bırakmalılar. Önce tenlerine sinmiş, kalplerini kavramış dar kafalı entellik kibrini terk etmek zorundalar. Bütün bu dışa karşı, mevcut her yakına, kendi ülkesine ve insanına karşı besleyip büyüttükleri kayıtsız şartsız ötekileştirme ve aşağılamalardan ördükleri uçurumlar şaka kaldırmaz zira...

Velhasıl...

Kimileri kendi köklerinden nefrette...

Kimileri de kendi dallarına aşık. Bu ikincileri hep konuşuyoruz diye yazmadım.

Kinsiz bir insan olarak onları anlamaya çalışıyorum. Daima kavgacı bir dil ve tavır takındıkları, öfke nöbetleri ile şov yapmayı eylem, emek vermek sandıkları için kendi içimde onlar adına son derece demokratik diyaloglar geliştirmeye çalışıyorum. Ayrıca ön yargısız bir biçimde insani ilişkiler kurma çabam da daimî… ve samimi olarak sürüyor.

Sanırım haklı başlayan fakat haksızlığa dönüşmüş, bu çatışmalardan nemalanacak derin ya da sığ güçler tarafından kullanılma gibi sebeplerle ülkesiyle ilgili başa çıkamayacağı bir aşağılık kompleksine, nefrete kapılmış durumdalar. Bunu bir parça da olsa susup, aşmaya çalışma gibi bir nefes alma, dönüp kendilerinin daha nereye kadar gideceklerini düşünebilme sakinliğini hiç yakalayamıyorlar. Daima karamsarlık, öfke ve bunalım yaymaktalar.

Daima geri kaldığımızdan şikâyet eden, uzaklara hayranlıkla bakan ve bilmedikleri bilimi din edinen bir tutum sergiledikleri halde, son günlerde olan herhangi önemli ve teknolojik bir gelişimi bahse değer bile bulmamaları neyse de bunu küfür ve aşağılama ile alaya alan bu uygar insanlara bakıyorum. Onlar kendilerine hiç bakıyorlar mı bilmiyorum. Bir aynaları var mı, onu da bilmiyorum.

Onlardaki öfkeye baktıkça Türkiye bahtsız bir ülke diyorum. Kendi vatandaşları tarafından kutuplaşmaya kurban giden ve gerçekte sevilmeyen bir vatan. İktidar veya muhalefet üstü bir yere, bir değere konulmayan bir vatan. Kin, öfke ve tarafgirlikle kendi kendini yiyip bitiren, sövgü veya övgü gibi iki uçta daima kavga edenlerden huzur yüzü görmeyen bir gönüle sahip, bu ülke...

Kendiliği boğazına durmuş, kendisi olmayı yutkunamamış ve başkalaşmış insanların, başkalarına; artık yabancısı oldukları ülkelerine, devletlerine, halklarına ve tabii ki değerlerine saygı duymalarını beklemiyorum. Onların tercihlerine içerik itibariyle olmasa bile saygı duyduğum kadar bile... Çünkü onların Kînî Değerlerinde böyle bir madde, mana yok, biliyorum. Orantısız kinin insani değerleri nasıl bir egodan geçirdiğini ve zavallı sahiplerini nasıl aşağılık biçimde çamuruna yığdığını hayal edebiliyorum. Kan davası gibidir bu kin davası.