Maneviyat kapasitemizi zenginleştirmek
İnsan, madde
ve mana bütünlüğünden oluşmaktadır. İnsanın duygularının, düşüncelerinin ve
arkasında bir maneviyat, ahlak ve akıl olmalıdır. İnsan olarak bizi
olgunlaştıracak, geliştirecek ve yenileyecek olan üçlü, maneviyat, ahlak ve
akıldır. Maneviyat kapasitemizi geliştirmek için aklın ve ahlakın sürekli
olarak işbaşında olması lazımdır.
Kuru
şekilcilik, doğmatizm ve gelenekçilik ile maneviyat kapasitesinin gelişmesi
mümkün değildir. Taklit; teslim ve itaat maneviyatı geliştiren değil, donduran,
durağanlaştıran ve öldüren hastalıklardır. Taklidi, itaati ve itaati kayıtsız
şartısız iman olarak dayatmak, insanı maneviyat sahibi insanlar haline
getirmemektedir.
Maneviyat,
dışarıdan bir otoriteye, güce veya yapıya teslim olmak değildir. Maneviyat,
insanın varoluşunu gerçekleştirmek için sürekli çaba içinde olması ve cehd
göstermesidir. İnsan, bu dünyaya hiçbir güce bağımlı olmaya, hiç kimseye köpek
gibi sadık ve bağımlı olmak için yaratılmamıştır. İnsanın bu dünyadaki temel
sorumluluğu, varoluşunu gerçekleştirmek için verimli, yaratıcı ve dinamik bir
hayat yaşamaktır.
Hayatta her
şey gelip geçicidir. Servet, şöhret, hakimiyet ve şehvet dahil her şey gelip
geçici tecrübelerdir. İnsanı ve hayatı gelip geçici hiçbir şeyin kölesi ve
köpeği haline getirmemek, maneviyatın olmazsa olmazıdır. Hayat, hiçbir şeyin
aracı değildir ve hayat hiçbir şeyin hizmetine sokulmayacak kadar değerlidir.
İnsan, hayatını ve insanlığını akli, ahlaki ve manevi açılardan geliştirmek
için yaşamalıdır. Her şey hayata hizmet etmelidir, ama hayat hiçbir şeye ve hiç
kimseye bağımlı olarak israf edilmemelidir.
Maneviyat,
meditasyon ve yoga yapmaktan, bazı ritüelleri yerine getirmekten ibaret
değildir. Maneviyat, yılın belirli zamanlarında yoğun bir şekilde ibadet yapmak
da değildir. Maneviyat, 7/24 tam zamanlı tam işlevsel olmak için cehd içinde
olmak demektir.
Herkes için
geçerli olan tek bir maneviyat yolu yoktur. Maneviyat, kişiye özgü özel ve
özgür bir tecrübedir. Her birey, kendisine özgü maneviyat yolunu bulmakla
yükümlüdür. Maneviyat dışarıdan şeyhlere, gurulara, kişisel gelişim
uzmanlarına, yaşam koçlarına ve masterlara bağlanarak ve onları taklit ederek kapasitemizi
ve yeteneğimizi geliştiremeyiz. Herkes maneviyat kapasitesini geliştirmek için
kendisi için kendince bir yol bulmak zorundadır. İnsanın maneviyat kapasitesini
geliştirmek için şeyh, mürşit, müceddit, kutup, master, koç denilen hiç kimseye
aklını ve iradesini teslim etmesine gerek yoktur.
Maneviyat,
sürekli olarak duygularımızı, davranışlarımızı ve düşüncelerimizi aşarak
sınırların ötesinde yaşamayı kapsamaktadır. Lafızların dar, yüzeysel ve yapay
anlamlarıyla kendimizi ve hayatımızı anlamlandıramayız. Hayatımızı, tabiatı ve
varlığımızı zengin anlam dünyaları içinde değerlendirmeli ve idrak etmeliyiz.
Şekilcilik, lafızperestlik ve gelenekçilik kalıplarına hapsolunarak hayatın ve
insanın esarete mahkum edilmesi, hayatla birlikte kendimizi ıskalamamız
anlamına gelmektedir. Maneviyat, insanı ve hayatı kaçırmamaktır.
Maneviyat,
geçmişle ilgili değildir. Geçmiş, verimli ve yaratıcı bir maneviyat tecrübesine
kaynaklık edemez. Maneviyat, geleceğe aşkla, umutla ve inançla yürümek ve
geleceği yol bilmektir. Geçmiş çağların yaşantıları ve kaynakları, sürekli
olarak tek maneviyat yolu olarak insana dayatılamaz.Günümüzde maneviyat adı
altında insan ruhuna ve zihnine tahakküm eden bir despotizm tarzı mevcuttur.
Kendilerine maneviyat gurusu diyen kimseler, kendi düşüncelerinin ve pratiklerinin
insanlara manevi huzuru ve kurtuluşu getiren tek yol olduğuna inandırmaya çalışmaktadırlar.
Maneviyat kapasitesinin ve yeteneğinin en büyük düşmanı, maneviyat
despotizmidir. Maneviyat kapasitemiz, maneviyat özgürlüğüyle gelişir.
Maneviyat,
kendimizle, insanlarla ve tabiatla yarenlik etmek ve diyalog içinde olmaktır.
Kendisini, insanları ve tabiatı dinlemeyi ve anlamayı bilmek, maneviyatın temelidir.
Kendimizi yaşamamız ve geliştirmemiz için maneviyat, önemli bir imkandır. Kendimize
göre kendimizce hayatımızı oluşturmak ve yaşamak, sahici anlamda maneviyattır.