Mantık küpü
Ülkemizin büyük âlimi merhum Mehmed Kırkıncı Hoca, 1928 yılında Erzurum’un Aziziye ilçesi Güllüce köyünde doğdu. 24 Şubat 2016 tarihinde Rabbine kavuştu. 1955 senesinde Isparta’da ziyaret ettiği üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin talebesi oldu ve ömrünü Risale-i Nur’a adadı. Fikirleri ve hizmetleri uğruna çile çekti, zindanda yattı, davasından vazgeçmedi. Yıllar önce ilk okuduğum eseri Hikmet Pırıltıları’ydı. İman hakikatlerini ve inanç meselelerini misallerle anlatıyordu. Erzurum Kültür Eğitim Kitap Kırtasiye Yayımcılık, Hocamızın bütün eserlerini neşretmeye başladı. İlk okuduğum kitabı,Hayatım Hâtıralarım’dır. Kadirbilir naşirlere teşekkür ediyorum.
Anadolu’da “Kırkıncı Hoca” ismiyle efsaneleşen bu mübarek
zatın eserinde, hayırlı ömre sığan yüzlerce ibretli hatırayı okuyoruz. Âlimler,
şairler, yazarlar, gazeteciler, siyasiler, idareciler ve din adamlarıyla yaşanmış
hadiselerden ders ve ibret alıyoruz. Hocamızın bütün mühim meselelerde ‘istişare’
mekanizmasına önem vermesi dikkat çekici. Bilhassa Nur Cemaati’nin hayati
kararlarında Bediüzzaman’ın hizmetinde bulunmuş talebeleriyle ortak hareket
etmesi örnek teşkil ediyor. Dine gelebilecek saldırılar üzerine gösterilen
tesanüt anlamlıdır. Eser, sabrın, azmin ve sadakatin üstün zaferidir. Birinci
Bölüm’de “Hâtıralar-Olaylar-Seyahatler” var. Okuyucu, “Mülk-i İslâm’ın Kilit
Şehri; Erzurum” başlığıyla selamlanıyor. Ardından Hocamız, doğup büyüdüğü,
tahsil görüp yetiştiği toprakları anlatıyor. Vefa timsalidir, rahle-i
tedrislerinden geçtiği hocalarını şükranla ve minnetle yâd ediyor.
Eser, Türkiye’de son asrın fikir, kültür ve inanç aynası.
Hoca, merak saikasıyla yaşadığı devrin âlimlerini, mutasavvıflarını ziyaret edip
sohbetlerinden feyz alır. İslam’a ve Kur’an’a bağlı olan herkesle irtibat
kurar. “Müminler kardeştir.” ayet-i kerimesine uygun olarak grup, cemaat ve
tarikat ayırımı yapmaz. Bediüzzaman’a sıkı bağlılığı Alvarlı Efe Hazretlerine
muhabbet etmesine engel değildir. Devrin maneviyat büyüklerini ve Allah
dostlarını arar, bulur. Uhuvveti esas alır, birlik/beraberlik ruhuna ve şuuruna
sahiptir. Tefrikaya şiddetle karşıdır. Bu yönüyle Erzurum’da ve Türkiye’nin her
yerinde hürmet ve itibar görür. İlim hayatı, askerlik hâtıraları, dostlarıyla münasebetleri,
yurt içindeki ve dışardaki seyahatleri gözümüzün önünden geçip gidiyor. Yegâne
hassasiyeti, İslam’ın ve iman hakikatlerinin anlatılmasıdır. İdealist bir
Müslüman müspet şekilde dinine nasıl hizmet eder? İşte buna rol modeldir.
Said Nursi ile tanışması hayatına mana katmış, fikirlerine
istikamet çizmiştir. Hazretin vefatından sonra yakın talebeleriyle ünsiyeti ve
irtibatı, onu gözümüzde ve gönlümüzde daha da yüceltiyor. O cesur ve hakşinas
bir dava adamıdır. Kendisine yöneltilen soruları aynen üstadı gibi, “Bütün
suallere cevap verilir.” dercesine izah etmiştir. Hatır gözetmez, Hakk’ın
hatırını âli tutar.
Siyasileri müspet manada
teşvik ediyor, yönlendiriyordu. Kırkıncı Hoca’yı dinleyenler isabet kaydetti. Bir
ayağı Erzurum’da “Kümbet Medresesi”ndeydi, bir ayağı dünyayı dolaştı. 42 sene
önce üniversite imtihanına bu güzide şehrimizde girerken Hocamızı medresede
ziyaret etmiş, duasını ve tavsiyesini alıştım.Eşref Edib’den Ali Ulvi
Kurucu’ya, Necip Fazıl’dan Ömer Nasuhi Bilmen’e, İbrahim Hakkı Konyalı’dan
Münevver Ayaşlı’ya, Bekir Berk’ten Mehmed Şevket Eygi’ye pek çok meşhur şahsiyetle
geçen mühim hatıraları var. Bediüzzaman’ın Zübeyir Gündüzalp başta olmak üzere
bütün yakın talebeleriyle birlikte geçen nezih ömür. Devletine, milletine ve
ümmetine bağlı bir allame. İslam’a sevdalı, Kur’an’a meftun, Hazret-i
Peygambere âşık bir ahlak ve fazilet âbidesi. Büyük boy 563 sayfalık eserin her
sayfasında altlarını kırmızı kalemle çizdiğim satırlar var. Kitabın sonunda
büyük boy ve çok güzel 28 fotoğraf karesini görüyoruz. Barış Manço ile kısa bir
sohbette bulunan Hocamızın, sanatçının ruhunda nasıl müspet intibalar
bıraktığını anlıyoruz. Tabii kitap boyunca pek çok siyaset adamı, aydın, yazar,
tasavvuf erbabı ve muhtelif sahalarda meşhurpek çok kimse, isimleri, hâlleri vehatıralarıyla
anılıyor.
Onu 4 Ekim 2012 tarihinde
Cağaloğlu’nda düzenlediğimiz “Bâbıâli Sohbetleri”nde dinlemiştik. Kendisine, ‘paralel
yapı’ olarak adlandırılan daha sonra ihanet gecesi 15 Temmuz’da Türkiye’ye bombalar
yağdıracak olan FETÖ’nun hükümete azgın saldırıları sorulmuştu. Kırkıncı Hoca
bu tarz hareketleri asla tasvip etmediğini, Bediüzzaman’ın ömrü boyunca ‘müspet
hareket’ ederek İslam’a ve Kur’an’a hizmet ettiğini, kendisinin de bu şekilde
düşündüğünü söylemiş, herkese bu Nur’lu yolda yürümeyi tavsiye etmişti. Aziz
okuyucu, yazımızın başlığını merak ettiniz sanıyorum. Bu sıfatı, yani “Mantık Küpü”
yakıştırmasını, Şairler Sultanı Necip Fazıl Kısakürek Kırkıncı Hoca’ya lâyık
görmüştür. Başta aziz Hocamız Mehmed Kırkıncı olmak üzere, eserde ismi geçen
bütün aşina çehreleri rahmetle anıyorum. Ruhları şad, kabirleri nur, mekânları
cennet, menzilleri mübarek, makamları yüksek olsun, âmin.