MANEVİYAT MI? MAKİNALAŞMA MI?
İnsan, manevi boyutu olan bir varlıktır. Maneviyatı tecrübe etmek için maneviyat konusunda derin bir kavrayışa sahip olmak lazımdır. Sayısız defa tekrar edilen dini kalıplar, dualar ve ritüeller, maneviyat değil, makinalaşmadır. Maneviyat ve makinalaşmanın birbirinden ayrılması lazımdır. Aynı dini ritüelleri, duaları ve zikirleri, defalarca tekrar ederek maneviyatı yaşayacaklarını sananlar, büyük bir yanılgı, yalan ve yanılsama içindedirler. Dini kalıpların, klişelerin, duaların ve ritüellerin tekrarı, sadece kişiyi düşünmeyen, hissetmeyen, duymayan, görmeyen, işitmeyen, anlamayan vedüşlemeyen biyolojik bir makineye dönüştürmektedir.
Makinalaşmaya neden olan
pratikler, tekrarlar, klişeler ve kalıblar, insanı düşük, ezik ve etkisiz
nesneler olarak görmektedirler.Dinimakinalaşmada insanın kendisi, değerli
değildir. Değerli olan empoze edilen
kalıpların ve kilşelerintekrarıdır ve taklididir. Dini makinalaşmada tekrar ve
taklid, en yüksek ve kutsal değer düzeyine çıkartılmaktadır. Maneviyatta ise
insan, kendi içinde ve derinliklerinde kendisiyle birlikte büyüyen ve
derinleşen bir boyutun, özün ve altyapının olduğunu duyar, düşünür ve düşler.
İnsanın içinden kaynaklanan o derin büyüklük, insanın ve doğanın her tarafını kapsayarak
genişler. Duyusal, duygusal, düşünsel ve düşsel kapasitelerimiz ve
yeteneklerimiz, o insani ve doğal büyüklüğün bir parçası olduğumuz idrakiyle
canlı olur, serpilir ve büyür.
Maneviyat, insana ve doğaya değer
vermektedir. İnsan, sadece günlük hayatından ve görünen fiziksel varlığından
ibaret değildir. Biyolojik ihtiyaçlarımızın, hazcılığımızın ve yıkıcılığımızın
ötesinde maneviyat, yapıcı ve yaratıcı boyutlara ve kapasitelere sahip
olduğumuz bilinciyle hayata giden bütün yolları ve kapıları sonsuza kadar
önümüze açar.Maneviyat, hayatımızın her
anında yaşadığımız her tecrübeyle yeni bir hayat kapısını anlamlı ve verimli
şekilde açarakkoşarcasına hayata doğru
yol almaktır. Maneviyat, hayatın din adına makineleşmesine ve boşa harcanmasına
hiçbir şekilde izin vermez.
Maneviyat, bizim duygu
dünyamızlaözdeşlik düzeyinde ilişkilidir. Hayatımızı, duygulu, duyarlı ve
düşünceli bir şekilde nasıl değerlendirdiğimiz ve hayatımızı yaşamaya değer
kılmak için neler yaptığımızın tamamı maneviyat kapsamındadır. Maneviyat, aşkı,
merhameti, bilgiyi, aklı, düşünceyi, duyarlılığı, umudu, adaleti, özgürlüğü,
barışı, dayanışmayı kapsar. Maneviyat, ermişlerin, velilerin işi veya
ulaşabilecekleri bir mertebe değildir.Her insan, manevi olarak kendini
gerçekleştirebilir. Veliler, şeyhler, azizler sufiler şeklinde manevi elitler
sınıfı yoktur. Maneviyat, bütün insanların sahip olduğu bir kapasite ve
yetenektiir. Önemli olan maneviyat yeteneğinin ve kapasitesinin, duygu,
duyarlılık, düşünce ve düş boyutlarının işlenmesi, geliştirilmesi ve
büyütülmesidir. Maneviyat dünyaları
körleşmiş, köreltilmiş ve çürümüş şeyh, derviş, veli ve aziz gibi ünvanlarla
anılan kişiler, aslında maneviyat dünyasının mimarları değil, maneviyat
dünyasının yıkıcılarıdır. Maneviyat, varlığının en sıcak, derin ve yaratıcı
temelinde aşkı, merhameti, aklı, düşünceyi, duyarlılığı, umudu, adaleti
özgürlüğü, barışı ve dayanışmayı tecrübe etmek için bütün bir varlık olarak
varoluşsal düzeyde seferber olmayı,
gayret göstermeyi ve emek sarf etmeyi gerekli kılmaktadır.
Maneviyat, insanın kendini
tanıması, kabul etmesi ve büyütmesi sürecidir.Kendisinideğerli gören, sevme,
düşünme, düşleme ve umut etme kapasitelerine güvenen insanlar, etraflarını
kuşatan sınırlamaları aşıp özgürce manevi boyutlarını tecrübe edebilirler.Etrafımızdaki
sınırlardan, kalıblardan, klişelerden ve kimliklerden kurtularak gerçek insanlar olarak maneviyatı tecrübe
edebilmemiz için açık bir kalbe ve akla sahip olmamızdır. Gerçek maneviyatın
özü açık insan olmaktır. Açık insanın kalbi ve aklı, duygusu ve düşüncesi, düşü
ve duyarlılığı açıktır.Maneviyat, hiçbir şekilde bedenimizi lanetli ve kötülük kaynağı görüp bedene
zulmetmek değildir.Bedenimiz de ruhumuz gibi değerlidir, önemlidir ve
önceliklidir. İnsanı değersizliğe, suçluluğa ve utanca iten ve hapseden hiçbir
şey, ne adına söylenirse söylensin, maneviyat değildir.Maneviyat, insandaki
ayırımcı, üstenci, cinsiyetci, ırkçı, kültürcü,
nefretçi ve yıkıcı kirlerden arınmayı ve sürekli olarak yenilenmiş ve dirilmiş
insanlar olmak için olmak için gösterilen emeği, yolu ve yönü kapsamaktadır.