Manyaklar!..
Dünyayı manyaklar yönetiyor, evet…
Âlemi yakıp, kıyameti öne çekecekler.
Tanrı’yı kıyamete zorlayacaklar!
Ve böylece cennetin kapıları ardına kadar açılacak
kendilerine!..
Bunlarda dünyada yaşam belirtisi bırakmayacak denli nükleer
silah var, kimyasal
silah var, biyolojik silah var!
Soykırıma hastaneye sığınmış hastalara, mazlumlara saldırıp,
bebek çocuk demeden katletmeyi de ibaret olarak görüyorlar.
Bu Siyonist-Evanjelist ittifakı dünyanın başına belâ,
“lanetlenmiş” sapıklar, tarih boyunca olduğu gibi, bugün de her canlı için
tehdit.
Ve bizler mahkûmuz.
Her bakımdan; isterseniz “sağlık” daha doğrusu “hastalık”
sektörüne bakın, uyuşturucu kara ticaretine bakın…
Nereye bakarsanız bakın…
Hatta ve hatta hac ibadeti için harcama yaparken bile,
dolaylı yoldan bunlara ödemede bulunuyorsunuz!
Dünya seyahat acenteleri tekeli bile bunlarda!..
Cuma tebriği yazdığımızda bile Siyonist sosyal medya
devlerine para kazandırıyoruz!..
Bebeklerimize, çocuklarımıza bağımlılık yapan “maddeleri”
cicili bicili paketlerde alıp yediriyoruz.
Ya da zehirli, asitli maddeleri içiriyoruz…
Ve “Bu siyah kolanın yerini de bir şey tutmuyor canım, hele
balıkla pek güzel gidiyor meret!” diyoruz!..
Ramazanlarda da satışları artıyor bunların!..
Aman Allah’ım!
Faiz sektörü, tefecilik yani…
O en büyük sömürü aracı, sen istediğin kadar üret, üretmek
için nesillerin kanser olsun…
Siyonist-evanjelist ittifakı, bir “üç kağıt” tezgâhı ile
bütün parayı hüpletiyor.
FED, med de bunların; yeşil kağıtlardan istedikleri kadar
basıp, sizi istedikleri kadar
borçlandırıyorlar.
Siz de çareyi, faiz azaltmakta ya da arttırmakta
arıyorsunuz, ne yaparsanız yapın tefecilere çalışıyorsunuz…
İslam ülkeleri denilenlerde Amerikan üsleri, oralardan
kalkıp sizi vuruyorlar!..
Hadi bakalım, kapatın hepsini!..
Ne mümkün!..
Yönetimler mümkün görse anında kapatır değil mi?
Bu durumda, bizler “kınamalarla” gün geçiriyoruz…
Kolları, bacakları kopmuş bebeklerin görüntülerini yayarak insanlığın
vicdanını isyan ettirmeye çalışıyoruz.
Bu işin bir çıkış yolu var mı?
Var, Rabbim vaat ediyor bunu.
Yenilecekler, bitecekler, perişan olacaklar!..
Bunu da, Rabbim’in rızasına lâyık olan Müslümanlar yapacak.
Muntakim Allah, intikamını almayı, rızasına nail olabilecek
nitelikteki Müslümanlara nasip edecek.
O Müslümanlar bizler miyiz?
Yok…
Bakın, memleketimiz yüzyılın depremiyle yıkıldı.
11 ilimiz yıkıldı…
Depremzedelerimiz inlerken, memleketin dört bir yanında vur
patlasın çal oynasın konserler düzenlendi!..
Hem de, bizim kesemizden…
Bize hizmet getirilsin diye tahsis edilen kaynaklardan!
Bizim küçüklüğümüzde mahallede biri vefat ettiğinde, o
mahalle yas sessizliğine bürünürdü.
Şimdi öyle miyiz ya, kaçımızın komşunun halinden haberi var?
Duyarsızlaşıyoruz, kanıksıyoruz…
Hastaneye soykırım saldırısı gibi bir hadise meydana
geldiğinde de, bastırdığımız vicdanımız isyan ediyor…
Ve sonra, bir süre sonra isyan eden vicdanımızı yine
bastırıyoruz!
Unutuyoruz!...
Sonra…
Ağzımızdan “kılıflar” dökülüyor…
Efendim, dış politikada duygusallığa yer yokmuş…
Daimi dostluklar ve düşmanlıklar yokmuş!..
Ne yani, Netanyahu denilen sapık ile daimi düşmanlığımız
olmayacak mı?
Biz unuttuk diyelim, bebeklerini kaybetmiş anne babalar
unutacak mı?
Kardeşler unutacak mı?
Ateş düştüğü yeri yakarmış!..
Bunu dinleyen kafa sallıyor, onay makamında…
İnancımız böyle mi diyor; bir Müslüman’ın ayağına kıymık
batsa, bunun acısını bütün Müslümanlar hissetmeli, değil mi?
Bırakın Müslümanların başına gelene yanmayı, bizler,
İslam’la uzaktan yakından alâkası olmayan insanlara bile kucak açmışız…
Onların acılarını paylaşmış, çare olmak için çırpınmışız!..
Şimdi…
“Bana ne Gazze” diyenlerimizin oranı hiç de az değil!..
Türkiye’de durum böyle, Arap dünyası büsbütün duyarsız…
Tabii kaynakların yüzde sekseni Müslümanların elinde sözde
ama, hepsini Siyonist Evanjelist ittifakı yönetiyor…
Atanmış kabuk yönetimler İslam dünyasının başına belâ…
Bir Türkiye çırpınıyor ne yapabilirim diye, diğerleri “ayıp
ediyorlar Valla, kınıyoruz Billa!..”
Durum bu…
Peki yapılacak bir şey yok mu?
Var…
Mesela…
Biz TBMM’den İsrail için soykırım kararı çıkartabiliriz.
Başka birkaç ülkeyi de buna belki razı edebiliriz..
Siber saldırı dünyası bambaşka dünya, bu alanda yetişmiş
nice soykırım karşıtı genç var.
Soykırımcıya siber saldırı suç mu yani?
X
Bir de öyle kötü bir durum var ki…
Sabaha karşı, İsrail Büyükelçiliği önündeki eylemlere
katılalım dedik…
Katil İsrail sloganları atılırken, birileri ortalığı yakıp
yıkma çağrısı yaptı…
Kimin ne olduğunu bilemiyoruz ki…
Yakın zamanda başımıza ne belalar geldi, kimler ne surette
karşımıza çıktı!..
Hep anlatılır…
Bir İsrail teröristine soruyorlar:
Etrafınızda bu kadar düşman var, korkmuyor musunuz?”
Diyor ki, pis herif:
“Onu Kur’an’daki Müslümanlar gelince düşünürüz.”
Biz, ne zaman Rabbimizin rızasına layık olacağız, o zaman
zafer nasip olacak.
Sahi, Mastercheften kim elendi?
A, o mu?
Yazık!..
Çok üzüldük!..
Ya, bu İsrail var ya!..
Yapma şunu işte, barıştan yana ol….
Turist gelsin bize oralardan!..
Kızılcık Şerbeti hangi gündü?
Hocam, abdest aldım, ayak parmaklarımın arasını tam olarak
yıkadım mı, şüphe ettim.
Yeniden abdest almam gerekir mi?
Kıymetli izleyicimizin bu sorusu çok önemli!