Mali ibadetlerle ilgili tavsiyeler
Zekat her ve diğer mali ibadetler her zaman
önemlidir. Ancak dünya insanlığının mali krizlerle boğuştuğu asrımızda çok daha
önemlidir. Bir yanda işgaller, katliamlar, sömürü ve talanlar, öte yanda
pandemi vb. özel üretilmiş kriz vesileleri. Özellikle pandemi de savaşlar gibi
çok yönlü krizler ve kaoslara sebep olmaktadır. Sosyal, siyasal, ekonomik,
kültürel, dini ve daha birçok yönden insanların hayatını altüst etmiş
durumdadır. Dolayısıyla mali ibadetleri önemseyelim. Ama bir o kadar da
ibadetlerimizi boşa çıkarmamak için aşağıdaki tavsiyelere dikkat edelim
Yaptığımız her işi bilerek yapmak önemlidir. Hem o
işi daha sağlam yapmış hem de amelimizi boşa çıkarmamış oluruz. Böylece ecir ve
sevabımızı daha da artırmış oluruz. Büyük emeklerle yaptığımız amellerin boşa
çıkmaması için, buna dikkat etmeliyiz. Her türlü mali ibadetler ve zekat da
elbette buna dâhildir. Dolayısıyla zekât, fitre, infak vb. hayır ve
hasenatımızda şu kısa pratik bilgiler önemlidir.
- Zekâtın fıkhî boyutunu uygun bir ilmihal veya fıkkıh
kitabından okuyup araştıralım ki ibadetimizi bilinçli yapasınız. Bu, her
ibadette de şiarımız olsun. Bazan küçük bir yanlışlık veya eksiklik
yaptığımız ameli boşa çıkarabilir.
- Niyet ve ihlası göz ardı etmeyelim. Unutmayalım ki,
amelin çokluk ve büyüklüğü değil halisane olması önemlidir.
- Şükür makamında olalım; verirken ne verdiğimiz kişiye,
ne de mülkün asıl sahibi olan Allah (cc) a minnet etmeye kalkmayalım. “Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret
gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan
kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa
çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz
kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir.
Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler
topluluğunu hidayete erdirmez. Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve
kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu,
yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur
alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter.
Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (Bakara 2/264-265)
- Verenin minnet etmemesi gerektiği gibi alan da kibir ve
gurura kapılıp almamazlık yapmamalıdır.
- Bizim değil, fakirin bizde emanet olan kendi malını
verdiğimizi bilelim.
- Yaptığımız her hayırda akrabalara öncelik verelim.
- Akrabalar içinde de müstahak olanlara öncelik verelim.
- Verdiğimiz kişiyi tanıyıp bilerek verelim ki; verdiğimiz,
günahta sarfedilmesin. Aksi halde o günahın ortağı olabiliriz.
- Verdiğimiz malın türünde, fakirin maslahatını gözetelim.
Fakir için genelde nakit daha uygundur. Dolayısıyla vereceğimiz,
ticaretini yaptığımız bir eşya değil de nakitse, nakit paramızla, gıda
paketi veya herhangi bir eşya almaktansa fakire nakit olarak verelim.
Böylece fakirin ihtiyacı neyse, onda kullanma imkânına sahip olmuş olur.
- Mümkünse fakire toplum içinde değil de tenha bir
şekilde verelim ki, verdiğimiz kimse rencide olmasın.
- Şayet eşya vereceksek, başkası tarafından bize verildiğinde
rahatlıkla kabul edeceğimiz konumda olanlardan verelim. Eskimiş, solmuş,
bozulmuş veya kullanım tarihi geçenlerden olmasın. “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin
için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan
alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki
Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır.” (Bakara 2/267)
- Zekâtımızı vaktinde vermeye çalışalım. Tüccar vb. iş adamlarının
hazır nakitleri olmayabilir. Bu durumda en fazla iki ay içinde toparlanıp
zekât borcumuzu ödeyelim. İki aydan fazla gecikme durumunda kazaya kalmış
sayılacaktır.
- Zekâtımızı bulunduğunuz yerde vermek asıl olup başka
yere nakli mekruhtur. Ancak akraba veya daha zarurî ihtiyacı olanlardan
dolayı nakli caizdir. Örneğin Suriye, Arakan, Filistin, Mısır gibi; açlık
veya zaruri cihad ihtiyacı olana yerlere gönderebiliriz.
- Zekât vs. hayırlarımızı mümkün mertebe kendiniz elden
teslim ediniz zira bu daha efdaldır. Ama gereğinde vekâlet yoluyla da tabi
ki ödenebilir.
- Herhangi bir hayır kurumuna verecekseniz zekâtın fıkhi
yönünü bilip uygulayacak, müstehakları gözetecek ve ilmi çalışmaları olan
veya gerekli yerlere ulaştıranları tercih ediniz.
- Şu an devlete verilen vergiler zekât olarak sayılamaz.
Çünkü zekâtın bizzat zekâta müstahak kimselere temliki şarttır.
- Zekât vermeyen kimse, fakirin malını çalmış veya gasp
etmiş hükmündedir. Dolayısıyla asla zekât konusunu hafife almayalım.
- Zekât vermeyen, Allah (cc) ve Resulüne (sav) savaş
açmış konumda olup iflahı mümkün değildir. Allah (cc) cümlemize hakkını
vereceğimiz bol ve helal rızık nasip eylesin. Zekâtımız ve tüm
amellerimizi halisane kendisinin rızası için yapanlardan eylesin. Âmin.