Maneviyat ve fıtrat
İnsanın en fıtri boyutunun maneviyat olduğu bir hakikattir. Allah, insanın yapısına ilahi özden üflemiştir. İnsanın ilahi bir boyutunun olması, Allah’ın onun fıtratına kattığı bu manevi boyuttan dolayıdır. İnsan, manevi boyutuna uygun bir fıtratla hareket ettiği sürece, insanlığını gerçekleştiren ve eşref-i mahlukat statüsünü koruyan varlık konumunda kalmaktadır.
Bir çok kişi, çoğu zaman manevi bir boyuta sahip olduğunun farkında olmadan sıradan bir şekilde hayatını sürdürebilmektedir. İnsanın manevi bir varlık oluşu, onun hayatını sorumluluk, anlam ve amaç içerisinde yaşamasını gerekli kılmaktadır. Manevi derinlikte yaşanan bir hayat, gerçek anlamda yaşanmış bir hayattır. İnsanın maneviyata dayalı bir fıtrata sahip olduğundan gafil olması, onu her türlü kötülüğe ve yozluğa açık bir varlık haline getirmektedir.
Maneviyatın ihmal edilmesi durumunda insan, bedensel ve materyalist arzularının bağımlısı ve kölesi haline gelmektedir. Uyuşturucu, alkolizm, şiddet, şehvet, savaş ve nesnelere kölelik, hep maneviyatın ihmal edilmesinden kaynaklanan kötülüklerdir. Genelde gençlerin bir maneviyat krizi ve buhranı içinde olduğu varsayılmaktadır. Ancak günümüzde maneviyat krizi içinde olan sadece gençlik kesimi değildir. Küresel düzeyde bütün insan gruplarının, genç-çocuk-yaşlı-kadın-erkek ayırımı yapmadan bir buhranın içinde olduğunu kabul etmek lazımdır. İnsanlığın içinde bir bütün olarak bulunduğu maneviyat buhranı, insanlığın ve gezegenimizin geleceği konusunda çok iyimser olmamıza imkan vermemektedir. Günümüzde insanlar, dünyanın geleceğini parlak görmemekte ve kendilerini bu dünyada amaçsız bir şekilde yaşayan önemsiz ve değersiz varlıklar olarak görmeye başlamışlardır. İnsanın kendisini değersiz ve önemsiz görmesi, kaybedilen manevi özün bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsanlık, top yekün bir maneviyat krizi yaşamasına rağmen, kendisine sağlıklı ve sahici bir şekilde yol gösterecek bir hidayet rehberinden yoksun bulunmaktadır. İnsanın maneviyat alanındaki boşluğunu, yaşam koçları ve kişisel gelişim uzmanları denilen bezirganlar doldurmaya çalışmaktadır. İnsanlığın ihtiyaç duyduğu, sahte koçlar ve uzmanlar değildir. İnsanlığın ihtiyaç duyduğu hidayet rehberi, kalplere şifa ve rahmet olarak gönderilen Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an’ı akılla kavrayacak ve kalbine yerleştirecek sahici bir manevi dirilişe her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
İnsanın manevi bir fıtrata sahip olması, onun bir at, inek veya koyun gibi eğitilemeyeceğini ve etkisizleştirilemeyeceğini göstermektedir. Kişiye verilen eğitim, her şeyiyle insani ve ilahi gerçekliği birlikte barındırmalıdır. İnsan, Allah’a kul oldukça hak, ahlak ve akıl değerlerinin farkına varacağının bilincinde olmalıdır. İnsani eğitim, insana hikmeti, adaleti ve ahlakı öğreten eğitimdir. İnsani eğitim, kişinin bedensel ve ruhsal özelliklerinin sürekli kontrol edilmesini, geliştirilmesini ve yenilenmesini esas almaktadır. Kişi, insan olarak sürekli olarak kendisini özenli bir bakım içinde tutmalıdır. Kendi bakımını ihmal etmenin maliyetinin kendini kaybetmek ve tüketmek olduğu gerçeğinin hiçbir şekilde akıldan çıkartılmaması gerekmektedir. İnsanlık, fiziksel bakımına önem vermenin yeterli olduğu yanılsaması içinde her türlü yolu denerken, fıtratının manevi bakımını ise ihmal etmektedir.
Fıtratımızın manevi özünü keşfetmek, varoluşsal idrak düzeyine ulaşmak için çaba sarf etmek demektir. Kişinin sahici anlamda tekamülü, nefsin cehalet, fanatizm ve şiddet gibi dar ve çürütücü zindanlarından kurtulup ahlak, akıl, edep, bilgi, özgürlük ve barış şeklindeki fıtri hasletlerle donanmasıyla mümkün olacaktır.